chapter 5 ➢ eleutheromania

363 46 117
                                    

bölüm 5 - özgürlüğe karşı şiddetli arzu

bölüm 5 - özgürlüğe karşı şiddetli arzu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

birkaç ay önce

Aze telefonundaki açık olan ekranı aşağıya doğru çekip yeniliyordu. Üç gündür tek bir mesaj yüzünden düzgünce uyumamıştı bile. İspanya'da devriyeler genelde sakin geçerdi. Devriyede birlikte gezdikleri ve şu an arabayı sürmekte olan arkadaşı açtığı kısık sesli müziğin ritmine yavaştan kendini kaptırıyor, direksiyondaki elini müzikle benzer ritimlerle tıklatıyordu.

"Aze! Bırak şu telefonu ya, sabahtan beri gömüldün şuna."

"Sanane kardeşim, işimiz var demek ki. Hem sen önüne baksana."

"Manita falan mı yaptın lan, varsa haberimiz olsun."

"Neden? Manitam olsa ne yapıcaksın?"

"Partnerini uyarmaktan başka çarem kalmaz açıkçası; "kaç ulan! kaç kurtar kendini bundan!" derim."

"Çok komik espriydi, o yüzden bir daha espri yapma olur mu?"

Arabadaki telsizden yükselen ses ile iki arkadaşın tatlı sürtüşmesi bitmişti.

"Tüm birimlerin dikkatine: *** adresinden aldığımız bir şikayete göre şiddet ve uyuşturucu yüzünden kavga eden bir ev halkı var. En yakın devriye gezen ekip ilgili adrese intikal etsin."

Aze ve arkadaşı adresi duyduktan sonra birbirlerine bakmışlardı. Şikayetin geldiği sokak, bir alt sokaklarıydı. Aze telefonunu cebine atıp devriye telsizini açtı.

"Aze Park konuşuyor; olaya intikal ediyoruz. Tamam."

Eve vardıklarında iğrenç bir koku evin bahçesini sarmış haldeydi. Aze ve arkadaşı yavaş hareketlerle kapıya ilerleyip bir kaç kez çaldılar ancak açan olmadı. Bunun üzerine Aze küçük bir metal uzantısıyla kapıyı anahtarla açar gibi açtı ve içeri girdiler.

Girdikleri gibi burunlarına kokan sıcak kan yüzünden ikiside refleksle silahlarını kavramışlardı. Kokunun ağır ağır geldiği yere doğru ilerlediler.

Salon sarımsı duvar kağıtları ve eski ahşap eşyaları olan bir yerdi. Ortada bulunan masanın üstündeki şırınga ve siyah bir bez parçasının üstünde parlayan uyuşturucu Aze'in dikkatini çekmişti. Yerler küçük şeffaf torbalarla, çatal kaşıklar ve kırık tabak parçalarıyla doluydu. Aze'in gözünde küçükken yaşadığı evi geldi.

' O gün ağzından kan tükürdüğünde annesi ona vurmayı bırakmıştı. Yerde titreyen aciz halini hatırladı. Annesinin ona her attığı tekmede karnındaki kızarıklıkların ne kadar sızladığını anlık bir boşlukla anımsadı. Annesi sinir krizleri yada içecek ot bulamadığı zaman Aze'e sarardı. O gün, yemek yiyebilmek için mutfağa gittiğinde annesinin masada bir tabak çorbayla oturduğunu gördüğünde hayal gördüğünü sanıp şaşırmıştı. Annesinin gülümsemesine aldanıp masaya oturmuş, sıcak tabağa elini uzatmıştı. Kıyamet ise tam orda kopmuştu. Bir gece önce babası yanlarındayken annesine eve giren adamın kim olduğunu sormuş, annesinin başkalarının koynuna girdiğini babasına açık etmişti. Oysaki Aze, o zamana kadar evlerine biri gelmediği için merakına yenik düşmüştü. Cezası ağır olmuştu. Elini uzattığı sıcak çorba masaya vurulan ağır bir el yüzünden üstüne dökülünce, sızı önce bacaklarında başlamıştı.  Dakikalarca belki saatlerce annesinin tekmelerine maaruz kalmıştı. Babası denilen o adam eve girip olayı gördüğünde ne kadını durdurmuş ne de dur demişti. Çünkü o adama göre de o çocuk hataydı. Adam eve geldikten sonra kadın Aze'in yerde yattığı odanın kapısını çekip kocasının yanına gitmişti. Aze'in bedeni titrerken içerideki kavgaya kalkıp bakmamıştı. Tükürdüğü kanın yüzüne ve yere yayılmasını izlemiş, kan ve gözyaşlarının sel olup o evde onu boğmasını dilemişti. İçeriden gelen sesler çok yükseldiğinde elleriyle kulaklarını kapamış, sıklaşan nefeslerini düzene oturtmuştu. Usulca kapanan göz kapaklarını durduramayınca hayatındaki en huzurlu uykulardan birine dalmıştı.
Uyandığında ilk işi ayağa kalkıp ağzındaki kurumuş pisliği temizlemek olmuştu. Yaralı bereli dizlerini ağır ağır hareket ettirerek içeri girdiğinde, babasının elinde tuttuğu ve kan damlatan bıçak ile bir kaç dakika önce annesinin bedeninde delikler açtığını fark etmesi uzun sürmemişti. Annesinin ruhsuz gözlerine baktı. Hiçbir şey hissetmedi, annesinin ağzı açık korkunun hapsolduğu o gözlere bakarken. Sonra babasının titreyen ve sırıtan yüzüne baktı. Onun gibi olmalıyım diye düşündü o an, acı verene acı vermeliyim.'
İçeride babasına silah tutan ve polis kıyafetleri giyen genç biri vardı. Ona baktığında ise, doğduğunda başlayan kalp oluşan sızısı durmuş, birtakım kelebek hissi içini kaplamıştı. Babasına tuttuğu silaha hayranlıkla baktı, daha sonrasında polisin yüzünü daha detaylı inceledi. Bu seferde onun gibi olmalıydım diye düşündü, babam gibi acı çeken kişilere sağır kalanlara silah tutabilen biri olmalıydım' diye içinden geçirdi. '

roderic | heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin