Normal görünmek isteyen bir aileye göre hiç de normal olmayan bir araba yolculuğu geçirmişti hepsi. Namjoon ve Hwasa ön koltuklarda otururken, diğer üç genç arka koltuklara dizilmişti. Taehyung sağ köşeye geçip şapkasını başına geçirmiş, başını da cama yaslamıştı. Jungkook ise sol köşeye geçmişti ve Jimin de ikisinin ortasına oturmuştu.
Çok da uzun olmayan yol, hepsi arabadayken dünyanın en uzun yolu olmuştu resmen. Jungkook durmadan konuşuyor, uçan kuş hakkında bile bir fikir belirtiyordu; Jimin onun dediklerini çok ciddi bir şey dinliyormuş gibi dinleyip, bazı söylediklerine de inanmadığı için yalan söylüyorsun şu an diyordu ve küçük küçük tartışmalar çıkmasına sebep oluyordu. Taehyung ise beş dakikada bir, iki çocuğa da susun artık diye sitem edip uyumaya çalışıyordu fakat bunu asla beceremiyordu. Kulaklığının şarjı bittiği için de mecbur onları dinlemek zorunda kalıyordu.
Trafik ışıkları sebebiyle duran arabanın kaputu üzerine konan kuşu gören Jungkook, "Şu canavara da bak," diye homurdandı. "Yakında dünyayı ele geçirecek bunlar."
Jimin gülerek Jungkook'a döndü. "Kuşlar mı?"
"Aynen öyle dostum." Kendinden emin bir şekilde konuşmaya devam etti. "Uçabilen hiç kimseye güvenmeyeceksin bu hayatta. Babamı uçarken görsem ona bile güvenmem, anladın mı?"
"Ben babamın uçmayan haline bile güvenmiyorum," deyip gülerek koltukta geriye yaslandı Jimin. Jungkook Jimin'in şakasına gülüp, "Ben babamı tanımıyorum bile amına koyayım," dedi. Taehyung kaşlarını çatmış onları izliyordu. Bu muhabbetin neresi komikti?
Hwasa bir anlık arkasına dönüp, "Kuşlar çok sevimli hayvanlar Jungkook. Yaklaşık üç yıl papağan beslemiştim... Gerçekten çok akıllı ve tatlılar," dedikten sonra önüne döndü.
Jungkook kendini biraz öne atıp Namjoon'un koltuğuna tutunarak konuştu. "İşte!" dedi. "Tüm olayları bu! Sevimli görünmek! Aslında kafalarının içinde insanlığa hükmetmek isteyen manyaklar var."
Jimin, "Tamam dostum, ilaçlarını unutmadın değil mi?" deyip çocuğun kolunu dürtünce Jungkook homurdanarak onun elini ittirdi.
"Anlamıyorsunuz," dedi. "Uçabilen bir şeyi yok edemezseniz. Yakalayamazsınız. Kuşlar birlik olup bize saldırmaya kalksa nereye kaçabiliriz ki? Hiçbir yere!"
Direksiyon başındaki Namjoon, konuyu çok saçma bulmasına rağmen sohbete dahil oldu. "Silah sıksam ne yapabilirler?"
"Mermin bittiğinde sen ne yapabilirsin hyung?" dedi meraklı bir şekilde kafasını iki koltuk arasından çıkarırken. Jimin onu geriye doğru çekmeye çalışıp, "Bacağımı ezdin lan!" diye kızdı.
Jungkook hafifçe doğrulup konuşmaya devam etti. "Kuşlar bizi yok etmeden biz onları yok etmeliyiz!"
"Kuş beyinli diye bir söz vardır bilir misin?" dedi Namjoon. "Hiçbir şey yapamazlar yani."
"Onları hafife alıp götümüzü kollamayalım diye o sözü de kuşlar bilerek yarattı diye düşünüyorum." Jungkook çok ciddiydi şu an.
"Ne?" dedi Jimin gülerek. "Kuşlar kendilerine kuş beyinli dememizi mi istemişler yani?"
"Evet," dedi Jungkook. "Ters uçup ucube gibi davranarak kendilerini aptal sanalım diye numara yapıyorlar. Planları iyi işliyor ama ben yemem."
Hwasa kaşlarını çatarak çocuğa döndü ve, "Kuşlara bulaşırsan karşında beni bulursun serseri," diyerek onu tehdit etti. Jungkook gözlerini devirip, "Eminim kuşlar dünyayı ele geçirmeye başladığında ilk senden kurtulurlar," diye homurdandı. Jimin söze dalıp, "Hayır hayır," dedi. "Hwasa noonaya dokunmazlar hemen. Çünkü o kuşları seviyor, gözleri açılana kadar ve kuşlardan nefret edene kadar ondan yararlanırlardı. Bir insan asker gibi düşün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strange family | taekook
FanfictionKim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve Jungkook'un, kardeş rolü için berbat bir ikili olduğunun farkında değildir. !slow burn enemies to l...