Bölüm 3

10.5K 503 475
                                        



chase atlantic- SWIM

beğeni ve yorumları unutmayalım, lütfen. hayalet okuyucular çok. voteleri ve yorumları görmek motivasyonumu arttırıyor.


keyifli okumalar. <3



Acı gidenin değil, kalanın hikayesiydi; hikayeyi hep kalanlar bitirirdi.

Bu hikayenin başrolü artık bendim, ve benim hikayemde mutlu bir son olması imkansızdı; belki çok az da olsa imkansızlığı aşabilirdim. Bunun için uzunca bir zaman düşmemem gerekirdi, düşersem de kalkmasını bilmeliydim.  Ölümden çok korkan biri olarak etrafımdakiler beni tam aksine korkusuzluğumla tanırdı. Biraz yaşayıp daha sonrasında da ölüp gidecektik bu dünyadan, bu bile beni ürkütüyordu çünkü gerçekten ölüm bana çok kötü duygular hissettiriyordu.

Bazı vedalar diri diri mezara gömerdi, bazı vedalar da yaşarken ölmeyi öğretirdi. Ben vedayı yaşarken ölmekten öğrendim, diri diri mezara gömdüğüm kişi abim olduğu için.

Ben aslında o gece ölmüştüm, kimse fark etmemişti çünkü yüzümde asla silmediğim o gülüşüm vardı. Her şeyimi alsalar kabuldüm, onun geri geleceğine emin olduktan sonra. Ama bu asla olmayacaktı. Asla geri gelmemek üzere gitmişti. Fiziksel olarak yorgun değildim ama ruhsal olarak aynı şeyi söyleyemezdim.

Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken Sinan'ın arkasında bulunanlar tek bir hareket dahi edemedi. Egemen, ne olduğunu anlamadığım o anda beni kolumdan tutarak arkasına doğru çektiğinde hemen yanında da direkt Melisa ve Pelin'in durduğunu gördüm. Hepsi pür dikkat olanları izliyor; kimse tek bir ses bile çıkarmıyordu. Siyah kapüşonlu olan kişi sinirden delirmişe benziyordu; burada ben dışında kimse şaşkın değildi. Sanki daha öncesinde böyle bir görüntüyle karşı karşıya kalmış gibilerdi.

Sinan kanayan burnunu tutarak gülmeye başladığında Egemen'e dönerek "Bu kim?" diye sordum. Egemen, başını bana çevirerek "Sus," diye fısıldadı uyarıcı bir ses tonuyla. "Karışma." Kaşlarımı çattım, siyah kapüşonlu olan kişinin sesi bu gün mezarlıkta yanıma gelen kişiydi; buna emindim. Herkes onlara odaklandığında ileriye doğru bir adım attım ama olduğum yerde kalmamı sağlayan Egemen'in sertçe kolunu tutması oldu. Benim hakkımda konuşuluyordu, hatta kavga ediliyordu ve ben burada öylece durup izleyecek miydim? Kolumu sıkmasıyla acı hissettiğimde ona doğru yaklaşarak "Benim hakkımda konuşuyorlar," diye konuştum. "Bırak kolumu." Ve dediğimi yaparak kolumu bıraktığında kaşlarını çattı, koyu mavi gözleriyle bana baktı.

"Salaksın," dedi dişlerinin arasından. "Gerçekten salaksın, ne yapacaksın? Aralarına girip kavgayı mı engelleyeceksin?"

Derin, çok derin bir nefes aldım ve kollarımı göğsüme buluşturarak bakışlarımı tekrardan Sinan'a çevirdim. O kadar yumruk yemesine rağmen yüzünden eksik etmediği o sırıtışı sanki hastaymış gibi görünmesini sağlıyordu. Ürkütücü olduğuna yemin edebilirdim, kardeşi olduğunu öğrendiğim kişiyse büyük bir öfkeyle Sinan'a doğru resmen kükredi. "Sen ne sikime hala böyle işlere karışıyorsun?"

Ay, bulutların arkasına gizlenmeyi bırakarak açığa çıkmıştı. Ayın ışığı gökyüzünü oldukça aydınlattığında siyah kapüşonlu kişiye baktım. Elinde bir sargı bezi vardı ama bunu umursamadan Sinan'ın yüzüne yumruk atmış, beyaz sargı bezinin kırmızı rengini almasını sağlamıştı. "Bana cevap ver!" diyerek Sinan'ı omuzlarından itti, kalabalığın içindeki birkaç kişi ona doğru yürüdüğü sırada tek bir geri adım dahi atmadı. Onun bu dik duruşu ilgimi çekerken kollarını iki yana açtı ve "Gelin hadi," dedi keyifli şekilde. "Gelin biraz da abimin dediği gibi, inleteyim sizi." Ve bu kişinin Baran olduğunu gördüm. Gözlerindeki öfke oldukça belli olmasına rağmen dudaklarında alaylı bir gülümseme asılıydı. Sertçe yutkundum, arkamda duran Pelin'e doğru dönerek başımı omzuma eğdim.

SAKLI NOTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin