VEDA

28.5K 1.4K 446
                                    

Arkadaşlar evden çıkmam gerekiyor ve çok geç geleceğim için bekletmemek adına hiç alışık olmadığınız bir vakitte eklemek zorunda kaldım bölümü...

İlk bölümden beri bana yol arkadaşlığı eden, desteği, ilgisi, övgüsü ve eleştirisiyle yanımda olan herkese binlerce teşekkür ederim...

Hepiniz sevgi, güzellik ve mutlulukla kalın...  

Bu bölüm; en büyük destekçim, en acımasız eleştirmenim ve sevgisiyle kendimi hep güvende hissettiren benim biricik limanıma KAsinAN'ın diğer yarısına gidiyor...

Kerem, direksiyonu ani bir hareketle otelin otoparkına doğru kıvırdı. Yol boyunca öfkeden beyni deli gibi çalışmıştı. Oktay'la çocukluk günlerinden beri yaşadığı her şey bir film şeridi gibi gözünün önünden geçmişti. Tanıştıkları gün, okul bahçesinde hayaller kurmaları, yatakhanede yan yana yataklarda en son birbirlerine "iyi geceler" dileyerek uykuya kalmaları, hafta sonları ceplerindeki üç beş kuruşu birleştirip güç bela aldıkları biletlerle maça gitmeleri; Oktay'ın Efsun'a âşık olması, Kerem'in onları bir araya getirmek için çevirdiği dolaplar, Amerika günleri, Oktay ve Efsun'un düğünü, şirkette bazen sabahlara kadar çalışıp yorgunluktan oracıkta kıvrılıp uykuya dalmaları... Her şeyi ama her şeyi bir kez daha yaşamıştı sanki. Yüreğini burkan acıyı, böylesi acımasız bir ihanetin verdiği öfke perdeliyordu.

Arabayı park ettikten sonra bir an başını direksiyona dayayıp soluklandı. Sanki zaman kazanmaya çalışır bir hâli vardı. Beyni ile yüreği arasındaki git-gel canını fena yakıyordu. Her şeyden önce kontrolü kaybetmemek için sakinleşmesi lazımdı. Bir süre olduğu yerde kaldıktan sonra derin bir nefes alıp doğruldu. Torpido gözünü açıp arabaya bindiğinde oraya hızla attığı silahı eline aldı.

Arabadan inince silaha bir an göz atıp kararlı bir tavırla beliyle pantolonu arasına sıkıştırdı. Tişörtünü düzeltip kararlı adımlarla asansöre yürüdü. Oktay'ın Kerem'e ait bu otelde her zaman üçüncü katta onun için ayrılmış bir dairesi olurdu. Yine orada olacağından emin asansörün düğmesine bastı.

Oda kapısına geldiğinde bir an durakladı kapıyı çalmak üzereyken içeriden gelen seslerle durakladı. Bu sesler, Oktay'ın yalnız olmadığını gösteriyordu. Bir tuzak olabileceğini düşünerek kapıyı çalmamaya karar verdi. Geriye dönüp resepsiyona indi. Lobide onu tanıyan otel müdürü âdeta koşarak yanına geldi.

"Hoş geldiniz Kerem Bey!"

"Hoş bulduk, Aydın! Bir ricam olacak."

"Elbette, ne demek! Buyurun, lütfen!"

"Oktay Bey'in dairesinin anahtarını rica ediyorum. Bana ait bir belgeyi odada unutmuş, onu almam lazım."

"Efendim, Oktay Bey'in çıktığını görmedim ben. İsterseniz odayı arayalım belki uyuya kalmıştır."

"Hayır, gerek yok. Ben doğrudan odaya çıktım. Orada değil. Anahtarı verin siz, bana!"

"İsterseniz ben hemen birini göndereyim Kerem Bey, siz yorulmayın!"

"Aydın, ver şu lanet anahtarı! Acelem var!"

"Peki efendim!"

Adam, Kerem'in gergin tavrından ürkerek hızla resepsiyondaki görevliden bir kart basmasını istedi. Kerem, görevlinin uzattığı anahtarı onun elinden çekerek aldı ve yeniden asansöre yöneldi. Görevliler ardından şaşkın bakışlarla, bu hâlini hiç görmedikleri patronlarını süzüyorlardı.

Kerem, odanın önüne geldiğinde içerideki sesler devam ediyordu. Oktay'ın sesi işitiliyor ama diğer ses boğuk olduğundan kim olduğu anlaşılamıyordu. Kerem, olabildiğince az gürültü etmeye özen göstererek silahını çıkarıp eline aldı ve ani bir hareketle kartı yuvaya sokup kapıyı açtı.

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin