Giriş

146 50 43
                                    

"İçmek! Gözlerinde içmek ay ışığını. Varmak! Gözlerinde varmak can tılsımına. Gözlerin hani?"- Ahmet Arif
~
Parktaki salıncakta oturmuş, yavaş yavaş sallanırken bir kız geldi yanıma. Sarı saçlarını iki yandan örmüş, pembe tüllü bir elbise giymişti.

Elimdeki oyuncağımı çekiştirmeye başlayınca kaşlarım çatıldı.
"Ne yapıyorsun? O benim oyuncağım."

Kız dil çıkarıp Tavşik'i daha çok çekiştirmeye başladı. Benden birkaç yaş büyüktü ve haliyle daha güçlüydü.

Bir anda Tavşik'i elimden kurtarmayı başardı ve yüzünde ki zafer gülüşüyle birlikte arkasını dönüp koşmaya başladı. Ağlama hissiyle salıncağı durdurup, arkasından bende koşmaya başladım. Ayağım yerde ki kumda oynayan çocuğa takılınca kendimi yerde buldum ve istemsizce ağlamaya başladım.

Çocuk elindeki kovayı kenara bırakıp bana doğru eğildi. "Acıdı mı? Çok özür dilerim."

Kafamı kaldırıp etrafı süzdüğümde ne oyuncağımı,ne de o kızı görebilmiştim. Yüzümü dizlerime kapattım ve ağlamaya devam ettim. "Tavşanım... o bensiz çok korkar." Sesim boğuk çıksa da bu, onun beni anlayabilmesini engelleyememişti.

Omzumda hissettiğim elle kafamı kaldırdım. Gözlerim gözyaşlarım yüzünden bulanık görüyordu ama o çocuk olduğunu anlayabilmiştim.

"Üzülme, birlikte arayalım mı oyuncağını?"

Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim ve onun tebessümüne karşılık bende gülümsedim. O sırada gözleri elime takıldı. "Ellerin kanıyor."

Elimi minik ellerinin içerisine hapsetti. Önce parmaklarıyla avucumun içindeki kumları temizledi, ardından da dudaklarına götürüp yavaş yavaş üflemeye başladı.

"Acıyor mu hâlâ?"

Kafamı iki yana salladım. "Cıkk... acımıyor. Teşekkür ederim."

Tekrardan sıcak bir tebessüm bahşetti bana. Elimden tutup beni ayağa kaldırdı. "Hadi kalk, oyuncağını bulalım."

Etrafı süzdüğümde biraz uzağımızda, yerde bir beyazlık farkettim. Sanırım o benim tavşanımdı. Adımlarımı oraya yönlendirdiğimde arkamdan gelen adım sesleriyle beni takip ettiğini anlayabilmiştim.

"Tavşik! Buldum seni.." dizlerimin üzerinde oturup onu elime aldım ve kollarımın arasına sardım.

Tavşik'in açıkta kalan ellerini minik parmaklarıyla sıktı. "Merhaba Tavşik, ben Mert."

Sesimi kalınlaştırabildiğim kadar kalınlaştırıp yanıt verdim. "Memnun oldum Mert."

Mert bu yaptığımı komik bulmuş olacak ki sesli bir şekilde güldü.

Birkaç saat birlikte oyunlar oynadık. Kumlu alana tekrar geldiğimizde en az onun kadar tatlı bir kardeşi daha olduğunu öğrendim. Ardından ise annesi yanımıza geldi ve gideceklerini, eğer istersek daha sonra da birlikte oyun oynayabileceğimizi söyleyip onları bir arabaya bindirdi.
Mert hakkında hatırladığım en son şey ise araba hareket etmeden hemen önce camdan çıkardığı kafasıydı. Bana son kez gülümsedi ve elini salladı.

ÇOK GEÇ OLMADANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin