Gül kokulum

1.7K 150 9
                                    

Bakalım bizleri neler bekliyor?

Keyifli okumalar.

***

Yine her zamanki gibi huzur bulduğum kollarda gözlerimi açtım. Yavaş ve dikkatli bir şekilde yataktan kalktım. Ben her ne kadar umursamasam da henüz iyileşmemiş bir yaram vardı. Banyoya gidip kısa ılık bir duş aldıktan sonra üzerime rahat bir şeyler giyinip çıktım.

Kendim tam anlamıyla hazır olduktan sonra Yezda uyandırdım. "Günaydın Azra abla" dedi yeni uykundan uyanmamın verdiği garip bir sesle. "Günaydın bitanem" dedim gidip yanına oturarak. Yezdanin yüzünde daha önce görmediğim bir halsizlik vardı. Elimi alnına koyup ateşi var mı diye baktım, ama yoktu.

"Sen hastamısın bitanem" dedim. Ateşi falan yoktu ama yüzü çok solgundu. Kafasını olumsuz bir şekilde sallayıp "sadece cok uykum geliyor" dedi. "Keşke uyandirmasaydım seni. Uyu sen birtanem ne zaman uyanırsan kahvaltını yaparsın" dedim. Kafasını olumlu bir şekilde sallayıp tekrardan gözlerini kapatti.

Yezdanin odasında çıktığımda Mirhan yatakta yoktu. Gidip yavaş bir şekilde yatağı düzelttim. Ben diğer rutin şeyleri halledene kadar Mirhan da banyodan hazır bir şekilde çıktı. Onu görür görmez gülümsedim. "Günaydın Yavrum" dedi o da yanıma gelerek. "Günaydın kocacım" dedim bende. Gelip alnımdan öptü.

"Yezda nerede gonca gülüm" diye sordu geriye çekilerek. "Hala uykusu varmış. Bende karışmadım" dedim kısa bir açıklamada bulunarak. "Bak sen küçük hanıma. İyi yapmışsın gonca gülüm" dedi. Kafam ile onu onayladım. Elini artık iğleşmekte olan yaramın üzerine koydu. "Ağrın var mı?" Diye sordu. Bu soruyu günde binlerce kez soruyordu. "Yok" dedim emin olmak istercesine yüzüme baktı.

Elini tutup "kahvaltıya inelim" dedim. Kafasıyla onay verip bana ayak uydurdu. Aşağıya inene kadar el eleydik ama salona geçmeden önce elini bıraktım her ne kadar karı koca da olsak büyüklerin yanında utanıyordum. Sofrada olanlara hayırlı sabahlar diyip yerimize oturduk. Hesna anne Yezdayı sorarken son olarak Adar abi ve Şilan yengenin gelmesi ile kahvaltı başlamıştı.

Biten kahvaltının ardından Hazar bey ve Yusuf şirkete gitmiş. Adar abi ve Şilan yenge çok uykusuz olduklarını ve üçüzler uyurken bizde uyuyup dinlenelim diyerek odalarına gitmişti. Mirhan da çalışma odasına geçmişti. Bende Yezdaya kahvaltı hazırlayıp odaya göturmüştum ama hala uyuduğunu gördüğümde karışmayıp aşağıya inmiştim.

Ben salona geçtikten hemen sonra tanımadığım bir yüz de gelmişti. Gelen kumral, bakımlı oldukça bakımlı ve güzel kadını gören Yaren ve Hesna anne anında ayağa kalktı. "Miray hoş geldin kızım" dedi Hesna anne. Miray denen kız Hesna anneye sarılıp "Hoş buldum Hesna teyze" demiş ardından geriye çekilmişti. "Özledik Mirya" diyen Yarende kıza çok samimi bir şekilde sarılmıştı. "Bende hepinizi çok özledim" diye karşılık verdi.

"Tanıştırayım ben sizi Mirhanin eşi Azra" dedi kıza beni tanıtarak. Kız pek de samimi olmayan bir bakış attı bana yada ben öyle hissetim. "Azra kızım bu da Mirhanin psikoloğu aynı zamanda çocukların, çocukluk arkadaşı" Söylediği şey ile başımdan aşağıya kaynar su döküldü.

Bu ne biçim psikolog. Psikolog dediğin iri yarı, sakalı, tüy yumağı, kötü giyimli olur adı da Ahmet Mehmet olur. Güzel, bakımlı, mini giyimli, kumral olmaz adı Miray hiç olmaz. Of ben ne saçmalıyorum ya. Deli gibi kendi kendime konuşmaya da başladım. Hemde içimden. Ne oluyor ya bana.

"E Mirhan nerede?" Diye sordu beni es geçerek. Pardon da sanane benim kocamın nerede olduğundan. "Çalisma odasında abim" dedi Yaren. Nedensiz bir şekilde sinir kat sayım yükseliyordu. "Deli çocuk ya hala eskisi gibi işkolik. Ben ona bakayım o zaman" dedi. Pardon da sen kim oluyorsun da benim kocam bakıyorsun diyen iç sesimi duymayan kumral kız Miray salondan çıktı gitti. Mirhanin yanına gitti.

Saklı BahçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin