Diğer bölüme kısaca göz gezdirdin bu bölümü okumaya başlamadan. Unutmuş olabilirsiniz en son nerede kaldığımızı, keyifli okumalar...
✨
Karşımda duran adam oturduğu koltukta kafasını hafifçe kaldırıp, memnun bir yüz ifadesiyle gülümsedi. Sırtımı yasladığım duvar olmasa o an düşerdim yere, ama Kovan oturduğu tekli koltukta ayaklandığında yaslandığım duvarda beni uzun bir süre ayakta tutamadı. Sırtımı kaydırarak yere oturduğumda gözlerim ifadesizce beni izleyen Tarıkta durdu.
Kestiği saçları, değişmiş surat ifadesiyle karşımdaki kişi bambaşka bir insan gibiydi. Ağzımı açacağım an Kovan elindeki silahı yerde zar zor nefes alan Tuğrul'un kafasına doğru tuttu. Susmamı sağladı.
Korkmama gerek yoktu, kapının dışında onlarca asker vardı. Götüremezdi, hiçbir şey eskisi gibi olamazdı artık. Kovan gözlerini üzerimden ayırmadan eliyle yanına arkasında dikilen adamlardan birisini çağırdı. Kulağına söylediği şeylerden sonra kafasını hızla sallayıp odama doğru gitti.
Tam o sırada birisi iki defa sertçe kapıya vurdu. Hemen ardından "Yaman!" diye bağırdığında gözlerim irileşti. Kovan kapıya bakarken iki defa parmaklarıyla dudağına vurdu sus der gibi. Daha sonra namluyu kapıya doğrulttu. "Aç kapıyı, konuşalım"
Gözlerim yerde zar zor nefes alan Tuğrulda durdu, karnından vurulmuş gibiydi. Ağzından akan kan yere kadar akmıştı. Yaşayabileceğini zannetmiyordum. Kovan şimdi silahı ateşlese Yıldırayı vururdu, ama bir şekilde sesimi çıkartmak zorunda olduğumu farkındaydım. İçeriye giden asker geri geldiğinde Tarık göz ucuyla o askere daha sonra ise aynı şekilde yerde kanlar içinde yatan Tuğrula baktı.
Yıldıray tekrar "Yaman!" diye bağırdığında Kovan bana baktı, kafasını salladı kapıya doğru. Gönder demeye çalışıyordu. Anında eski bir alışkanlıkla konuşmak için araladım ağzımı, verdiği her emir yerine getirmem gereken bir yükümlülük gibiydi yine.
"Git" dedim, sesim beklediğimin aksine titremedi bile.
"Aç kapıyı" dediğini duydum öfkeyle, kapının kolunu art arda açmak için aşağı yukarı sertçe hareket ettirdiğinde yutkunmaya çalıştım. Kovan silahı tekrar Tuğrul'un kafasına doğrulttuğunda rahatlayarak "Yıldıray!" diye bağırdım anında.
Kovan'ın anında irileşen gözlerini, Tarık'ın gözleri takip ederken büyüttüğü irisleriyle namlunun ucuna baktı. Oturduğum yerde hızla ayaklanıp elimi uzatarak kapının kilitini çevirdiğim an Kovan'ın silahı ateşleyeceğini sandım, Tarık'ın ileriye doğru atacağı adım Kovan'ın Tuğrul'un kafasına doğrulttuğu silahı ateşlemek yerine bana doğru hamle yapmasıyla yarıda kesildi.
Kovan elini uzattığı gibi üzerimdeki montun yakasından tuttu ve kendine doğru çekip silahın namlusunu kafama dayadı, eş zamanlı olarak kilitini saniyeler önce açtığım kapı açıldığında Yıldıray'ın masmavi gözleriyle göz göze geldim. Ne elinde silah ne de başka bir şey vardı. Öylece kapının ardında duruyordu.
Kovan bir elini boğazıma dolayıp, silahı şakaklarıma yasladı. Tanıdık kokusunu aldığımda suratımı buruşturdum.
"Bak bak kimler gelmiş" diye mırıldandı Kovan, dudakları kulağıma temas ediyordu. Yıldıray evin içine doğru tek bir adım dahi atmadı, bunun yerine ellerini yavaşça kaldırdı teslim oluyor gibi. "Yıldıray?" diye mırıldandım ne yaptığını anlamayarak.
Gözleri bir an olsun benim gözlerimde durmadı, direkt olarak arkamda dikilen Kovan'a bakıyordu. "Emaneti vermeye geldim" dediğinde Yıldıray neden bahsettiğini biliyor gibiydi, gür kaşları çatıldı ve bir anlığına arkama baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leyl vakti
Teen FictionYaman Karer, küçük yaşta arkadaşlarıyla oynamak için geldiği Silopi'nin bir köyünden sabaha karşı kaçırılıp, yıllarını geçirmek üzere o dağa hapsedilir. Askeri bir kurgudur.
