22. Bölüm

4.1K 309 4
                                    

Hepinizden çok çok çok özür dilerim biliyorum çok geç geldi bölüm fakat yazamıyorum Galiba ilhamımı kaybettim bilmiyorum ama içimde hep yazmamı engelleyen bir şeyler var. Umarım bir daha tekrarlanmaz bu uzun aralar tekrardan özür dilerim.

Ve bir zaman sevdiğinin çaresizliği senin çaresizliğin onun endişesi senin endişen oluverir.

Yekta odaklandığı meseleyi apar topar bırakarak dışarı çıktı ve az ötedeki kitapçıya doğru yürümeye başladı. Ne olmuştu? Masalın sesindeki o burukluk o çaresizlik ne kadar da acıtmıştı içini. Babasıyla ilgili bir şey miydi acaba? Zihni endişe dolu sorularla dolarken kitapçıya vardı. Raflarda dolaşan iki kişi haricinde,  etrafta hiç kimse görünmüyordu. Masal kasada oturmuş ellerini saçları arasına almış umutsuzca düşünüyordu. Eğer bir kadın ellerini saçları arasına koyarak çaresizce düşünmeye başlamışsa gerçekten bir şey vardır. Çünkü bu aslında, ne olacağını biliyorum ama yapabileceğim bir şey yok, çıkmaz sokağa girdim ve nasıl çıkacağımı bilmiyorum demektir.
Hızlı adımlarla aşık olduğu kadına yaklaştı ve yavaşça kollarını ona sardı. Dokunulsa ağlayacak gibiydi Masal. Yekta ona sarıldığında o da Yektanın kolları arasında dönerek ona doladı kollarını. Başını göğsüne gömdü ve gözünden iki damla yaş süzüldü. Sesinin titrek çıkmaması için yutkundu ama bu hiçbir işe yaramamıştı.
"Kitapçıyı kapatmamız gerekiyor. Şu an doğru düzgün bir kazancımız yok hatta zarara doğru gidiyoruz." Biraz sessiz kaldı. Burnunu çekti ve devam etti. "Burası benim evim, sığınağım, büyük bir sevinçle, çocuk sevinciyle açtığım bir yer Yekta. Seninle tanıştığım yer. Bu raflar seni sevdiğim raflar. Bu kitaplar benim yıldızlarm, gökyüzüm. Hatta burası aşkımın, aşkımızın, AŞKIN GÖKYÜZÜ Yekta. Kapatmak istemiyorum."
Sonlara doğru sesi kısılmıştı ve gözyaşlarını tamamiyle serbest bırakmıştı. Yekta eliyle Masalın  saçlarını okşadı.
"Kapatmayacaksın burayı. İzin vermeyeceğim. Halledeceğiz tamam mı? Sadece bana güven. "
Masalın yüzünü avuçları arasına aldı ve kocaman baş parmaklarıyla sevdiği kızın gözyaşlarını sildi. Daha sonra alnına sımsıkı ve güçlü bir öpücük kondurdu.
"Daha fazla ağlamak yok. Burası bizim evimiz. Ve evimizi bizden alamazlar tamam mı?"
Masal bu sözlerle rahatlamışa benziyordu. Hafifçe gülümseyerek başını salladı ve kendini tekrar Yektanın göğsüne bıraktı. Huzur vericiydi. Sözleri, bakışları, sesi, dokunuşu...  Sanki sadece onun için yaratılmıştı. Birbirleri için yaratılmışlardı. Birbirlerine iyi geliyorlardı.  Yektanın yanında olduğunu bilmek o kadar güzeldi ki.
Bir süre birbirlerine sarılı pozisyonda kaldılar. Masal her şeyi unutmuş sanki bir tek onlar varmış gibiydi. Yekta ise bu işi acilen halletmesi gerektiğini ama nasıl yapacağını düşünüyordu.
İlk önce teorisini biriyle paylaşması gerekti. Bu kişi elbette Akaydı.
Masal Yektaya dolanmış kollarını topladı ve saçlarına şekil vermeye çalıştı. Bu sırada Yekta tebessümle onu izliyordu.
Masal da gülerek karşılık verdi.
"Alıkoydum seni de. İşin vardı herhalde. Ben idare ederim burayı hadi git sen."
Yekta hafif alayla kaşlarını çattı.
"Alıkoymak ne demek küçük hanım, görevimiz. Ayrıca.. gitmemi mi istiyorsun sen benim?  Hadi git falan?"
Alaylı sesi şakayla karışık bir ima taşıyordu genç adamın. Masal her ne kadar şaka olduğunu anlasa da toparlama isteği duydu.
"Aa.. Yok canım neden gitmeni isteyeyim senin. Yani işin vardır belki diye. Sonuçta bir şey sormadan apar topar çağırdım seni."
Bu açıklama üzerine Yekta alaylı imasından kurtularak gülmeye başladı.
"Tabii ki biliyorum öyle demek istediğini sadece biraz gıcıklık yapayım dedim. Ve ayrıca istediğin her zaman gelirim.  Neyse küçük bir işim var onu halledeyim hemen yanındayım." dedi ve genç kızın yanağına bir öpücük kondurup karizmatik bir gülüşle kitapçıdan ayrıldı.
Kapıdan çıkar çıkmaz telefonunu çıkartıp     Akayı aradı.
"Alo Akay hemen buluşmamız lazım. On dakika sonra sahildeki çay bahçesinde olur mu?" Akay Yektanın acelesine anlam vermeyerek hızla cevap verdi.
"Tamam da ne.." Akay sözünü tamamlayamadan Yekta telefonun kapatmıştı. Her şeyden tam olarak emin olmadan anlatmamalıydı ama biriyle paylaşırsa üzerinde daha iyi düşünebilirlerdi. Hızla sahile doğru inmeye başladı.
****
Masal hesap işlerini bıraktıktan sonra raflar arasında gezmeye başladı. Tek tek kitaplara dokundu. Parmaklarını üzerlerinde gezdirdi. Yavaşça ve hissederek. Çok küçük yaştan beri çok severdi kitapları. Okuma yazma bilmediği zamanlar bile ilgisini çeken kitapları toplar fotoğraflarına bakar, sayfalarıyla oynardı. Aslında böyle küçük bir yer hep hayali olmuştu. Hayallerini gerçekleştirmişti ki, şimdi o hayaller yok oluyordu. Farklı bir bağ ile bağlıydı buraya. En çok huzur bulduğu yerdi burası. Şimdi kapatmak zorunda olmaları acı vericiydi. Sanki içinden bir parça kopacakmış gibi geliyordu.
"Selam tatlım."
Bahar kapıdan içeri girmiş paltosunu çıkartıyordu. Masal arkasından gelen sesle arkasını dönmüş arkadaşına bakıyordu. Hemen toparlandı ve yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi.
"Hoşgeldin. Nasıldı?" Bugün Bahar ve Akın sabah erkenden kahvaltıya gitmişlerdi.
"Çok güzeldi. Onun yanında gerçekten çok iyi hissediyorum Masal. " Sözlerini sürdürürken Masalın yanına ulaşmıştı ve bir şeylerin ters gitiğini hissetmişti. Her delili ortadan kaldırsa bile arkadaşının bakışından bir şey olduğunu anlardı.
" Bak bakayım bana. Neyin var senin?" Masal anlamsızca arkadaşına baktı. Bir şey yok demeye yeltendi fakat Baharın bakışlarından çoktan anladığını farketti.
"Hesaplara baktın değil mi? Kapatmamız gerektiğini düşünüyorsun ve bunu dert ettin."
Masal pencerenin önündeki koltuğa doğru ilerlerken cevap verdi.
"Bunun sadece kişisel bir düşünce olmadığını sen de biliyorsun. Çok yakında kapatmamız gerekecek. Kirayı bile ödeyemeyiz. "
Masal koltuğa oturmuş ve Bahar da onun tam karşısında yerini almıştı.
"Aslında ben durumun bu kadar ilerlediğini biliyordum ama sana söylemek istemedim. Biraz daha bekleyelim. Hemen kapatmamız gerekmiyor ya."
Masal derin bir iç çekti.
"Biliyorum Bahar. Umarım işler iyiye gider. Burayı gerçekten çok seviyorum. Senin de benim kadar sevdiğine eminim." Bahar belli belirsiz başını salladı. " Kış geliyor. Belki insanlar kahve falan içmek için gelir."  diye devam etti Masal. Ama söylediği şeyi sadece umuda muhtaç olduğu için söylediğini farketti. Sonuçta Çınarın kitapçısında da kahve vardı. Ama onların Baharın yaptığı kahve kadar güzel kahve yaptıklarına inanmıyordu.
*****
"Eee apar topar çağırdın merak ettim ne oldu?"
Akayın sesi meraklı geliyordu. Yekta sesini heyecandan arındırmaya çalıştı ve sakince anlatmaya başladı.
"Geçen akşam yemeğe gitmiştik ya hani." Kısa sessizliğin içinde Akay sorar gibi bir bakış attı. Bunu üzerine Yekta devam etti.   "İşte o akşam ben Çınarı gördüm. Ama o bizi görmedi. Yanında da mafya babası tarzında adamlar vardı. Hatta o adamları bir kaç kez babamın yanında görmüştüm. Kötü işlerle meşgul olduklarını tahmin edebilirsin herhalde. Adamlarla gizliden küçük çaplı bir alışveriş yapıyor gibi görünüyordu. Adamlar ona siyah bir çanta verdiler. Sonra bugün O malum büyük kitapçıya gittim. Bazı çalışanlar tedirgin hareketler sergiliyordu. Bir müşteri bir kitap aldı ve ücret olarak 200 tl verdi. İnan bana en fazla 30 liraydı o kitap. Tezgahtar masanın altında kitaba bir şey yaptı ve geri verdi. Ya anlasana. Bir şeyler dönüyor."
Akay konuyu hemen anlayarak fikir yürüttü.
"Yani orayı paravan olarak mı kullanıyor diyorsun? "
Yekta arkadaşının hemen anlamasına minnettar olarak çayından küçük bir yudum aldı.
"Aynen öyle. Ve bunu patlatırsak çok güzel olur. Düşünsene Masallar kitapçıyı kapatmak zorunda kalmazlar."
Akay biraz düşündükten sonra Yekta ya hak verdi. Eğer bunu ortaya çıkarırlarsa yeni yeni alevlenmeye başlamış bu yer bir anda sönüverirdi.
"Peki ne yapmayı düşünüyorsun."
Yekta elindeki çay bardağını masaya bıraktı.
"Çok basit. İhbar edicem. Polis arama yaptığında neye uğradıklarını şaşırırlar. Ama bunun için ne olur ne olmaz küçük delillerle gidelim polise. Bu yüzden seni çağırdım."

*****
Masal kasada kahvesini yudumlarken aralanan kapıyla soğuk hava içeriye sızdı. Tenine değen soğuğun etkisiyle kafasını kapı yönüne çevirdiğinde gözlerindeki ifade istemsizce öfkeye dönüştü. Öfkesinin nedeni karşısında dikilen Çınardı ama bir yandan da pek bir suçu olmadığını düşünmüyor değildi. Sonuçta sadece bir kitapçı açmak istemişti o da. Bunun için onu suçlayamazdı öyle değil mi? Bu düşüncelerle yüzüne tebessüm kondurmaya çalıştı ve tamamiyle, kendisine yaklaşan adama döndü.
"Hoşgeldiniz."
"Hoşbulduk" dedi Çınar ifadesiz bir tavır takınarak. Amacının ne olduğu tartışılırdı. Çünkü şu an yüzünden pek de bir şey anlaşılmıyordı.
"Ben bir uğrayayım dedim. Sanırım kapatmak üzereymişsiniz." Bunu söylerken üzgün müydü yoksa sinsice mi söylemişti? Öyle ifadesiz ve soğukkanlı konuşuyordu ki Masal bir an adamın gözlerinde gördüğü şeyden korktuğunu hissetti. İstemsizce geriye doğru çekilmek istedi fakat daha sonra bunun oldukça saçma olacağını düşündü.
"Bunu nerden duydunuz? Böyle bir şey söz konusu değil." Son cümlesini söylerken gözlerini kaçırma ihtiyacı duydu genç kız. Kapatmak üzere olduklarını söylerse düşmanının eline bir koz vereceğini düşünmüştü. Evet düşmanlardı. Az önceki masum düşüncelerinin yerinde yeller esiyordu.
Çınar soğuk bakışlarını keskinleştirdi. Sanki alay edermiş gibi bir ifade bürümüştü bir anlığına göz bebeklerini. Sonra hemen eski ifadesizliğine geri döndü. Gözlerini Masaldan kaçırdığında hafifçe gülümser gibi oldu.
"Erkek arkadaşını göremedim. Buralarda değil mi yoksa? "
Az önceki buz gibi esen gergin süreden sonra bir anda adamı tersleme isteği duydu.
"Tek işinin burası olduğunu mu sanıyorsun?"
"Bilmem, oldukça gizemli biri doğrusu pek de belli olmuyor."
Bu sözlere sinirlense de aslında Yektanın tam olarak ne yaptığını Masal da bilmiyordu. Bu içinin kötü bir hisle kaplanmasına sebep olmuştu. Tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken aynı soğuk hava tekrardan içeri süzüldü. Ama bu sefer gelen kişi gözlerini aydınlatmış içini kıpırdatmıştı.
Yekta gülümseyerek içeri girmişti fakat Çınarı gördüğünde sinirli bir ifade bürüdü yüzünü. Adımlarını sakince ve tok bir şekilde atmaya çalıştı ama yine de hızla yanlarına gelmişti.
"Ne işin var senin burda? " Sesi de bakışları kadar sert ve soğuktu.
" Ovv sakin ol  bakalım. Ne bu sinir? Sadece uğramak istemiştim. Şimdi de gidiyorum."
Bakışlarını Masala çevirerek iyi günler diledi ve kapıya yöneldi. Yekta nın yanından geçerken kısa bir süreliğine durdu ve hafifçe Yektanın kulağına eğildi. "Ne yapmaya çalıştığının farkındayım ama o kadar kolay değil."  Fısıltıyla söylenmiş bu sözlerden hemen sonra kitapçıyı terk etti.

Aşkın GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin