Bölüm 1: "İntihar"

Start from the beginning
                                    

Ve günümüz... (Haydi direk kaosun ortasına atalım kendimizi.)

18 katlı büyük holdingin en üst katındalardı. Saat gece yarısını geçiyordu. Bir duvarı boydan boya cam olan odadan, yağmurun görüntüsü net bir şekilde görünüyor, yağarken çıkardığı ses duyuluyordu.

Felix'in arkası, cama dönüktü. Karşısında ise, birkaç metre uzağında ona elini uzatmış duran Hyunjin vardı şimdi. Felix'in bakışları ne kadar nefret dolu ve karanlıksa, Hyunjin'in gözlerinde öylesine korku ve panik vardı.

İkisi, odada baş başaydı.

"Hyung lütfen..." Dedi Hyunjin, sesi titrerken. Titreyen sadece sesi değildi, eli ya da vücudunun geri kalan her yeri titriyordu. "Lütfen dur."

"Git Hyunjin." Hyunjin ne kadar titriyorsa, Felix o kadar kendinden emin ve kararlıydı. Yine de, o duumda hangisinin daha güçsüz olduğunu seçmek zordu. "Git yoksa intiharım üzerine kalacak."

"Hyung lütfen dinle..." Hyunjin, bir çocuk gibi yaş boşalan gözlerini kolunun tersiyle sildi. "Halledebiliriz. Her şeyi halledebiliriz ama bugün gidersen hiçbir şeyi halledemeyiz."

"Nasıl bu kadar eminsin halledebileceğinden?" Felix'in sesine hala bir sertlik, bir duygusuzluk hakimdi.

"Çünkü sen istersen, senin için her şeyi yaparım."

"Yine seni seviyorum saçmalıklarını mı okuyacaksın Hyunjin?"

Hyunjin duraksadı. Hyunjin'in hislerini ‘saçmalık‚ olarak adlandırması ne kadar onu kırsa da, şimdi düşünmesi gereken bu değildi. Dolmaya çalışan gözlerini engelledi, daha çatık kaşlı bir ifadeyle Felix'e baktı.

"Evet hyung. Sen yanımda oldukça bunu okuyacağım. Ve sen yanımda olmazsan, kendi kendime acı çekeceğim. Yalnız kalacak ve bir gün buradan ben de atlayacağım."

"Beni vazgeçirmek için tehdit mi ediyorsun?"

"Gerekirse. Evet hyung, aynen öyle. Senin ölümünden ben suçlu olmayacağım ama benim ölümümden sen suçlu olacaksın. Eğer yaşamdan sonra bir hayat varsa orada sana hesap soracağım. Eğer yeniden bir hayatta dünyaya gelirsek seni bulup sana kızacağım. Ama lütfen, sonrasına kalmasın bu iş. Şimdiden kızayım ve oturup her şeyi beraber çözelim."

Felix'in yüzündeki ifadesizlik, biraz olsun son buldu. Hyunjin'in sözlerine, dolu gözlerine karşı koyamıyordu. Elini ona uzatmış, oldukça yavaş adımlarla hareket eden Hyunjin'i durduramıyordu. Git dese de gitmiyordu, onu bırakmıyordu. Hiçbir şeyi çözemeyeceğini biliyordu, ama yine de bu çocuk gözlerinin içine böyle bakarken nasıl buna tanık olmasına izin verirdi ki?

"Hyung, hadi..." Hyunjin ısrarla bir iki adım daha attı. Sonunda yeterince yaklaştığında Felix'in yüzündeki acıyı görüyordu. Hızlı bir hamleyle az önceki yavaş hareketlerinin tam tersi olarak Felix'e atıldı, onu kolundan tutup çekerek kucağına aldı ve beraber yere uzandılar.

Felix'in bir santim kımıldamasına izin vermeyecek şekilde, tamamen üzerine yığılmıştı. Ufak tefek Felix için, yaşı küçük olsa da bu iri yarı baskın alfayı ittirmek imkansızdı şimdi. Sakinleşene kadar, öyle kaldılar...

Peki neydi, Felix'i böyle intiharın eşiğine getiren şey?

Geçen hafta...

Felix'in babası, gece yarısı acil bir toplantı için yurt dışına çıkacaktı, her zamanki gibi. Zaten Minho'yu senede birkaç kere görebiliyordu, babası da sürekli oradan oraya sürükleniyordu.

The Cliff | Hyunlix [Omegaverse] ✓Where stories live. Discover now