Yeni bölümden herkese selam.
Keyifli okumalar.
***
Sabah namazı kıldıktan sonra uyuyamadım. Gidip koltuklardan birine cenin pozisyonunda oturup dışarıyı seyretmeye başladım. Mirhanda benden farksız değildi. O da sabah namazından sonra yatağa girmiş ama uyuyamamıştı.
Yaklaşık bir saat sonra kahvaltı saati yaklaştığı için yerimden kalkıp banyoya gittim. Üzerimi giyip çıktım. Yezdayı uyandırıp hazırladım. Biz hazır olunca Mirhanda hazırlanıp geldi.
"Günaydın baba" diyerek Yezda Mirhanin kucağına atladı. "Günaydın prensesim" dedi sonra dönüp bana baktı. "Sizede günaydın Neva xanım" dedi. Bende "günaydın Mirhan ağa" diyince Yezda gülmeye başladı. "Neye gülüyorsun cimcime" dedi Mirhan. Bende merakla vereceği cevabı bekledim.
"Şimdi büyünce benim kojam da bana Yezda xanım mi diyecek" diyince ben güldüm. Mirhan kötü kötü baktı Yezdaya. "Hayır küçük hanım sen evlenmeyecekisin. Çok istiyorsan ben sana Yezda xanım derim" diyince şaşkinca baktım.
"Neden" dedi Yezda dudak büzerek. "Nedeni yok" diyince Yezda da omuz silkti. "Neva istersen kahvaltıya inmeyelim" diyecek oldu ki lafini kestim. "İnelim Mirhan" dedim kesin bir sesle. Benim kimse ile bir sorunum yoktu. Beni suçlu görenler utansın.
Mirhan itiraz kabul etmeyeceğini anlamış olacak ki birlikte aşağıya indik. Gidip yerlerimize oturduk. Hazar bey bana bakınca zaten bozuk olan moreli daha da çok bozuldu. "Mirhan bunun burada ne işi var" dedi otorite sesiyle. Mirhan cevap verecek oldu ki araya girdim.
"Nerede olacaktım Hazar bey? Zaten olmam gerek yerde değil miyim? Siz istediğiniz kadar kabul etmeyin ama ben bu evin gelini oğlunuzun da esiyim. Olmam gereken yer burası kocamın ve kızımın yanı" dedim tek nefeste. Herkes durmuş şaşkınlıkla bana bakıyordu. Bende en az onlar kadar şaşkındım. Ne demiştim ben kızımın yani. Yezdanin yani. Kalbim bir başka atmıştı bu kelimeyi söylerken.
"Ne sen bu evin gelinisin ne de Yezdanin annesinin sen. Kim olduğunu hangi şartlarla buraya geldiğini unutuşsun hemen" dedi Hazar bey. "Yanılıyorsunuz Hazar bey. Ben hiç bir şeyi unutmuş değilim. Ama siz unutmuşsunuz belli. Kaçan kişi ben değilim sizin kızınız" dedim öfkeyle. Ben sesiz kaldıkça ama beni suçlamayı kendine görev ediliyordu sanırım.
Hazar bey cevap vermeden elini masaya vurup kalkıp gitti. Hesna anne yerimden kalkıp peşinden bile gitmedi. Yusuf kalkatı koşar adım gitti babasının peşinden. Ardından Mirhan kaltı. Bende kalkıp Mirhanin arkasından gittim. Ceketini giydikten sonra dönüp bana baktı.
"Mirhan ben özür dilerim yani babana böyle-" diyecek oldum ki araya girdi. "Özür dileme Neva. Haklıydın. Tamam büyüklerin yanında konusmamk gerekir ama bir süre sonra onların da ağzının payını alması gerekiyor. Babam olsa bile. Sen sussaydin ben konuşacaktım zaten. Havinin suçunu sana atıp seni suçlamaya hakkı yok zaten" dedi. Diyecek kelime bulmadım.
"Teşekkür ederim" diye bildim sadece. "Dileme" dedi sonra bir adım bana yaklaştı. "Hem ne dedin sen benim yanım kocamın yani öyle mi" dedi çapkinca bir bakış atarak. "Öyle değil mi?" Dedi tatlı olduğunu düşündüğüm bir sesle. "Öylesin" gelip dibimde durdu. Birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. "E hadi sen git artık" diyiverdim birden. Kısa bir kahkaha attı Mirhan "gitmesem mi acaba?" Diyince bir anada paniğe kapıldım.
"Yok yok. Git sen. Hadi hadi git" derken onu kapıya doğru itirdim. O da gülerek adımlamaya başladı.
Erkeklerin evden gitmesi ile ben, Silan yenge ve Yeren de kış bahçesinde şömine in karşısında oturmuştuk.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Bahçe
RandomYıllar önce daha onlar çocukken kaderleri yazılmıştı. Aradaki düşmanlık ve söylenen toz pembe bir yalan ayrmıştı onları bambaşka bir hayata sürüklemişti. Ama berdel kararı onları birleştirmişti. İki küçük aşık berdel sonrası kavuşabilecek miydi?? ...