Ailen benim

4.7K 262 52
                                    

Yeni bölümden herkese selam.

Keyifli okumalar.

***

Ne kadar kolaydı değil mi ölmek. Aslında öyle değildi. İnsan ne halde ölüyordu. O acıyı bir o anı yaşayan bilir. Acaba kolay mı? Zor mu? Yaşadığı sürece bilmiyor insan ama bu bilmeyecegi ögrenmeyecegi anlamına gelmiyor. Elbet tadacak bu duyguyu ama nasıl? Sıcak yatağında mi? Bir trafik kazasından mi? Peki onu pençeleri arasına alacak dermansız bir hastalıkla mi? Yada kör kurşunla mı..

Kimse nasıl, ne halde bu dünyadan göçüp gideceğini bilmiyor. Ben de bilmiyorum. Ne zaman nasıl hangi sebepten bilmiyordum. Ama gelmiş olduğumu bu uçurum kenarında ne yapacaktım ben. Niye buraya gelmiştim hiç bilmiyordum.

Kördüğüm olmuş bu hayatımda ne yapam gerektiğini bilmediğim gibi simdi gelmiş olduğum bu uçurum kenarında da ne yapacağımı bilmiyordum. Benim ne işim vardı burada. Amacım neydi benim..?

"Neva" diye bana seslenen Mirhanin sesi ile homurdandim. "Hadi yavrum uyan baka yemek saati geldi" diyince hoşnutsuz bir şekilde kıpırdandım. "5 saat daha" diye homurdandım. Mirahı kahkaha sesi kulaklarımı doldurdu. "Beş dakika olmasın o" diyince sırtımı dönüp yorganı kafama kadar çektim.

"Hadi ama herkes bizi bekliyor. Yemekten sonra gelip uyursun" O an kafama dank etti. Gözlerimi açıp olduğum yerden doğruldum. Uçurum kenarında değildim. Odamda yatağımda uzanıyordum. Gözlerim direk duvardaki saate gitti. Gözlerimi kocaman açtım. "Ben dört saattir uyuyorum" dedim şaşkınlıkla.

Nasıl olur da bu saate kadar uyurdum ki? "Bunca saat uyuyorum ama hala uykusuzum" dedim somurtarak. Neden kendimi halsiz hissediyordum ki? "Hastamı oldun yavrum bak yüzün de solgun" derken gelip yanıma oturdu. Hasta değildim her halde bilmiyorum.

"Olabilir" dedim omuz silkerek. Miran gözlerimin içine bakıyordu. Bir hafta olmuştu. Abimin konağı basması ve bizim Mirhan ile konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti. Tam bir hafta olmuştu Mirhanın gerçekleri öğrenmesi.

O günden beri etrafımda pervane oluyor gözlerimin içine bakıyordu. Ankrada olduğunun bin katı ilgiliydi bana karşı. Tüm aile de bunun farkında idi. Ama kimse soruglamıyor aramızdaki bu iyi ilişki için. Mirhan bana ilgili olduğu için şükrediyorlardı. Bir kişi hariç. Hazar ağa..

Bir anda ağzıma gelen safran tadı ile bir elimi ağzıma diğer elimi karnıma götürdü. Kusacağımı anladığımda koşarak banyoya gittim. Hemen lavaboda durup kusmaya başladım. Sabahtan beri hiç bir şey yemediğim için midemden sadede biraz sarı su çıkmış. Ve birkaç boş öğürme dışında bir şey olmamıştı.

Mirhan da anında yanıma gelip saçlarımı tutmuş bir elini de sırtıma koymuştu. "İyi misin Neva?" Diye sordu endişeli bir sele. Kafamı kaldırıp ona baktım. "Evet" dedim ama kendimi çok halsiz hissediyordum. Mirhanin yardımı ile önce ağzıma su çalkaladım ardından yüzümü yıkayıp banyodan çıktım.

Odaya gittiğim gibi kendimi yatağın üzerine attım. Kendimi halsiz hissediyordum. "İyi misin?" Diyen sordu tekrardan. Gelip yanıma oturdu ve elimi tutu. "Üşüttüm galiba" dediğimde elinin alnıma değdirdi. "Ateşinde yok ama kalk hazırlan de seni hastaneye götüreyim" dedi hızlı hızlı daha sonra ayağa kalktı.

"Gerek yok. Dinlenirsem geçer hem sen demdin mi yemeğe bekliyorlar diye" dedim. Hastanelik bir durum yoktu ki zaten. "Beklesineler hayde kalak hazırlan. Tek başına hazırlanmazsan ben uyardım edeyim yada Yerini çağırayım" derken kapıya yöneldi.

"Abartam Mirhan. İyiyim bir şeyim yok hem ben acıktım yemeğe inelim" dedim yerimden kalkarak. Evet halsiz hissediyordum ama Mirahan çok fazla abartmıştı. "Uzan sen ben diyeyim odaya getirsinler yemeği" diyince sıkılmış bir nefes verdi.

Saklı BahçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin