Gözlerimi açar açmaz ekranımda gördüğüm kırk aramanın yirmisi; üç şilahşörler ve zümrüt'e aitti geri kalan yirmisi de kayıtsız bir numaradandı. Ne işler dönüyor bilmiyorum ama hiç hoşuma gitmiyordu ne dönüyorsa. Dolandırıcı dediğininin de bir onuru var kardeşim yirmi defa arar mı bir insan. Hemde sabahın köründe.
Arkadaşlar ufak bir düzeltme saat sabahın körü değilmiş. Öğlenin yarısı olmuş. Çalışmaya başlamadan önce bana ayrılan son özgür saatlerimi de uyuyarak geçirmiştim yazıklar olsundu bana.
Üzerime alelacele birşeyler giyip küçük apartman dairemden çıktım hızlıca. Kahvaltıyı evde yapmaya kalksam bu bana hiç yoktan bir saat civarı birşeye maal olacaktı ve ben Berra ile olan buluşmama geç kalmak gibi bir gaflette bulunacaktım. Sonrası ise evlere şenlikti işte, Berra'nın dırdırını çek dur.
Berra ile üniversiteden arkadaştık, o okul biter bitmez insan üstü bir çaba harcayarak büyük bir şirkette işe girmişti ben çalışmayı çok sevmediğimden olsa gerek bir süre beklemiştim bu dönemde o İstanbul'da ben Rize'de olduğumdan ayrı kalmıştık. Ben İstanbul'a gelmesem onun Rize'ye geleceği yoktu ,tabii ayrı kalırdık. Bu arada arkadaşlar yanlış anlaşılma olmasın İstanbul'a beni getiren Berra'nın hasreti değildi tabii ki.
HAYAT PAHALI HAYAT!
Kutu kadar apartman dairesinin kirasına babam bir servet dökmüştü, o da emekli bir öğretmendi neticede bir yere kadar ona yük olabilirdim.
Sanırım en sonunda topçu ya da popçu bulup koca parası yiyeceğim.
Bu arada topçu demişken o ileride artist artist arabaya yaslanan itici sevimsiz hayvansı şey bizim topçu barış mıydı?
Lanet olsun oydu.
Kafamı çantama sokup koşarak uzaklaşsam mı buradan acaba. Ya da belki de sessiz sessiz önünden geçsem de yeterli olur. Bu herifi görüp yeniden didişmek istemiyorum vaktim az acil durum planımı devreye sokmalıyım.
Ben Zuhal acil durum planımı devreye sokamıyorum.
Teccel Barış beni görmüştü. Beni görür görmez kaşlarını çatmıştı lanet herif. Bana doğru geliyordu üzerime üzerime, sanırım biraz tırsıyorum acaba onun için açtığım hayvanbaris.gsantisi hesabını mı gördü. Hayır ona bu kadar sinirlenmezdi sonuçta ben onun yüzyıllardır antisiydim bunu biliyordu.
Yanıma geldiğinde öfkeyle telefonunun arama ekranını açtı.
"Yirmi defa aradım nerdesin sen?"
Beni arayan dolandırıcı değil daha büyük dolandırıcıymış. Omuz silkerek "uyuyordum" deyip ondan kurtulmak için bir adım attım ama arkamdan geldi.
"Ayı mısın sen o nasıl uyku saatlerdir seni bekliyorum burda"
"Sensin ayı pis zampara"
Yine kaşlarını çatıyordu tahminimce hoşuma gitmeyecek bir şey yapacaktı.
Bir anda belimden kavraması ve havalanmamla gözlerim hızla açıldı. Manyak beni götürüp tenhada kesecek miydi. Allah'ım şu genç yaşımda başıma gelene bak.
"Ruh hastası sapık bıraksana lan beni"
Elini ağzımın üstüne kapatıp sertçe uyardı.
"Ulan döndün dolaştın yine başıma bela oldun Allah'ın delisi senden fena ruh hastası mı var"
Ağzımın üstünde tonlarca ağırlık var gibiydi resmen ağzımı açamıyordum. Bir dakika bir eli ağzımdaysa bu adam beni. Aaaa bu adam beni tek eliyle mi taşıyordu!
Elini ağzımdan çekip arabanın kapısını açıp poşet tıkar gibi içeri sokuverdi beni tek hareketle. Vahşi zampara.
Emniyet kemerini bağladığına emin olduktan sonra üstümden geçip sürücü koltuğuna atladı. Baya baya üstümden sürücü koltuğuna atladı.
"Ne yapıyorsun amına koyayım"
"Ben arabayı dolanana kadar kaçma diye yolu kısaltıyorum"
Arabayı kilitleyip göz ucuyla bana baktı.
"Sakın camı kırmaya çalışma Zuhal"
İyi fikirdi ama bu züppelikler benden geçmişti. Yaşlanıyordum artık yoksa bu camışı atlatırdım.
Huyuna gitmek için sakin olduğuna emin olduğum bir sesle"nereye götürüyorsun beni?"dedim ama cevap veresi yok gibiydi. O zaman ben de biraz onunla eğlenirim.
"Manda yuva yapmış söğüt dalına yavrusunu Barış kapmış gördün mü amanini amanini amanini yandım"
Tek elini ağzıma kapayıp öfkeyle"sus" dedi. Bu türküyle kötü anıları vardı. Söğüt dalında bir manda yuvası olduğunu söyleyip onu ağaca çıkarmış sonra ağaca çıktığı merdiveni almıştım zavallım da düşüp kolunu kırmıştı. Bence suç yine ondaydı, salak olup mandanın söğüt dalında ne işi var deseydi hadi inanıyor madem salak o zaman beceriksiz olup düşmeseydi. Kesinlikle ben masumdum.
"İnşaallah hâlâ kahvaltı yapmayı eskisi kadar seviyorsundur"
Yüzüme bakmaya bile zahmet etmiyordu ama zavallımın azıcık insancıl duyguları kalmıştı da beni depoya kapatmıyordu. "Emel ablanın yeri" yazan ufak bir kahvaltı mekanının önünde durdurdu Barış arabayı.
"Napıcaz burda"
Sen şaka mı yapıyorsun bakışı atınca ağzıma fermuar çekip kemeri çözdüm. Arabadan olabildiğince yavaş hareketlerle inip mekanın kapasına doğru yürüdüm. Bu vahşiyle kahvaltı yapmak hiç istemesemde açtım. El mecbur masalardan birine oturdum.
Barış karşıma oturunca yüzümü ekşiterek başımı çevirdim dışarı doğru.
Yanımızda gelen kadına sipariş veren Barış, kadınla sohbet ettikten sonra nihayet derdi neyse söylemek için bana doğru dönmüştü.
"Akşam anneme ne anlattın?"
Ona bakmadan omuz silkerek"hiç" deyip geçiştirdim. Biraz bir şeyler söylemiştim ama. Tamam oğlunun bir cani gibi beni evinden kovduğunu abartarak anlatmıştım.
"Hiçbir şey demedin o yüzden kadın harap olmuştu değil mi"
"Vahşi gibi beni evinden kovan sendin ne diye suçlu ben oluyormuşum"
Öfke kat sayısı hızla yükseliyordu bunu anlayabiliyordum. Kaşlarını yine çatılmıştı.
"Tamam bak anlaşabiliriz"
Merakla yüzüne baktım. Ne zırvalıyordu bu be. Ne anlaşması beni kovmuştu.
"Ne zırvalıyorsun sen be kovdun beni, annene senin nasıl bir zampara olduğunu anlatıcam"
"Ne gördün de ne anlatacaksın acaba"
Yüzümde beliren sinsi gülümsemeyle"anlatmak için görmeye ihtiyacım yok" dedim.
Sinirden kendini sıktığını fark edince şirin bir gülümsemeyle"sakin ol tamam yalancı değilim ben" dedim.
Kahvaltılıklar önümüze gelmeye başladıkça konuşmaya devam etmeyip kahvaltıya odaklandım.
Onun da konuşmaya niyeti yoktu ki daha fazla konuşmamış kahvaltı yapmaya odaklanmıştı.
Doyduğumu hissedince ayağa kalktım. Barış beni onu annesine aklayacak bir şeyler söylemeye ikna edememişti zaten.
Barış hayvan gibi kahvaltısına odaklanmış ve beni sallamamıştı. Bu defol git demekti bir nevi.
Gidiyorum o zaman
...Yeterince iyi olmamış olabilir idare edin kızlar atabilirsem akşam atarım yine bölüm
Bu arada Galatasaraylı arkadaşları bilgilendirmek için ufak bir not vereyim
18 çizgisinde bir oyuncunun formasının çekilmesi sarı kart ve penaltıdır:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazması Oyalı / Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Hah yazman da oyalı, köyden indim şehire falan mı çekiyoruz hayırdır"