Bazen kabusla yada rüyayla,gerçek arasındaki uçurumu fark edemeyiz. Evet rüya ve gerçek arasında koca bir uçurum var. Hayaller vs gerçekler derler ya işte bu uçurum bu vs yi gerçekleştirendir. Hayaller gerçek olma ihtimali dahi olmayandır gerçekler ise en berbatı yani hayalin tam tersidir. Hayaller insanları mutlu ederken gerçekler hayatın kötülüklerini kişiye yaptığı haksızlıkları yüzüne bir tokat misali çarptırır. Kısacası hayal mutluluk,gerçek mutsuzluk diyebiliriz.
Halis abinin evine geldiğim de içime bir huzur geldi. Hani insan güvendiği birilerinin yanına gelince sebepsizce huzur gelir ya içine,o anları hep Halis abinin yanımda yaşıyorum ben. Tek dalım Halis abi benim. Merti severdim ama ona karşı hep içimde bir sıkıntı vardı Halis abinin yanında olduğu gibi huzurlu hissetmiyordum. Kapının açılmasıyla düşüncelerimi bir kenara atıp bakışlarımı Halis abiye çevirdim. Ama karşımda Halis abi yoktu. Yine aynı gözler yeşil gözler,maskeli yüz,siyahlara boğulu vücut vardı. Nefesim kesildi,geri gidip kaçmak istedim ama olmadı. Bu sefer kaçamadım,çünkü korku beni ele geçirdi. Korkunun esareti oldum,labirentin en çıkmaz sokağına gittim,dipsiz kuyunun dibine düştüm. Yutkunmak istedim olmadı,kaçmak istedim olmadı,ölmek istedim olmadı...sadece öylece dikildim. Sinyalleri kesilmiş bir televizyon gibi sinyallerim kesildi. Hiçbir şey görmüyorum,duymuyordum,
hissetmiyordum.Gözümü açtığımda eski bir odadaydım. Koltuktan kalkıp odaya baktım. Burası Halis abinin eviydi. Pencereye baktığımda güneşin daha yeni yeni doğduğunu gördüm. Gözümün önüne gelenle dondum. Dün akşam geldiğimde bu evdeydi. Elimi kaldırıp parmağıma baktığımda bişe yoktu. Kabusmuydu oda? Kafayı yedim kesinlikle,kafayı çok güzel sıyırdım. "Günaydın."dedi bir ses. Sesin sahibine baktığımda yine yeşil gözlerle karşılaştım. Bu sefer yüzünde maske yoktu,üstünde siyah tişört altında siyah eşofman altı vardı. Elindeki fincanı dudaklarının arasına götürüp bir kaç yudum aldı. Saçları kısa,dağınık kıvırcık kahkülleri vardı. Alt dudağı hafif dolgundu. Hafif belirgin elmacık kemikleri vardı. Elinde ki fincanı koltuğun yanında ki sehpaya bırakıp aynanın oraya gitti. Ben fincana bön bön bakarken damarlı bir el fincanı aldı. Bakışlarımı ona çevirdiğimde gözleri kahverengi olmuştu. Lensmiydi o güzel gözler. Olduğum dururmun farkına vardığımda kafamı iki yana sallayıp ayağa kalktım. Bir adım atacakken ayak bileklerimde zorlanma ve acı hissettim. Acıyla inleyip koltuğa oturdum. Ayaklarıma baktığımda bileklerimde zincir olduğunu hatta bileklerim yara içindeydi. Ellerime baktığımdada bileklerim sargı içindeydi. Saçıma uzattığımda elimi incecik ve kısa olduğunu fark ettim. Ona döndüğümde "Narin kesmiş yıkamak zor oluyor diye."dedi. Narin Halis abinin kızıydı benden iki yaş büyük kızı. Ben neyin içine düşmüştüm. "Neyse bundan sonra kesemeyecek sonuçta artık kafan yerine geldi."dedi ve içeri doğru gitti.
Beş dakika sonra geri geldi. Altına siyah pantolon üstünü değiştirmemişti. Cöbünden küçük bir anahtar çıkarıp bana yaklaştı. Önümde eğilip zincirleri açtı. Ayağa kalktım hemen bir adım atmak istedim ama anında yere düştüm. İnleyip tekrar kalkmak istedim ama olmadı. Koltuk altımdan tutup beni havaya kaldırdı sonra bir kolunu sırtıma diğerini diz kapaklarıma koyup beni kucağına aldı. Evden çıkıp bir arabaya doğru gitti. Kapıyı açıp beni koltuğa yerleştirdi. Kendiside binip arabayı çalıştırdı. "Eve gidelim bi duşunu al üstünü değiştir güzelce uyu sonra konuşalım."dedi. Yol boyunca hiç konuşmadık bende hiç düşünmedim en çok yaptığım şeyi yapmadım...düşünmedim. Büyük bir evin önünde arabayı durdurduğunda arabadan ilk o indi ardından beni kucağına alıp eve götürdü. Üst kata çıkarıp bir odaya getirdi beni. Yatağın üstüne bırakıp beni "Biri gelip sana banyo yaptıracak ardından üstünü giydirecek."diyip odadan çıktı. İki dakika sonra ellili yaşlarda bir kadın beni kaldırıp banyoya götürdü banyo yaptırdıktan sonra üstümü giydirip odadan çıktı. Birkaç dakika sonra odaya o geldi. Elinde tepsi vardı tepsinin içinde ilk yardım eşyaları verdı. "Evet pansumanını yaparken ben sende sorularını sor."dedi. "Ne sorusu?"diye sordum anlamayarak önümde eğilip ayağımı bacağının üstüne koydu. "Tamam anladım ben anlatacam direk."dedi pansuman yapmaya başladı. "27 gün boyunca kafa gidikti sende. Kim olduğunu bilmiyordun bize kim olduğumuzu soruyordun hergün. İlk başlarda konuşmayı yemeyi içmeyi hatta nefes almayı bilmiyordun. 7 gün boyunca nefes almayı bilmediğin için seni makineye bağladık. Sonra astım ilacı kullanarak öğrendin,yemeyide içmeyide."dediğinde hemen lafa atılıp "Neden yaptınız bunu bana? Neden yapıyorsun bunu bana?"dedim bitik sesimle. Pansumanı bitirip ayağa kalktı "Uyu dinlen herşeyi anlatacağız sana."diyip odadan çıktı. Derin nefes alıp yatağın içine girdim ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Kulağıma gülme sesleri geliyordu. Aklıma gelenlerle hemen yataktan fırladım. Bu sefer aynı yerdeydim oyun yada kabus değildi gerçekti. Hemen yataktan çıkıp balkona doğru gittim. Bahçede adamlar vardı...ellerinde silah,üstlerinde kiminin gömlek,kiminin tişört vardı. Akşam olmuştu buraya geldiğimde ise yeni gün doğmuştu. Balkondan çıkıp kapıya doğru gittim. Tereddüt etmeden kapıyı açıp odadan çıktım. Aynı korkusuzlukla merdivenlerden inmeye başladım. Korkmayacak kadar kötü anlar yaşadım. Seslerin olduğu yere,yani galiba salon olan yere gittim. Salona girince altı erkek oturmuş gülerek pizza yiyorlardı. Beni gördükleri zaman susup elinde ki yemekleri bıraktılar. Bir kişi hariç oda oydu. Adını bilmediğim için 'o' demeyi tercih ediyorum. Bana bakıp "Davetiye mi bekliyorsun otursana."dedi boş koltuğu göstererek. Çekinmeden koltuğa oturdum. "Pizza yermisin?"dedi salonun kapısından gelen tanıdık bir ses. Sesin sahibine bakıp "Pizza yemediğimi biliyorsun."dedim iğrenerek. İğreniyordum yalan yok. "Biliyorum...herşeyi unutup duruyorsun dedim belki bunuda unutursun."dedi karşımda ki koltuğa oturup. "Aç değilim bana herşeyi anlatmanız için geldim buraya yoksa işim olmaz sizinle."diyip arkama yaslandım. Ve hepsini incelemeye başladım cevap gelene kadar. İncelemeye yeni başlamışken cevap geldi hemen "En baştan anlatalım yani doğumundan."dedi o. Bakışlarımı ona çevirip anlatmasını bekledim. "Gerçek ailen mafyaydı. Sen iki yaşındayken ailen katledildi. Seni ise ailenin çiftçisi Halis tarafından kaçırıldın. Sonra seni üvey ailene verip ortadan kayboldu. Niye böyle yaptı dersen aslında Halis çiftçi değilde bir bebek tüccarıydı. Senide kaçırıp üvey ailene sattı. Sen orada güzelce büyürken aniden bize bir iş teklifi geldi. Mafya babanı öldürenler senin izini buldular ve seni öldürmek için bizi tuttular. Bize seni delirtmemizi ve öyle öldürmemizi istediler. Biz kabul ettik bir süre bekledik,sonrasını biliyorsun zaten. Seni öldürecektim aslında Halisin yanına geldiğin gün ama paramızı vermedikleri için öldürmedim. Sen 27 gün bizimle kalırken,üvey aileni daha doğrusu gerçek ailenin katili ve senin asıl katillerini öldürdük. Seni ilk salmayı düşündük ama sonra senden çok iyi bir katil olur diye düşündük ve salmadık."dedi ve masanın üstündeki silahı eline alıp gözümün içine bakarak Halisin kafasına sıktı. Kısa bir an Halisin cansız bedenine bakıp ona döndüm. "Artık işimize yaramıyor o yüzden öldürdüm."dedi gözlerimin en derinine bakarak. Kapının çarpılma sesi geldiğinde ona bakmayı bırakıp salonun kapısına baktım. İçeriye iki kişi girdi,tanıdık iki sima. Bidakka Mert ve avukatmı? Şok içinde ikisine baktım uzun uzun. Onlar ise bana gülümseyip Halisi koltuktan itip kendileri oturdu. Ben halen şokun etkisiyle onlara bakıyordum.
Oylarmısınız bölümü beğenirseniz. Şimdiden teşekkürler sizleri çok seviyorum💋💋💋💋❤️❤️❤️❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAFIZA
Teen FictionGerçeği öğrenme sebebim;bütün bildiğim gerçeklerin aklımdan silinmesiyle gerçekleşti. Gerçeği öğrenmek istiyorsan bütün bildiklerini unutacaksın... Bir hafıza bin gerçeğe neden oldu. Hayatta inandığım herşey yalan olunca kendimide yalan hissettim...