Alevlerin arasında nefes alamasa bile bir geçiş yolu arıyor ardından ona seslenen kimseyi umursamıyordu. Teni yanarken gözleri buğulanmış ve aldığı her nefes içini yakmaya başlamıştı. Alevlerin içinde bir adım daha atmaya çalıştı. Nihayet duvardaki yangın tüpüne ulaşabildiğinde zaman kaybetmeden tetiğini çekti. En azından kendine bir yol açabilmeyi ummuştu ancak tüpler çalışmıyordu.
"Minhyuk! Buraya gel!"
Soohee'nin sesini duyduğunda bir anlığına arkasına baktı. Hayır, bırakıp gidemezdi.
"Siz gidin!" diye seslendi. "Onu almadan gelemem."
Bu sırada içinde bulundukları binanın kirişlerinden biri aralarında düşerken Eunkwang'ın Soohee'yi çöküntünün altından çektiğini gördü. İkisi de yaralanmış gibi görünmüyordu ancak şimdi aralarında alevlere ek bir engel olarak yıkıntı parçaları vardı.
"Sıçrama sona ermek üzere, o iyi olacak." Eunkwang temkinli bir şekilde yıkıntıyı atlayıp elini ona uzattığında Minhyuk başını iki yana salladı. "Donggeun olmadan gelmem."
Yüzünü kollarıyla kapatıp ilerlemek için arkasını döndüğünde bulunduğu zeminin sallandığını hissetti. Arkasında ve önünde birçok şey yıkılıp dağılırken alevin kavurucu sesi okyanus sesine dönüşmüş ve aldığı zehirli nefesler artık yakıcı olmayan faydasız hızlı soluklanmalara bırakmıştı.
Gözünü açtığı gibi beyaz ışıkları gördüğü an yattığı yerden kalktı ve kulağında yankılanan sinyalleri umursamadan odadaki diğer yataklara koştu.
"Uyandırmak için şok verin. Üç, iki, bir! Şimdi!"
Lee Changsub sağlık ekibine "Hiç bilincinden sinyal aldınız mı?" diye sorarken Minhyuk yatağın yanına çökmüş kendisine bir şeyler enjekte etmeye çalışan diğer sağlık çalışanlarını umursamıyordu.
"Hayır bilinci dönmeye bile çalışmadı." dedi biri acil durum tuşlarına basarken.
Minhyuk'un nefesi daha çok kesiliyordu, sanki aldığı hava Gamma'dayken yaktığından daha çok yakarak geçiyordu içinden.
"Rapor ver. Ne yaşandı?"
Nefes nefese gözlerini araladığında önce nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Evindeydi, güneş çoktan doğmuştu. Geceyi Yoon Soohee ile geçirdiğini hatırlıyordu.
Gördüğü kabusun aslında onu en derinden etkileyen anı olması zihnini altüst etmişti. Yaşananları tekrar yaşamak, hissettiklerini tekrar hissetmek ağırdı. Birkaç dakika soluklanıp toparlanmak için kendine fırsat verdi.
Sıradan.
Gördüğü rüya dışında yaşadığı birkaç günü açıklayabileceği en doğru kelimeydi bu. Ve beklediğinin aksine zaman hızlı geçiyordu. Doğrusu Beta'ya döndüğünü Soohee'ye belli etmemek konusunda başarılı olduğunu düşünüyordu ancak son birkaç gününü onunla geçirmiş olsa bile gizli görevinin ne ile ilgili olduğunu anlayamamıştı. Buraya en başında takım lideri olarak onu korumaya gelmişti ancak geldiğinden beri tek istediği gizli görevinin ne olduğunu öğrenmekti. Günlerdir onunla birlikteydi ve Soohee yanından fazla ayrılmamıştı. Bu durum, bahsi geçen gizli görevin Beta Minhyuk'la ilgili olduğunu düşünmesine sebep oluyordu.
Soohee üzerinde bir elbiseymiş gibi giydiği büyük kapüşonlu ile odaya girdiğinde Minhyuk hala yattığı yerden gülümsedi ve onun yanına dönmesi için kollarını açtı. "Öğleden sonra gitmeliyim ama o zamana kadar seninle vakit geçirmek istiyorum." dedi Minhyuk. Onun evindeydiler, şimdiye kadar da çoğunlukla atölyede veya Minhyuk'un evinde vakit geçirmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
11HT29
FanfictionYeniden hiçlik. Siyah ve mavi. Kesik siren sesi. Kırmızı. Düşüş. Paralel evrenlerin varlığını ve onlara yolculuk etmenin bir yolunu bulan Alfa evreninin başarılı askeri ve takım lideri Lee Minhyuk görevlendirildiği Beta evreninde bildiği tüm doğrul...