uzun zaman sonra bolum yaziyorum umarim begenirsiniz cok opuyorum💋
İYİ OKUMALAR
&Gecenin serinliğinde teker teker eve götürülmek için beklerken, hiçbiri tek kelime etmedi. Alisa, ağladığını annesinin anlamaması için, yüzünü olabildiğince ovup sildi. Tuana, elini çantasının üzerine koymuş duruyordu, sorsanız, defterin çantasında ateşten bir oyuk açtığını hissettiğine emindi. Yaklaşan ilk anne babayi gördüğünde, hızla diğerlerine döndü.
"Herkes iyi mi?" diye sordu. "Yani, ne kadar iyi olabilirsek o kadar iyi mi, işte?"
"Hı hı," dedi Zeynep. "Ne kadar iyi olabilirsek o kadar iyiyim, sanırım."
Ülkü cevap vermemişti ama yavaşça başını aşağı yukarı salladı. Alisa göz ucuyla Tuana'ya bakıp somurttu, sonra oda başını salladı.
"Leya?"
Leya başını kaldırdı ve yüzünde tuhaf bir sırıtışla yavaşça Tuana'ya döndü.
"Leya?" diye sordu Tuana tekrar. "İyi misin?"
"Ben iyiyim, Tuana. Teşekkürler."
Tuana kaşlarını çatarken, diğerleri de aynı şekilde kafaları karışmış bir halde Leya'ya baktılar.
"Leya?" dedi Zeynep.
Leya, Zeynep'e aynı garip gülümsemeyle baktı.
"Sen... İyi misin?" diye sordu gerginlikle, Zeynep.
"Ben iyiyim, Zeynep. Teşekkürler," dedi Leya, tekdüze bir ses tonuyla. Diğerleri gözlerini dikmiş, Leya'ya bakarlarken, Tuana midesinde bir şeylerin düğümlendiğini hissedebiliyordu.
Bu sırada annesi, "Tuana!" diye seslendi arabadan. "Gitmeye hazır mısın? Alisa, sen de bizimle geliyorsun, değil mi?"
Kimse cevap vermedi. Hepsinin gözleri Leya'ya kitlenmişti.
"Tuana, geliyor musun?" diye seslendi annesi tekrar.
Tuana, Alisa'nın gömlek kolunu iki eliyle birden tutup onu da arabaya doğru sürüklerken, boğuk bir sesle, "Evet, anne." dedi. Arkasındaki tuhaf manzaradan gözlerini alamıyordu: Ülkü ve Zeynep, son derece sakin bir halde ve gözünü bile kırpmadan duran Leya'dan birkaç adım ötede birbirlerine sokulmuşlardı. Arabaları okul otoparkından çıkana ve okul duvarı görüş alanını kapatana dek onları izledi. Arka koltukta oturan Alisa'nın gerginliğini hissedebiliyordu. Ama gözyaşlarına boğulabilir diye dönüp ona bakmıyordu.
"Eee? Nasıl gitti bakalım?" diye sordu Tuana'nın annesi.
"İyi," diye cevap verdi Tuana.
"İyi mi? Yani, hepiniz kariyer planları yaptınız, öyle mi?" dedi annes, göz kırparak.
"Evet." Tuana onu dinlemiyordu bile. Üstlerindeki karanlık gökyüzünde parıldayan, beyaz dolunaya bakıyordu ve korkunun buz gibi soğuğunu her yanında hissediyordu.
***
Perşembe sabahı, Tuana'nın midesine yepyeni bir ağrı girmişti. Önceki gece, saatler boyunca sağa sola dönüp kıpırdandıktan sonra sonunda uyuyakalmış, sabahsa çalar saatinin korkunç zonklamasıyla uyandırılmıştı. Kısa bir an için, önceki gece yaşananların dehşet verici bir kâbusun yankısından başka bir şey olmadığını hissetmişti. Ama saniyeler içinde, yaşadıklarının gerçekliği tekrar canlanıverdi.
Tuana, soğuk göğsünde sımsıkı tuttuğu çantasına adeta bir can yeleğiymişçesine sarılarak, okul eşiğine adım attı. Diğer kızları arayıp aramama konusunda kararsız kalmıştı ki, okul dolabının yanında gergin bir şekilde durmakta olan Ülkü, Zeynep ve Alisa'yı gördü.
"Oh, geldin," dedi Alisa. "Sonunda."
"Nasılsınız kızlar?" dedi Tuana.
"Kötü," diye cevap verdi Ülkü. "Gece boyunca gözümü bile kırpmadım. Yatakta dönüp durdum."
Zeynep, gözlerini ovuşturarak, "Ben de her uyuyakaldığımda kâbuslar görüp durdum," dedi.
"Leya'yı gören var mı?" diye sordu Tuana. Herkes birbirine tedirgin ifadelerle baktı.
"Ben gördüm," dedi Zeynep.
"Ve?"
"Gülümseyip, 'Merhaba Zeynep. Ne güzel bir sabah, değil mi?' dedi."
Tuana dudaklarını ısırıp derin bir nefes aldı.
"Defter hâlâ yanında mı?" diye sordu Zeynep.
"Evet," dedi Tuana. "Çantamdan çıkarmadım."
"Bir baksak iyi olur, ne yazdığını görelim. Dün gece ruh çağırma tahtasında çıkan harflerin üzerinden geçip durdum ama hiçbir anlamı yok, harfler tamamen rastgele seçilmiş."
Tuana, kendini aşırı sıcak, acı ya da benzeri bir şeyler hissetmeye hazırlayarak, elini çantasına soktu. Ama defterin normal sıcaklıktaki sayfalarından başka bir şey hissetmedi.
Çıkardığı defteri arkadaşına uzattı. Zeynep sayfaları yavaşça çevirdi ve kalemin karaladığı şeyleri sessizce okurken yutkundu."Eee?" dedi Alisa. "Ne yazıyor?"
"Hiçbir şey," dedi Zeynep, kafasını kaldırarak.
"Hiçbir şey mi?"
"Yani, hiçbir şey değil tabii. Demek istediğim, kelimeler var ama başka bir dilde ya da onun gibi bir şey işte."
Ülkü defteri onun elinden kapıp yüksek sesle okumaya başladı. "Tua omnis voluntas et ordinem. Bu İtalyanca mı, ne dersiniz? İspanyolca ya da Almanca olmadığı kesin."
"Fransızca da değil."
"Belki Latincedir, ha?" dedi Tuana. "Kilisedeki ayinlerde söylemek zorunda kaldığımız şeylere benziyor, hatırladın mı Alisa?"
"Evet, Latince olabilir," diye cevap verdi Alisa.
Zeynep, "Hangi dilde olduğunu bilsek, internetten tercüme edebiliriz," diyerek öneride bulundu.
"Bu sabah bilgisayar dersim var," dedi Ülkü, "İnternetten bakabilirim."
"Güzel," dedi Tuana. "Bu sırada Leya'ya da göz kulak olmamız gerek. Ya tüm bu olanlar yüzünden tastamam sıyırdı ya da..."
Hiçbiri "ya da"dan sonraki ihtimali dile getirmek istemiyordu. Başlarını sallayarak birbirlerine veda ettiler ve sınıflarına yöneldiler.
&
eveett, yeni bölümü de cok sukur yazdim😭😭nasilsiniz ballarimm?? keyifler nasill?
saka maka bi yana biraz daha bolum yazmasaydim bolum yazmayi unutacaktim DWŞDFÖWŞDÖDFÖŞWD
neyse umarim begenirsiniz bolumu, varise de en kisa surede bolum atacagim💗
oylamayi ve yorum yapmayi unutmayin, YİLDİZLAR KADAR OPUCUK BEBEKLERİM!💗💓💝💖💘💞💕🫶🏻😭💋🥹💌

YOU ARE READING
Kötü Ruhlar Defteri
AdventureTuana ve dört en iyi arkadaşı Zeynep, Ülkü, Alisa ve Leya gerçek birer cadı olmayı çok isterler ama bu konuda pek de başarılı oldukları söylenemez. Bunun en büyük kanıtı da işe yaramaz büyülerle dolu defterleri.