5

1.8K 89 443
                                    


🌍

Onun arkasına yaslanmasına sebep olmuştum, bir yandan bende onun kolundan tutuyordum. "Dinçer." dedim burnumu kapatarak. Endişeli gözleri benimle buluştuğunda ağzımdan nefes alıp vermemek için yoğun bir çaba sarf ettim. "Benim mantara alerjim var." dedim bir anda.

Gözlerimin içine bakmaya devam etti, başını sağa sola hafif salladı ve düz çizgi haline gelmiş dudağını kıpırdatmadan sırtını yasladığı kapıya bakındı. "Ee?" dedi başını sağa sola sallayarak.

"Mantar." dedim nefes nefese. "Biz mantar kardeşlerle kanlı bıçaklıyız."

Dinçer yüzüme baktı, sanki şaka yapıyormuşum gibi güldü. "Ciddi olamazsın." dedi gülümsemesini durdurmaya çalışarak.

Kahretsin... Bir insan bu kadar güzel gülümsememeliydi.

"Ciddiyim."

"Peki kapıyı neden kilitledin?" Çenemden tutup yüzümü kendi yüzüne yaklaştırdı. "Mantarlar peşinden koşup kapıyı mı zorlayacaktı Seren?" Ağzını kapatarak güldü ve burnumdaki elimi çekti. "Çek şu elini burnundan, bu sefer de solunum yollarını tıkayıp gebermeyi mi planlıyorsun?"

"Ya." diye mırıldandım. "Konuşma." Öksürmeye başladım, iyi de benim şakam yoktu!

"Bu odadan çıkarmayacağım seni." Kolumdan tutup koltuğa oturttu. "Ne zaman çıksan veba bulaştırıyorsun kendine." Omzunu silkti. "Ben gidip mantar avlayacağım."

"Ya Dinçer!" diye kızdım ona.

"Tamam be." dedi ve güldü. "Görevli elemanı bulup mantara karşı hassasiyeti olan bir yolcunun trende barındığından bahsedeceğim." Başımı salladım.

"Dinçer." dedim o gitmeden önce seslenerek. "Anna, Vector ve Kira'ya da haber verir misin? 2. vagonda olmalılar." Kaşlarını çatınca nefes verdim. "Ya tontiş üçlüden bahsediyorum."

Şu anda ne dediğimi sorguluyordu... "Tontiş üçlü?" dedi alt dudağını ısırıp bana bakarak.

"Ya 7. odadakiler işte! Dün ziyarete gelen komşular var ya."

"Ha anladım." Kapıyı açtı ve dışarıya çıkmasının ardından kapıyı kapattı...

🚂

Yirmi dakika falan olmuştu. Ben ise Pencerenin üst duvarında olan orta boy televizyonu açmıştım ve kanalları kurcalıyordum. Bir müzik kanalı bulduğumda sesini açtım ve açık bıraktım.

Mp3'üm bozulunca müziği de doğal olarak unutmuştum.

Oysa ki günün ilk saatlerinde müziksiz hayatım olmayınca canavara dönüştüğümden bahsediyordum. "İşte insan demek ki bir günde de değişebiliyormuş..." Yüzümü tavana kaldırıp kısa bir kahkaha attım. Keyiflenmiştim, trenin tıngır mıngır gitmesi de dinlendirmişti.

Kapı tıklandığında bir kaşımı kaldırdım ve ayağa kalkarak kapıyı açtım. Karşımda gördüğüm görevli şaşırmama hatta bir yerlerimin beş buçuk atmasına neden olmuştu. "Buyurun?" dedim yutkunup ona gülümseyerek.

"Denetim için geliyorum, Hanımefendi." dedi otoriter bir Rusçayla. "Adınız ve soyadınızı alabilir miyim?"  Dişlerimi sıkarak gülümsedim. Kahretsin, ne yapacağımı bilmiyordum! Ya fark ederse... O zaman ne yapacaktım? Dinçer... O neredeydi? Acilen gelip beni kurtarması gerekiyordu.

SİBİRYA EKSPRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin