jeongguk:
inkar taehyung
geri gelmiş sanırım
neyse kucağıma sürtünüp
önüme eğilene kadar bu inkarların

taehyung:
şizofrenisin sen
manyak
kaybol git

jeongguk:
bu gece yine oturmak istersen
kucağım senin için boş olacak

taehyung:
allah allah
kucağın boş kalır
mıydı senin

jeongguk:
dünya güzelim
beni böyle kabul etmeyeceğini
söyleyene kadar kalmazdı

taehyung:
çok doğru söylemiş
ama eksik söylemiş
böyle değil seni hiçbir
şekilde kabul etmeyecek

jeongguk:
taehyung ilaçlarını
aldın mı güzelim
saçmalamaya başladın
yine
eve gelirken ne alayım

taehyung:
?
deli midir nedir

jeongguk:
gözlerim üzerinde
olacak kim taehyung
iyi eğlenceler :)

-

taehyung, oturduğu masada huzursuzca kıpırdanıyor gözlerini etrafta gezdirip duruyordu. kendine itiraf edemese bile gözleri de bedeni gibi jeon jungkookʼu istiyordu. buraya geleli bir saat olmuştu, içkilerini söylemişler sahneye çıkacak sanatçıyı bekliyorlardı. jimin ve namjoon aralarında keyifli bir sohbet döndürse de taehyungʼun gözleri kapıdaydı. namjoon, esmer oğlanın bu kadar dalgın olmasını anlamdıramayıp koluna dokundu. “taehyung, iyi misin sen?” diye sordu ortamın kalabalıklığına rağmen. jimin, taehyungʼun bu huzursuzluğundan hiç hoşlanmamış esmere yaklaşarak sormuştu.

“eğer jeongguk yüzünden rahatsızsan başka mekana geçebiliriz biliyorsun değil mi? her an gelir diye mi endişeleniyorsun?” jiminʼin bı sözlerinden sonra taehyung, dişlerini alt dudağına geçirdi ve jiminʼin gecesini mahvetmeye hakkı olmadığını düşündü. ki onun düşündüğü gibi bir şey yoktu bile. taehyung, jeonggukʼu istiyordu. onu görmek istiyordu. jeongguk, onu görsün ne kadar güzel olduğunu söylesin istiyordu. “saçmalama jimin, jeongguk benim keyfimi kaçıramaz. eğlenmemize bakalım ve yeni yaşının keyfini çıkaralım”

taehyung son cümlesini kurduktan sonra namjoon esmer oğlanın kolunu dürtmüş ve kaşlarıyla arkasını göstermişti. daha bakmadan jeon jungkookʼun geldiğini anlayan taehyung, yavaşça arkasına dönmüş ve girişe bakmıştı. önde jeongguk, arkasında da isimen bildiği yoongi girmişti içeri. jeongguk, yırtık bir kot giymişti. kotun yırtıkları düzensizdi ve dizlerini açık bırakıyordu. üstünde ise siyah bir tişört ve deri ceket vardı. bu kadar basit bir kombinle bile nasıl böyle göz alıcı görünebilir diye düşünüyordu taehyung. “sana diyoruz taehyung, leyla oldun başımıza orospu.”

jimin, yine jiminliğini yaparak laf atmıştı taehyungʼa. önüne dönen esmer hızla arkadaşına durup bacağına vurduğunda yutkunarak önüne dönmüştü. “yoongi yine yakışıklı olmuş, inanamıyorum bu kadar karizmatik bir adamın kısacık olmasına” taehyung, jeonggukʼu unutmaya çalışarak arkadaşının dediği şeye gülerken namjoon konuşmuştu. “ya sen sultan kösen misin sanki amına koyduğumun cücesi, tencere kapak işte.”

onlar bunu tartışırken mekana giren jeongguk ve yoongi de her zaman onlara ayrılmış olan masaya yönelmek yerine, yoongiʼnin sırf jiminlerin karşısına oturabilmek için ayırttığı masaya yöneldi. bu durum jeonggukʼun oldukça işine gelirken masanın başına kurulur kurulmaz gözlerini karşı masaya dikti. taehyung, yanındaki arkadaşlarıyla konuşuyor ara ara da gülüyordu. jeongguk, bu görüntüyle istemsizce sırıttı ve elinin birini nemli saçlarına atarak karıştırdı. taehyungʼun buraya geleceğini öğrenir öğrenmez spor salonunda duş alıp çıkmıştı. onun bu paspal haline rağmen taehyung çok güzeldi. melek gibi parlıyordu karanlık mekanda.

jeongguk, taehyungʼu daha dikkatli süzmeye başladı. bol bir kumaş pantolon üstüne eğer psikolojisi bozulmamışsa ve doğru görüyorsa transparan bir gömlek giyinmişti. üstünde de ceketi vardı. ancak jeongguk, ceketin açık bıraktığı kısımdaki parlaklığı anlayamamıştı. bir yandan içki siparişlerini verirken gözünü taehyungʼun belinden ayırmıyor, ışık vurdukça parlayan şeyi çözmeye çalışıyordu. “junhoo, yavrum getir bizim viskileri” yoongi, çalışanına siparişi verdikten sonra jeongguk sonunda anlamıştı o parlaklığın ne olduğunu. taehyung, bel zinciri takmıştı. o incecik esmer beline transparan gömleğin altından incecik bir bel zinciri bağlamıştı ve bu jeonggukʼu delirtmişti.

sonunda sanatçı sahneye çıktığında taehyung ve arkadaşları neşeyle alkışlamaya başladı. kesinlikle bu gece üçünün de güzelce eğlenmeye ihtiyacı vardı. sahnedeki sanatçı misafirlerini selamladıktan sonra ilk şarkısına girmişti. ilk şarkısı gayet sakindi. zaynʼden pillowtalk çalan yabancı uyruklu sanatçının sesi gayet güzeldi. keyifleri gittikçe yerine gelen çocuklar içkilerini yudumlarken şarkıya eşlik ediyordu. jeonggukʼun sinirleri ise oldukça bozuktu. taehyungʼun bir kere bile ona dönüp bakmaması, üstüne bu kadar güzel olması germişti dövmeliyi.

ilk şarkı bittiğinde taehyung masadaki tekilaları jimin ile birlikte devirmeye başlamıştı bile. ikinci seri shotları söylediklerinde namjoon bir kolunu jiminʼin diğer kolunu da taehyungʼun beline atarak kalkmaya çalıştıkları koltuğa geri oturttu. “uslu durun saçma salak hareketler yapmayın. karşımızda iki boğa var, germeyin beni” çoktan uçmaya başlayan ikili ise birbirine bakıp gülerken sanatçı şarkıyı değiştirmiş, eski ispanyol efsanelerinden kameliaʼyı çalmaya başlamıştı. jimin ve taehyung bu şarkıyla birlikte bellerindeki elden kurtulup ayaklandılar. hafif çakırkeyf çocuklar kendilerini şarkının ritmine bıraktığında kendi masalarında sallanıp duruyorlardı. tam o sırada masaya yaklaşan garson gençlerin masasına üçüncü tekila shotı bırakmıştı. “beyfendilerin ikramı” diyerek masayı terk eden garsondan sonra üçlü hızla karşıya dönmüş, kendilerine sırıtarak bakan yoongi ve jungkookʼla yerlerine hızlıca geri oturmuşlardı. “amına koyayım sizin gibi pasiflerin, düştüğüm duruma bak”

namjoon, kendisinin olduğu masaya içki gönderen çocuklara bir kez daha bakıp sinirle küfür ederken arkasına yaslanmış ve viskisini yudumlamıştı. “sus be” diyen taehyung gelen tekilaların birini eline almış, ardından baş parmağını emerek tuza batırmıştı. ıslaklığından dolayı tuzlanan parmağını tekrar emdikten sonra beklemeden shotını atmış, bardaktaki limonu ısırmıştı. hemen ardından gelen sıcaklamayla da ceketini çıkarıp transparan gömlekle kalmıştı.

jungkook ise... bu görüntüyü sırıtarak elindeki viskiyle izliyordu. baş parmağını lezzetli bir şeymiş gibi tekrar ağzında gezdiren taehyung ona iyi şeyler düşündürtmüyordu. jungkook bunları düşünürken dalıp gitmişti. onu düşüncesinden uyandıran ise tuvalete gitmek için masadan kalkan namjoonʼu fırsat bilip taehyung ve jiminʼin yanına yaklaşan iki ibneydi. “sikerler”

daha fazla uzaktan izlemenin ona göre olmayacağını düşünen jungkook, yoongiʼnin omzuna vurduktan sonra masadan kalkmış ve karşısındaki masaya ilerlemeye başlamıştı. esmer oğlanın masasına geldiğinde ayakta durup onunla konuşmaya çalışan çocuğun arkasında durdu. esmerin gözlerini üstünde hissedebiliyordu. elini önündeki çocuğun omzuna atarak yanına geçti ve omzundaki parmaklarını sıktı. “hayırdır birader? mevzu ne?”

jungkook, profesyonel boksördü. yani kullandığı gücün haddi hesabı yoktu. karşısındaki çocuğun acı dolan yüzünden bunu anlamıştı. “sana ne lan, eğleniyoruz” jeonggukʼun arkasında beliren yoongi ise diğer çocuğun yanına geçmişti sırıtarak. “biz de eğlenelim” yoongiʼnin sırıtarak kurduğu cümlesinden sonra bu sefer onun yanındaki gevşekçe konuştu. “çocuklar bizim, dağılın” olanları film izler gibi izleyen jimin ve taehyung çocuğun sözleriyle kaşlarını kaldırdı. kafasını jungkookʼa çevirdiğinde ise her şey çok geçti.

jungkook, alaylı bir gülüş bıraktıktan sonra taehyungʼun yanında duran çocuğa sağlam bir kafa geçirmiş, kulaklara gelen kemik kırılma sesinden sonra ise ortalık ana baba gününe dönmüştü. ah, altındaki çocuğu dövmekle meşgul olan jungkook taehyungʼa seslenmeyi es geçmemişti. “ceketini giyin üzerine taehyung!”

-

iyi geceler ben geldim
bölüme yorumları buraya alalım
:)

neighbours | taekook Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora