Hafıza

339 140 61
                                    

Birileri konuşuyordu. Ağlama sesi geliyordu. Birisi beni kucağına aldı. Saçımı öptü. Kulağıma doğru fısıldıyordu. Kapı açılma sesi geldi. Sonra beni yumuşak ama sığamadığım bir yere bıraktı. Sonra kapanma sesi geldi. Göğsüm de dayanılmaz derecede bir sızı vardı. Başım...başım ağrıyordu,kulağımı ve beynimi dayanımaz bir çınlama esir aldı. Göğsümde ki ağrı şiddetlenirken her neredeysem hareket etmeye başladı,arabada mıydım?Biri elimi tutuyordu. Biri bişeler fısıldıyordu. Ama ben anlamaıyordum. Sahi ne oldu bana? Yada en önemli soru ben kimim ve bu yanımda kiler kim? Bilmiyorum...şarjı bitmek üzere olan telefon gibiyim şuanda,pilim bitmek üzere ve benim şarj aletim yok. Nefes alamıyordum.

Gozlerimi açtığımda bir odadaydım. Ve bir yatakta uzanıyordum. Ses geliyordu...yanıma baktığımda makineler vardı. Kolumda ve göğsümde kablolar vardı makinelere bağlı. Ayağa kalkmak için kendimi düzeltmeye çalıştığımda göğsüme derin bir ağrı infi. Ağrının etkisiyle ağzımdan bir inleme firar etti. Mekinelerden ses gelmeye başladığında daha ben ne olduğunu anlamadan içeri bir doktor iki hemşire girdi.

Doktor bana bişeler diyordu ama ben anlamıyordum. Hemşireye dönüp bişeler söyledi bu sefer. Sonra hemşire serumuma iğneyle bişe kattı ve bana doğru eğilip bişe söyledi. Yine algılamadığımda çekilip doktora döndü. Odadan çıktıklarında bir süre sonra içeri bir kadın girdi. Bu kadın annemdi...koşup hemen bana sarıldı. Ben ona sarılacak kuvveti bulamadığım için karşılık alamadı. Sonra bana doğru konuşmaya başladı yatağın yanına oturup.

Uyandığımda bu sefer daha güzel bir odadaydım. Makinelerden kurtulmuştum,etrafıma baktığımda beni izleyen tanıdık ve yabancı yüzlere baktım. Ardından kafama inen acıyla elimi kafama koydum. Kafamda sargı vardı anladığım kadarıyla. Kapının açılmasıyla yüzler kapıya doğru döndü. Gülümseyerek giren doktor bana doğru gelip "Evet nasılsınız Rengin hanım? Başınızda ağrı varmı?"dediğinde ağzımı açıp "Başım ağrı..."fısıltıyla çıkan kelimeler sesimin zayıflığıyla tamamlanamamıştı. Doktor kafasını sallayıp yüzünü arkamızda kalanlara çevirdi. "Kafaya aldığı darbe yüzünden hafıza kaybı olabilir. Bu tür durumda anıları hatırlatmayla halledebiliriz. Ama üstüne gidildiği takdirde beyin sizi bir düşman diye kodlaya bilir bu yüzden sabırlıca beklemeniz lazım."diyip odadan çıktı. "Dünya güzeli karım. İyimisin? Ağrın varmı?..."diyordu tanımadığım bir adam her şey kesilmişti tek aklımda olan şey karım kelimesiydi.
Karım
Karım
Karım
Karım
Karım
Karım
Karım...
Ben ne olduğunu nasıl olduğunu anlamadan yüksek sesle bağırıp "Ne karısı be!"dedim. Adam bağırmam karşısında şok olup ayağa kalktı. Geri geri adımlarken gözlerinin dolduğunu fark ettim. Gözünden yaş akarken hızlıca odadan çıktı. Herkes bana şaşkınlıkla bakarken ben onlara dönüp "Ne karısı? Ben ne zaman evlendim?...NE KARISI BE?!"diye bağırdım en sonunda. Annem bana doğru gelirken elim ona doğru uzatıp dur işareti yaptım. "Bana sadece cevap verin...bu adam niye bana karım dedi?"dedim kelimeler ağzımdan sert ve tek tek çıkarak. Annem yeni fark ettiğim göz yaşlarını silip burnunu çekti. Sonra derin nefes alıp "Güzel kızım sen düğününde vuruldun ve hafızanı kaybettin bu yüzden hatırlamıyorsun. Yaksa Yavuz senin kocan. O da sende birbirinizi çok sevi..."cümlesi tamamlamasına izin vermeden "SUS!"diye bağırdım ve ardından "Hepiniz dışarı çıkın ve o adama söyleyin ki bir daha yanıma gelmesin buradan çıkar çıkmaz boşanma davası açacam."diye bağırıp çıkmalarını sağladım. Hepsi odadan çıkınca derin nefes alıp gözümü yumdum ve başımı okşadım ağrısı biraz inmişti. Öğrendiklerimin yorgunluğuyla kendimi uykunun kollarına bıraktım.

İçimdeki izlenme hissiyle uyanmıştım. Bu hissin gerçek olma korkusuyla uyuma numarası çekiyordum. Yaklaşık yarım saat civarıdır uyanıktım. Kalın sert ama bir o kadarda güzel bir ses kulağımı doldurdu. Ancak kurduğu cümle korkmama sebep oldu çünkü "Uyandığının farkındayım."dedi o ses. Gözlerimi açıp odanın içindeki zifiri karanlığa baktım sonra ise yanımda hissettiğim nefes alan kişiye. Simsiyah giyinmiş,elinde eldiven siyah,yüzünde siyah bir kar maskesi vardı. Gözleri gözüküyordu,oda giyimine bu zifiri karanlığa ayak uydurmayarak yemyeşil bakıyordu.

Boğazını temizleyip "Seni ben vurdum."dedi dümdüz. Benim korkudan dilim tutulmuş ve gözlerim kocaman bir şekilde ona bakıyordum. Ayağa kalkıp üzerime doğru eğildi. Yüzlerimiz arasında bir kaç cm vardı. "Bundan tek bir kişiye bile bahsetmiyceksin. Yoksa bu sefer gerçekten nefesini keserim."dedi ve doğruldu. Sesi o kadar ürperticiydiki korkudan dilimi yutmuş olabilirim. Geri geri gidip kapının kolunu tuttu. Sağ elini kaldırıp işaret parmağını dudaklarının hizasına götürdü ve sus işareti yaptı. Sonra kapıyı açıp gitti. Ardından korku bıraktı sadece. Sonra derin bir nefes alıp kafamı iki yana salladım. Bana noluyordu ben...ben böyle bir tehditten korkacak kadınmıyım. Hayır...ben Rengin Kan'ım. O bana geldiyse banada onu buyur etmek yakışır. Düşüncelerimi bir kenara savurup sehpanın üstündeki telefonumu alıp rehberden bana lazım olacak o kişinin ismini aradım. Bulunca hemen aradım. Telefonu kulağıma dayayıp telefonun açılmasını bekledim. Telefon açılır açılmaz uykulu ama bir o kadar tedirgin sesi "Rengin iyimisin? Bişemi oldu? Ağrınmı var? Kimse yokmu yanında? Rengin..."dedi. Ben hemen sözünü kesip "İyiyim."dedim. Mert derin nefes alıp"Oh be kızım sesini çok özlemişim. İyisin deme?"dediğinde gülümseyip "İyiyim merak etme sen beni. Sen buraya hastaneye gelip beni kaçırabilirmisin?"dedim. Dediğimi sorgulamadan "Geliyorum on dakikaya."diyip telefonu kapattı.

Dediği gibi on dakika sonra gelmişti. Yatağın kenarına oturup ilk bana sarıldı uzunca sonra anlımdan öpüp geri çekildi ve anlatmam için bekledi. Derin nefes alıp yerimden doğruldum hafifçe. "Beni vuran kişi buraya geldi seni aramadan önce."dediğimde Mert endişelenip "Ne...nasıl? Nasıl geldi lan buraya o oruspu çocuğu?!"diye sert çıktığında elimi elinin üstüne koyup "Mert sakin ol. Bişe yapmadı bana,beni vurduğunu söyledi bide kimseye söylemememi söyledi bu kadar."dediğimde kafasını sallayıp ayağa kalktı ve bana geldiğinde getirdiği çantayı verdi. "Bunda kıyafetler var,annen gil uykuya dalmış nedense büyük ihtimal seni vuran kişi girebilmek için bişe yaptı ben bi onlara bakam."diyip odadan çıktı.

Üstümü giyindiğimde odadan yavaşça çıktım Mert beni görünce hemen yanıma gelip koluma girdi. Şapkayı iyice çekip yüzümü kapattım. Hastaneden çıkınca hemen Mertin arabasına bindik. Mertin evinin önünde durunca inmek için kapıyı açmak için elimi uzattığımda Mert fırsat vermeden kapıyı açıp inmeme yardımcı oldu. Evden içeri girince Mert beni salondaki koltuğa bırakıp üstüme battaniye attı. "Güzellik ben gidip sana yiyecek bişeler getiriyim. Sen şimdi o hastane yemeklerini yememişsindir sevmezsin."diyip mutfağa gitti. Mertin gelmesini beklerken aklıma onun gözleri geldi. Çok ama çok güzeldi,masumdu. Ancak sesi için aynı şeyi söyleyemem. Yüzlerce insanın ölürkenki çığlıkları,bağırışları birleşmişte o sert sesi olusturmuş gibi. Anladım başımda bir seri katil vardı ama benim peşimde ne işi vardı?

Ben düşüncelere dalmışken Mert elinde tepsiyle geldi. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp tepsiyi Mertin elinden aldım. Tepsideki hamburgeri ve meyvesuyunu içip tepsiye kenara indirdim. Merte dönüp "Bu katili bulup benle ne alıp veremediğini bulmamız lazım."dediğimde beni kafasıyla onaylıyıp ağzını açmıştı ki bahçeye çıkan cam kapının kırılmasıyla hemen kendini bana sper etti. Ama gerek yoktu çünkü bidaha olmayacaktı. Mert yavaşça ayağa kalkıp kırılmış cam kapıya doğru gitti. Eğilip yerden bişe alıp yanıma geldi. Eline baktığımda büyük bir taşa sarılmış bir kağıt vardı. Taşı hemen alıp elinden kağıdı açtım.

Rengin KAN;

Beni hafife aldın Rengin KAN. Sana kimseye söyleme demiştim ama sen saati dolmadan söyledin. Evet ben bir seri katilim ve seni öldürüp ölüm listemdeki fotoğrafına kocaman bir çarpı atacam. Er yada geç yapacam...seni öldürecem. Hafızana dikkat et yine unutma beni.

Keskin Bıçak

Merte baktığımda onunda bana baktığını gördüm. "Mert kim beni öldürmek isterki?"dediğimde bana sarılıp "Bilmiyorum ama siz bu katille tanıştınız...siz tanıştınız bunla hatırlaman lazım onu. Ve senin soyadına niye bu kadar takık?"dediğinde bende düşündürdü. Soyadım...ona niye bu kadar takık. Bişe var,benim bilmediğim bişe var. Hayatım boyunca hep güçlü oldum ama bu kişi,bu katil kimse beni çok zayıf biri yaptı bir anda.

Umarım beğenirsiniz bölümleri hızlı yazmaya çalışacam. Kitap biraz hızlı ilerliyor ama ters köşeler çok olacak hazırlıklı olun. Ve şimdiden okuduğunuz için beğendiğiniz için teşekkür ederim sizi seviyorum.

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin