3

2.5K 99 547
                                    


🌍

Saniyeler... Gözümün önünde dönen rakamlar, kuzular mı yoksa başka yaratıklar mı bilemem, kafamı allak bullak ediyorlardı ve çok sinir bozuculardı.

Yaşam destek ünitesinden gelen ses bir an nerede olduğumu sorgulattı. Dehşet bir adrenalinle sırtımı dikleştirdim ve Dinçer denilen herifin üzerine kan kustuktan sonra bayıldığımı hatırladım. Bu durum utanç içinde elimi alnıma vurmama neden oldu.

Kaç saattir burada yatıyordum hiçbir fikrim yoktu. Burada yalnız başımaydım çünkü ortada kimsecikler yoktu. Peki seslenebileceğim birileri var mıydı?

Yoktu.

Küçük odanın içini kurcalamaya devam ettim. Hasta yatağında uzanıyordum ve kolumda bir serum vardı. Dinçer ona gerçekleri söylemediğim için beni polislere satmış mıydı?

Ya da belki de seslenebileceğim birileri vardı.

Ama ben seslenmeden gelmişti. Bu da başka bir seçenekti ve bu seçeneği kendisi yaratmıştı. "Seren?" İç çekip içeriye girdiğinde yutkundum. Kafamın içerisinde bir katır tepiniyordu sanki. Yanıma geldi, dibimdeki koltuğa oturdu ve ilk önce ellerime baktı.

Gözlerim dolmuştu, çaktırmamam gerekiyordu ama başaramamıştım. Çareyi soru sormakla bulmuştum. "Ne zaman çıkacağım?" titrek bir sesle ağzımdan çıkanlar onu birkaç saniye duraksattı.

"Aileni aramayı düşündüm." Hâla trende olmalıydık çünkü etraf sarsıntının getirdiği kuvvetle titriyordu. "Ama sonra, içimden bir ses vazgeçmemi söyledi. Senin uyandıktan sonra onları arayacağını düşündüm."

"Ne zaman çıkacağım?" dedim tekrardan ona.

"Telefonunu getirdim, 2. sınıf vagonundayız şu anda." Telefonu bana uzatmadı ama başucumdaki komodine koydu.

"Dinçer." dedim sesini bastırarak. "Ne zaman çıkacağım?" Bu soruyu bu kadar göz ardı etmeye çalışması ortada bir şeyin olduğunu mu kanıtlıyordu?

"Seren." dedi sorgular nitelikte öylece yüzüme bakarak. Üstünü değiştirmiş, uykusunu da almış görünüyordu. Kaç gün geçmişti acaba? "Asemptomatik bir tümörün varmış." Kaşlarım çatıldı, bir şey söyleyemedim. Bir şey söylememi bekledi ama söyleyemedim. "Bunu neden bana söylemedin?" O an benim için zaman durdu, ritimler durdu, hayat durdu. Ben ağır olmayan cümlelerin altında ölüyormuşum hissiyatına kapıldım.

"Bunu da nereden öğrendin?" Dehşet içindeki sesim, odanın içindeki sessizliği bastırmıştı. Tümörümün bir yalan olduğunu söylememi istermiş gibi bakıyordu. Kim bilir neden önemsemişti?

"Hastane kayıtlarından öğrendim." dedi kollarını göğsünde birleştirerek.

Duraksadım. "Hastane kayıtlarıma nasıl ulaştın?" Benimle dalga mı geçiyordu?

"İsteyip ulaşamayacağım hiçbir şey yok. Asıl sen onu bırak, bana neden o çantandaki ilaçları kullandığını söyle." Gözlerini kısmış, yalanımı yakalamak istermiş gibi pür dikkat beni ve mimiklerimi inceliyordu. İşte şimdi bazı şeyler netleşmişti.

"Sen benim çantamı mı karıştırdın!?" dedim kolundan tutarak. Özellikle özel alanıma dahil olmayı düşünürse her yaptığına katlanamazdım. "Sen bu hakkı kendinde nasıl bulabilirsin?" Bir gün anca geçmişti ama artık durması gerekiyordu. Yoksa bunun farkında değil miydi?

SİBİRYA EKSPRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin