4

2.1K 101 471
                                    


Müzik,
Selin Çıngır, Ellerinin İzi...

🌍

Sadece sekiz saat tanıdığım bir insanı nasıl öpebilirdim?!

Dün sorguladığım dünyam, geçmişim ve izlerim... Şimdi hiçbirinin bir anlamı yokmuş gibi geliyordu gözüme. Ama böyle düşünmeyi bırakmamın sebebi ben miydim? Hayır, kesinlikle değildim.

O gün, gün doğumunda sanılanın aksine hiçbir şey olmamıştı. Alkollü olduğu için yaptığı şeye aldırış etmemiş, soğukkanlı bir şekilde davranarak ondan uzaklaştıktan sonra ayaklanarak masanın üzerine oturmuştum. Çünkü beni öpmesinin sebebi uyuyakalması yüzündendi, hala yatağımda uyuyordu.

"Dinçer." Sessizce fısıldayışım, onu uyandırmaya yetmedi. Yanımda birinin sızmış yatıyor olması çok alışkın olduğum bir şey değildi. "Dinçer," dedim tekrardan. Parmaklarımı birbirine kenetleyip yanağına vurdum ama uyanmadı. "Dinçer uyan, Dinçer!" Yatağın kenarlarına tutundum ve yanından sıyrılarak masanın üzerinden ayağa kalktım. "İyi, sen bilirsin."

"Hoş geldiniz." dedim kapıyı uykulu bir sesle, zorlayıp açarak. Bir bitmemişlerdi! Her gün ziyarete geleceklerse oho... Çok işimiz vardı.

"İyi misiniz? Dün acayip sesler duyduk, sağlam olduğunuzdan şüphe ettik ama görevli iyi olduğunuzu söyleyince akşam rahatsız etmeyelim dedik." Yoo, hiçbir şey olmamıştı. Sadece dün Dinçer beni yemek masasının üzerinden kendine çekmişti ve o sırada her şey yere saçılmıştı. Sonrasında çocuğun üzerine stresten kaynaklanan biraz kan kusmuştum ve bayılmıştım. Gözlerimi trenin rastgele bir odasında serumluyken açmıştım ve çocuk neden beni öldüren ilaçlar kullandığımı sorgularken onu bağıra çağıra azarlamıştım. Sabaha karşı da öpüşmüştük.

Yaşlı teyze kapının arasından içeriye doğru bakarken uyuyan Dinçer'i görünce geri çekildi. "Yanlış bir zamanda mı geldik Seren?" dedi sessiz bir tonlamayla.

Gülümsedim ve kapıyı sonuna kadar açtım. "Hayır, tam zamanında geldiniz!" İşte şimdi sıra bendeydi...

Geriye hızla dönerek diğer yatağın üstündeki battaniyemi Dinçer'in üzerine attım ve masadaki fazlalıkları kaldırdım. "Merhaba!" Yaşlı dedenin içeriye ultra neşeyle girişi ve tonton yüzü neredeyse güldürecekti ancak gülmelere uzun zamandır uzaktım kaldığım için başımla selam verdim.

"Aslında bir tane daha torunum var." dedi yaşlı kadın, kızla birlikte içeriye girerken. Dinçer'in uyuduğu bölgenin karşısına geçmeden önce bana döndü baktı. "Ha, uyuyor mu?" Başımı salladım. "Kızım gel bizim odaya geçelim, arkadaşın uyanmasın."

"Arkadaşım uyanmaz. Uykusu zaten çok derindir!" dedim düz bir ifadeyle. Üçlü karşıma geçince masaya kalçamı yasladım ve küçük kıza selam verdim. Amacım Dinçer'in başında parti yapmak ya da zurna çalmaktı. Ama sanırım zurnamız ve biraz konfetimiz eksikti... "Adınız neydi bu arada?" dedim konu açmaya çalışarak.

"Benim adım Anna, torunumun adı Kira, eşimin adı ise Vector." Başımı salladım.

"Memnun oldum, dün adınızı sormayı unutmuştum."

"Yeni mi uyandınız?" dedi Vector, bacak bacak üstüne atarak.

"Yani... Yeni uyanamadık maalesef." Ben Dinçer'i gösterince Anna ve Vector kahkaha attı. Kollarımı göğsümde birleştirdim.

SİBİRYA EKSPRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin