32

723 62 2
                                    

"- Küçük cüce cinlerine yakalanıp yanlışlıkla kızıl kuleye sızmak tam da benden beklenecek bir şeydi zaten! Hay ben aklıma-"

"- Şşş Meredith, kendine hakaret etme. Hayır, sus. Sakinleş. Her şey yolunda-" Nefes meditasyonumu derin bir soluk vererek kestim ve ona öfkeyle bağırdım.
"- Ama cidden ben senin yapacağın planın ya! Kızım hani babanın bahsettiği şu meşhur yere gidecektik? Ne idiği belirsiz adamlara güvenmemen gerektiğini öğretmediler mi sana?!"

"- Ayy ben nerden bileyim kara büyücü olması gereken adamların insan kaçakçısı olduğunu? Hayret bir şeysin yani annecik. Madem ben kandım bu mallara, sen niye akıllılık edip beni durdurmadın?"

Sorusuyla tabiri caizse mal gibi kaldım.

Mantıklıydı. Ben de müdahale edebilirdim olaya ama sonuç olarak ben de inanmıştım yaşlı bunağa. Hepimiz salaksak hiçbirimiz suçlu değildik. Yine de kendi masumluğumu tasdik etmek istercesine gözlerimi yalandan doldurup dudaklarımı büzdüm.

"- Ya ne oldu yine ya? Niye ağlayacaksın yine? Ağlama artık. Yalvarırım ağlama ya kafayı yiyeceğim şimdi."

Benim tüm gün çeşmeden fışkıran sular gibi ağlayıp zırlamamdan o kadar bezmişti ki kelime haznesi tükenmişti. O'da yakında sinirden ağlayacak gibi duruyordu. Ama yapacak bir şey yoktu. Ben hamileydim. Irmaktan akan sular gibi durmadan ağlayabilirdim.

"- Bebişime bir şey olmaz dimi Pembiş?"

Kaçırılma serüvenimiz boyunca kendisini baya bir benimsemiştim. Çocukluk arkadaşımmış gibi davranıyordum ona. Zaman zaman sitem etmeli ama çok sevmeli türünden. Birbirimizi azarlayarak anlaşıyorduk ama sonuç olarak anlaşıyorduk. Huylarımızın benzemesi de çok hoştu.

Sakinleşip duraksadı sözlerim üzerine.
"- Ne olacak canım? Daha yeni doğanın kutsamasını aldı. Sen ölsen bile o gelişimini sürdürmeye devam edip doğar, endişelenme-"

Büyüyen gözlerime bakarken aniden sustu. Korkuyla baktığımı farkettiğinde gözlerini panikle büyüttü.
"- Ayy, şey, öyle demek istememiştim Gracelýnn. Off teselli vermek konusunda berbatım. Affedersin."

Elimi birkaç günde pek bir şey yemesemde olağanüstü şekilde hızla büyüyen ve ayva gibi bir fazlalık olan bölgeye attım. Minik bebişimi yavaş yavaş okşarken yüzümü astım.
"- Cidden, çok rahatlattın Meredith."

Sözlerimle olduğu yerde iyice küçülen kadın köpek yavrusu gibi bakınca kıyamayıp kıkırdadım.
"- Tamam, sorun yok."

"- Emin misin?"

"- Hımhım. "

"- Şey-"

"- Ney?"

Utana sıkıla olduğu yerde kıpırdandı. Gözlerini kaçırıp mırıldandı ardından.
"- Babama seni üzdüğümü söyleme olur mu? Kızar bana."

Babasından çekinen küçük tatlı kız halleri beni daha da güldürürken başımı iki yana salladım.
"- Tamaaam." Dedim son heceyi uzatarak.

Gülümsedi. Ardından duraksadı.
"- Boş muhabbeti kesip olaya mı odaklansak?" Diyince durumun ciddiyetini hatırladım.

"- Ayy doğru diyorsun. Kızıl kulede resmen mahsur kaldık konuştuklarımıza bak!"

İkimizde derin bir nefes verdik.

Kızıl kulenin altıncı katında ki erzak yığınlarının arkasında saklanıyorduk. Büyü güçlerimizi kullanıp buradan çıkamıyorduk çünkü kulenin sahibi esaslı bir canavardı. Kendinden habersiz tek bir büyü aurası hissetse bizi anında yakalardı.

Ruhsuz Düşes CanlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin