2. Gemiyi En Son Kaptanları Terk Eder

Start bij het begin
                                    

"Ne eksik ne fazla. Ama en ufak sorunda bu oyunu bozarım. İçeride konuşulanlar hoşuma gitmezse de her şey başlamadan biter."

Sanki bana garip bir güvence verecekmiş gibi hiçbir işime yaramayacak kimliği cebime attım ve ayağa kalktım. Yüzü aydınlanmıştı. Belki de çok iyi bir manipülatör, bir psikopattı. Yine de söylediklerine inanmaktan kendimi alamıyor ve hatta kendimi doğruluğuna ikna ediyordum. "Teşekkür ederim." dedi içten bir sesle, sanki tüm bunda tek çıkarı olan kendisiymiş gibi mahcuptu. Tam o esnada çalan telefonunun sesini, pantolonun cebinden çıkartmadan kapatarak kalktı ve dükkana yöneldi,

"Hadi, geçelim"

Bir Kase Anadolu, menülerinde yazan ufak bilgilendirme notundan anladığımız üzere kuşaklardır aynı köşede, aynı aile tarafından işletilen bir esnaf lokantasıydı. Çatal kaşık seslerinin ve henüz karnımızı doyurmuş olmamıza rağmen ağzımızı sulandıran kokuların arasından geçerek lokantanın arka kısımlarına doğru ilerledik. Samet Bey, bizi görünce kaşığını önündeki çorbanın içine bıraktı ve ayağa kalktı.

"Hoş geldiniz, buyurun oturun. Babam da birazdan gelir."

Sanki misafirliğe gelmiş, gelmeden önce de annemiz bizi uslu duralım diye sıkıca tembihlemiş gibi sessizce oturduk. Bekleyişimiz uzakdıkça Samet Bey'in de bizim gibi babasını bekliyor ve onun ağzından ne çıkacağını o da en az bizim kadar merak ediyor olduğunu anladım. Masadaki tek hareketlilik, Demir'in gergince salladığı dizinin yarattığı titreşimdi. Kurumuş boğazımı yumuşatmak için yutkundum ve daha fazla tahammül edemeyerek Demir'in dizini tuttum. Farkında olmadan tuttuğu nefesini verdiğinde ben de bir nebze olsun rahatlamıştım.

"Siz nasıl tanışmıştınız yengeyle, abicim?" diye sordu Samet Bey sadece konuşmak zorunda hissettiğinden.

"Sosyal medya..."

Adamın yüzündeki hızlı renk değişimini gördüğümden Demir'in dizini sıkarak onu susturdum ve lafa karıştım,

"Okuldan ortak arkadaşlarımız vardı, aslında sürekli denk geliyorduk ama Demir bir türlü yüz yüze sohbet etmeye cesaret edememişti."

"Cesaret edemedim?" Sesi onaydan çok soru sorar gibiydi,

"Tabii, öyle oldu. Ben de sosyal medyadan ekledim."

"Ben de Sedef yengenizle ortak arkadaşlar vasıtasıyla tanışmıştım. Biz çay içmeye gitmiştik gerçi, zamane gençleri biraz daha farklı."

Elimde olmadan gözlerimi devirdiğimde bu kez beni masanın altından dürten Demir olmuştu, "Bir kez daha 'yenge' derse çığlık atacağım." diye fısıldadım başımı ona doğru eğerek. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Peki ne kadardır evlisiniz?"

"Çok yeni."

Tekrar dizini sıktım, "1 yıl oldu."

"Kızma yenge," dedi Samet Bey gülerek, sesim amaçladığımdan daha sert çıkmış olsa gerekti.

"1 yıl ne ki, çok yeni tabii. En güzel zamanlarınız."

İç çekerek çorbasından bir kaşık aldı ve devam etti,

"Ama ben epey takdir ettim sizi, babama da söyledim doğrusu. Bu devirde okuluydu, işiydi diye diye yuva kurmayı erteledikçe erteliyor gençlerimiz. Siz genç yaşınızda hem böylesi bir sorumluluğu yük görmemiş, birlikte altına girmişsiniz."

Aramızda o denli büyük bir uçurum olmamasına rağmen adam ısrarla bizi yeniyetme yerine koyuyor, kendisi kocamış da eleğini asmış gibi ağdalı ve bilgiç bir tavırda konuşuyordu. Sinirlerimin yavaş yavaş tepeme çıkmaya başladığını hissediyordum. Oysa kendimi o an geri çeksem ve işleri tamamen Demir'e bıraksam, zaten her şey kendiliğinden sarpa sarıp çabucak sonlanacak gibiydi. Tek yapmam gereken arkama yaslanmak ve biraz rahatlamaktı.

Je hebt het einde van de gepubliceerde delen bereikt.

⏰ Laatst bijgewerkt: Mar 30 ⏰

Voeg dit verhaal toe aan je bibliotheek om op de hoogte gebracht te worden van nieuwe delen!

Sahibinden KiralıkWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu