Sadece birkaç mum ışığının ve gece lambalarının aydınlattığı odada kışın serin havası pencereden içeri girerken sessizlik hakimdi. Sıçrama sonu yaklaştıkça sanki zaman daha çok esneyip uzamış gibi hissettiriyordu. Minhyuk soju bardağını son kez kafasına dikip arkasına yaslandı. Normal şartlarda görev sırasında başka bir evrene sıçrama yaptığı esnada, alkol alması kesinlikle yasaktı ancak içinde bulunduğu durumun 'normal şartlar' olmadığını kabul etmişti artık.
Yook Sungjae Alfa'ya döndüğünden beri, kendinin de geri döneceği anı iple çekiyordu. O zamandan beri Yoon Soohee'yi uzaktan takip etmek dışında onunla iletişime geçmemişti. "Şişeyi uzatır mısın Donggeun-ah."
Donggeun oturduğu yerden kalkmadan önce kucağındaki yastığı kenara koydu ve sessizce sehpadaki soju şişesine uzanıp Minhyuk'a uzattı. "Hiç bu kadar içtiğini hatırlamıyorum hyung."
"Neyse ne." Minhyuk şişeyi alıp bu kez bardağa doldurmaya gerek duymadan bir yudum aldı. "Düşünmek bile istemiyorum artık."
"O tanıdığım Soohee noona gibi değil... O böyle yapmazdı..." Donggeun, onun kafasına diktiği şişeden kendine bir bardak doldurduktan sonra şişeyi ona geri uzattı.
"Umrumda değil." dedi Minhyuk. Donggeun sallantılı aşk hayatı yüzünden bu halde olduğunu sanıyor olmalıydı. "Zaten sorun o değil." diye ekledi sakince. "Yetersiz olan benim."
Biliyordu. Uzun süren sıçramaların sebep olabileceği sorunlardan biriydi bu, kendini kaybolmuş ve terk edilmiş hissediyordu. Oysa çoktan kendini bulmamış mıydı? Bu hisler neden yeniden zihnini ele geçiriyordu?
"Eminim Soohee noonanın bir çözümü vardır, ondan ve kendinden bu kadar kolay vazgeçme." Donggeun onun sırtını sıvazladığında Minhyuk başını sallayarak onu onaylamakla yetindi.
Bu sırada kapı çalmış ve Donggeun zaman kaybetmeden onlara katılmak için gelen Eunkwang ve Sungjae'yi içeri almıştı. Minhyuk oturduğu yerden bile kalkmadan şişeyi kafasına dikmeye devam ederken Eunkwang iç çekti. "Bizimle en başından paylaşsaydın seni engellerdik, birlikte nişan kutlamasına gittik o kadının..."
Sungjae onu kolundan tutarak uyarıp köşe koltuğun diğer ucuna oturturken fısıldadı. "Şimdi üzerine gitmenin hiçbir anlamı yok hyung..."
"Bitti işte. Ayrıldık bitti." dedi Minhyuk iç çekip arkasına yaslanarak, ardından fısıldayarak ekledi. "Gerçek bir ilişki bile sayılmazdı zaten."
"Özür dilerim." Eunkwang onu sarılmak için kendine çekti ve sırtını sıvazladı. "Her zaman yanında olacağımı söylemiştim ama hiçbir şeyin farkında değilmişim."
"İyiyim ben..." Minhyuk mırıldanıp sarılışına karşılık verdikten sonra geri çekilip elindeki şişeyi ona uzattı ve arkasına yaslandı. Unutmak istese de zihni izin vermiyor, düşüncelerine engel olamıyordu.
İlerleyen saatlerde Donggeun ve Eunkwang köşe koltuğun iki ayrı ucunda sızdığında Minhyuk ve Sungjae ellerinde birer bira kutusuyla şampanya rengindeki boş duvarı izliyordu.
"Hyung şu öteki hayat mı, geçmiş hayat mı her neyse-" Sungjae boş tenekeyi masaya bıraktığında Minhyuk onunla birlikte doğrulup söylediklerini rahat duyması için ona yaklaştı. "Başka yerde konuşurken dikkatli ol Sungjae-ya."
"Kafam karışıyor." Sungjae iç çekip diğerlerinin uyuyup uyumadığını kontrol etti. "Senden ve Yoon Soohee'den başka hatırlayan... buraya gelen... yok mu? Bir de benden başka..."
Minhyuk başını iki yana sallayarak yalan söyledi. Sungjae'nin tehlikede olmasını istemiyordu. "Ben ilktim zaten, biliyorsun. İlk seferde zihnini bu kadar zorlamaman gerekiyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
11HT29
FanfictionYeniden hiçlik. Siyah ve mavi. Kesik siren sesi. Kırmızı. Düşüş. Paralel evrenlerin varlığını ve onlara yolculuk etmenin bir yolunu bulan Alfa evreninin başarılı askeri ve takım lideri Lee Minhyuk görevlendirildiği Beta evreninde bildiği tüm doğrul...