7

1.4K 77 323
                                    


Müzik,
Cem Adrian, Seni Kaybettim...

🌍

Bir anda hayatımda belirmiş ve bir anda yok olmuştu. Gerçi, benim hayatım da bundan ibaret değil miydi?

Ben ortası olmayan bir kızdım. Her şeyi en doruk noktalarında yaşayan, öfkenin en büyüğünü sadece kendine çektiren, şaşkınlığı ve hüznü dibine kadar hisseden, sevginin bile bir ortak noktasını bulamayan. Hani kitap okurken ana karakter en ufak bir utanç kaynağı duyulacak bir şey yaptığında, o ana karakter yerine utanç duyan ya da en ufak bir iltifat cümlesi okuduğumda üstüme alınan hatta garip triplere giren kız olur ya, ben o kızdım. Ben buydum işte.

Hayatıma kısa vadede giren insanlar ise karın bölgeme yumruk atıldığında nefes kesme etkisi yaratan, sonrasında o bölgemde bir sızı bırakan acım oluyorlardı hep. En azından benim hayatımda her daim böyle oluyorlardı.

Karnımda çok morluk vardı.

Bunları yazarken veya ses kaydına alırken asıl amacım kendimi ezmek değildi, benim derdim hiçbir zaman kendimi kötülemek olmamıştı ki. Benim derdim, kendimin ne kadar kötü bir insan olduğunu anlatmaktı, anlamaktı.

Peki ne hissediyordum? Boşluk. Tamamıyla koskocaman bir boşluk. Başkalarına nazaran kimsenin dolmayacağı hatta sonsuz bir evrenin sığacağı bir boşluk vardı bende. Bir de sanki biraz umursamazlık vardı, kaçma isteği vardı.

Gerçi bunları siz biliyorsunuz, o zaman biraz da şöyle anlatayım...

O konuşmanın üzerinden ne kadar geçmişti bilmiyordum, istediğim tek şey gitmemesiydi. Ama böyle bir şey mümkün olur muydu? Kim iki günlük tanıdığı yalancı bir kadın için aylar önce planladığı düzenden vazgeçerdi ki? İtiraf edeyim, ben vazgeçmezdim.

Güneş etrafı parlatırken uyumadığımı hatırladım ve ellerimi saçlarıma geçirerek oflayıp puflayarak nefesimi verdim. Gelmemişti.

"Bilmiyorum diye cevap mı olur Seren!?" Aşkın 'bilmiyorum'u olur muydu hiç? Ortada bir bilmiyorum var ise, o cevap hayırdan daha beterdi. Siz hiç bir insanın aklını karıştıran o ikinci etmen olmak ister miydiniz? Eminim ki istemezdiniz. Demek ki o da böyle hissetmişti ve arkasına bile bakmadan kaçmıştı benden.

Aslında o masadan ayrılan, arkasına bile bakmadan kaçan ben değildim. Ben sadece gitmeyi seçmiştim, bunu tercih etmiştim.

Geceden beri aklımdan çıkmamıştı. Ayağa kalktım ve dişlerimi fırçalamak üzere üstümü değiştirdim. Fırçamı, havlumu ve birkaç kişisel bakım eşyamı alarak odamdan çıkıp banyoya ilerledim.

"Seren? Günaydın." Yapay, çok normal olmayan bir gülümsemeyle Alex'e selam verdim. Bir sorun olduğunu anlamıştı ki bana seslendi. "Bir sorun mu var?"

Bir gözümü kırptım. "Hep sorun vardı."

Cevabıma yönelik kahkaha attı. Ellerimdeki eşyalara göz gezdirmiş olmalıydı ki bu konuyu konuşmayı sonraya sakladı. "Neyse, tutmayayım ben seni, görüşmek üzere." Başımı salladım ve tam gidiyordum ki yeniden bana seslendi. "Ha, gece odanda değilmişsin sanırım. Seni almaya gelecektim de, bunu öğrendikten sonra müzikale tek başıma gittim."

Kaşlarım söyledikleriyle birlikte çatıldı. "Kim söyledi bunu?" Gayet odamdaydım, hatta gece yarısından sonra cadıkabağına da dönüşmüştüm.

SİBİRYA EKSPRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin