28. BÖLÜM "Aşkın Ölümü"

En başından başla
                                    

Daha fazla bir şey göremedim, gözlerime birden hücum eden göz yaşları görüş açımı tamamen bulanıklaştırdı. Belki de yalandı bu, yeni bir oyundu. Ama oyunsa bile bu sefer çok büyük oynuyorlardı.

Başımı iki yana salladım, rüyada isem uyanayım diye. Belki de şu anda halen son girdiğim akıl hastanesinde kabus görüyordum? Belki de birazdan yine uyanıp bin kere izlediğim odayı izleyecektim? Bunun yaşanması için elimden ne gelirse verirdim.

Şu an hastanede olayım, dedim içimden. Kafayı yiyor olayım, Kenan'ın dediği gibi şizofren olayım ama Eksen hayatımı mahveden adam olmasın. Odada bir başıma ağlarken Eksen'in beni kurtarmasını bekleyeyim, beni bu odaya asıl tıkan Eksen olmasın.

Başımı yeniden iki yana salladım, hiçbir şey değişmedi. Daha çok salladım, yine değişmedi. Daha da çok sallayacaktım ki beni durduran, Eksen'in büyük elleri oldu. "Süveyda dur," dedi bağırarak. Ama devam ettim. "Dur!"

Bağırışıyla bıçak gibi kesildim, akan gözyaşlarını silip öfkeyle yüzüne baktım. "Beni bu hale getirmene değiyor mu Eksen? Bak yemin ederim öldürülmeyi tercih ederim bu yalanından!" Ellerim boğazımı sardı. "Bu, bu... Bu nefes almamı zorlaştırıyor! Yalan söylemeni kaldıramıyorum Eksen, bunu bana yapma!"

"Süveyda," dedi ağlayarak. "Yalan yok! Sana mektubumda canavara dönüştüğümü söylemiştim, ben babanı öldürdüğüm gün canavara dönüştüm!"

Önce kulaklarımı sonra da gözlerimi kapattım, bağırarak şarkı söylemeye başladım. Beni hayata bağlayan notunda geçen şarkıyı. "İnanması zor ama, kendimde değilim bu günlerde!"

Daha da çok bağırdım, Eksen'in sesinin tonu bile duyulmayacak kadar. Aklınca beni inandırmaya çalışıyordu ama ben böyle basit bir yalana kanacak değildim. "Işığını sapladın gittin, karanlığıma gizlice! Korkular esir almış ruhumuzu kıskıvrak, tutsam ellerinden yakınlaşsak!"

Eksen'in dokunuşunu kolumda hissettim, gözlerimi asla açmadan bir adım geriye sendeledim ve söylemeye devam ettim. "Kim bilir, neden burda kesişti yollarımız? Belki bir gün iyileşir en derin, yaralarımız!"

Eksen, beni ilk Eymen ile hastaneye geldiği gün gören ve kurtulmam için notlar yollayan adamdı. Hastaneye düşmemi sağlayan adam değildi. Buna, asla inanmayacaktım.

Şarkıya devam edecektim ki tüm vücudumu sarsacak derecede bağırdı, kulaklarımı kapatmama rağmen o sesi duydum ve kurduğu iki kelime öyle bir anlam ifade etti ki, bacaklarım birbirine karıştı.

"Erik ağaçları," diye bağırdı. "Bahçenizdeki erik ağaçlarını hatırlıyor musun Süveyda!"

Ellerimi kulaklarımdan çekerken yüzüne baktım. Kimsesizce, yorgunca, umutsuzca baktım gözlerine. Bu iki kelimeyi önceden dese anlamı olmazdı ama şu an, hayatımı sarsacak derecede anlamlıydı.

Gözümün önüne ailemle yaşadığım evimiz geldi. Bahçeyi, elma ve erik ağaçları kaplardı. Ben de neredeyse her gün o ağaçlardan bir erik kopartırdım. Zihnimden geçen ihtimaller ile gözlerimdeki yaşlar daha da arttı. Kulağımdaki ellerimi daha fazla havada tutamayıp indirdim ve mecalsizce gözlerine baktım. Eksen'in kahve gözlerine bakarken geçmişin uğultusu kulaklarıma çarptı.

NEFRETİN TOHUMLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin