"Ben aşk nedir bilmem, eski kafalıyım. Bir seni bilirim, bir de adın geçince sıkışan kalbimi."Atilla İLHAN
•Sil Baştan•
**************
Geçmişten Bir Kesit
Trabzon / Antalya
Bir efsaneye göre iki kişinin kaderi birlikte yazıldıysa aralarında görünmez kırmızı bir ip olurmuş. Birbirinden diledikleri kadar uzaklaşsınlar o ip bir gün onları ortak bir noktada birleştirir, bağlarını sıkıca kenetlermiş. Farklı ruhlar, farklı yerlerde olsalarda birbirlerinin varlıklarıyla hayat bulurlarmış.
Bir başka efsane ise aşık olduğunuz insanın canı yandığında diğerinin ruhuna düşen karaltıymış. İki ruhtan biri yara aldığında diğeri onun aldığı yaradan kanarmış.
Ateş'in büyükannesi anlatmıştı bu iki efsaneyi. Büyükannesi Pera Hanım okumuş, görmüş bir kadındı. Ateş büyükannesini pek severdi fakat anlattığı efsaneler ve hikayeler her şeyden cazip gelirdi. Öğrendiği birçok şey annesi ve büyükannesinin eseriydi. İleride vatanına duyacağı sonsuz aşkı da bu iki kadın aşılamıştı ona.
Bir de babası vardı ama yoktu. Fazla iyi anlaştıkları söylenemezdi. Birkaç gün önce abisi Zafer asker olmak istediğini söylediğinde ütüsüne inen tokatın tiz sesini hala unutmamıştı mesela.
Ateş elindeki poşetle birlikte bıkkın adımlarla ilerliyordu yaylanın çimenlerine basa basa. Dilinde ise kendini bildi bileli mırıldandığı o türkü vardı.
Ander Sevdaluk...
"Ha bu akan dereler denizlere dolacak." Dik patikada zorlanarak da olsa ilerliyordu minik Ateş. Pek de minik sayılmayan bedeninin aksine yaşı küçüktü onun. On bir yaşında ortaokula gidiyordu Avcı ailesinin ikinci çocuğu. "Söylesena güzelum sonumuz ne olacak." Derin bir nefes verdi. Dakikalardır çıkıyordu yayla evlerine giden yolu. Annesi aşağıdaki bakkala göndermişti abisini ama o Ateş'in gitmesini söylemişti.
Abiler gerçekten belası sevilesi varlıkları ona göre.
En sonunda dik yokuşun sonuna ulaştığında alnından dökülen soğuk terleri sildi elinin tersiyle. "Nana !" Evlerinin ışığı yanan camına doğru seslendi. Anne demekti Nana. Ateş diğer çocuklar gibi konuşmayı sevmezdi. Nana, annesine özel bir söz sanırdı küçük yaşında. "Anne !" dedi en sonunda. Aldığı sık nefesler ciğerine batıyordu. Biraz daha zorlanırsa astım krizine girebilirdi. Babasının astımı olduğunu bilmesine rağmen içtiği sigaralardan kaç kez krize girdiğini bilmiyordu.
Bahanesi ise eğer sigarasını içerse astım krizlerine karşı bağışıklık geliştirebileceğiydi. Oğluna aldığı nefesleri haram koşmanın kılıfını kendince bulmuştu.
Ateş sırtından akan soğuk terlerle bir adım daha attı. "Abi !" Küçük boyunun aksine gür sesiyle bağırdı. "Anne !" Baba yoktu onun için zira biliyordu gelmezdi. Öksürmeye başladığında tek umudu ışıkları yanan evlerinden birinin çıkıp gelmesiydi fakat herkesin dakikalar önce evden çıktığını bilmiyordu. Tek başınaydı Ateş.
Öksürüklerinin arasında son bir güç tekrar bağırdı. "Anne !" İlacı yanında değildi. Annesi Yeliz her zaman yanıbaşında durduğundan ilacı da ondaydı. Öksürüklerinin sıklaşmasıyla olduğu yere çöktü. Şimdi ise tek yapması gereken biri onu görene kadar nefes almaya çalışmak ve sakin kalmaktı. Fakat sık aldığı nefeslerden dolayı dönen başını zaptetmek bir hayli zorluyordu.
