"- Lordum! Hoşgeldin."
Kalçalarına kadar uzanan pembe saçlarıyla pamuk şekere benzeyen kadına bakarken istemsizce gülümsedim.
"- Hoşbuldum Meredith. Seni görmek ne güzel."
Dudakları zarifçe iki yana kıvrılırken gülüşüyle baharı getirdi.
Ciddiyim.
Güldüğünde yaklaşık yüz metrelik bir mesafede çiçekler açıyor, yeni bitkiler yeşeriyordu. Hatta yeryüzünde küçük, şirin canlılar doğuyordu. Şirinliklerinin kime göre neye göre olduğu da değişirdi çünkü bazen bir leopar, bazen tavşan doğumuna sebep oluyordu.
Meredith bir doğa perisi ve elf kızıydı. Doğayla iç içe olan güçleri onun hislerine göre evrenin şekillenmesine yol açıyordu. Ağladığında bulutlar yağmur yağdırıyor, öfkelendiğinde gökyüzünde fırtınalar kopuyordu. Azap içindeyken toprak parçalanıyor ve bazen kayıyor, gazap içindeykense yeryüzüne yıldırımlar düşüyordu. Öfkesi ve hüznü kıyameti, neşesi ve mutluluğu yaşamı getiriyordu. Canı acıdığında diyardaki tüm canlılar bunu hissediyor ve derin mutsuzluğa sürükleniyordu. Kederlendiğinde bitkiler soluyor, hayvanlar acı içinde kalıyordu.
Doğa emrine amadeydi ama bazen, güçlerini istediği gibi kullanamıyordu. Çünkü güçlerinin birçok şeyle bağlantılı olması dolayısıyla mana zehirlenmesi yaşamamak için ara ara bir süreliğine güçlerini Hayat Ağacı denen doğanın çekirdeğine mühürleyerek onlardan mahrum kalıyordu. Bu anlardaysa düşmanları hiç durmadan ona saldırıyordu. Aslına bakılırsa henüz pek düşmanı yoktu. Henüz...
"- Evet sevgili dostum, seni aylar sonra karşıma getiren sebep nedir?"
"- Aşk olsun pamuğum. Ben seni sadece işim düşünce mi görüyorum?"
Dudaklarını büzüp ters bir bakış attı.
"- Evet.""- Gel buraya ufaklık. Kızmanı sonraya sakla."
Kollarımı iki yana açıp onun kucağıma atılacağı anı bekledim ve iki saniye geçmeden çoktan kolları boynuma sarılmıştı bile. Hoş, boyu pek yetişmediğinden zar zor uzanıyordu. Haline gülerken onu kendime daha çok çekip bedenine sıkıca sarıldım.
Başı göğsüme yaslıyken burnunu çekip mırıldandı.
"- Benim kocam olsaydın yemin ederim seni yolardım. Karından başkasına sarılırken en az on kere düşünüp, birde ondan izin alman gerekiyor aptal."Başımı eğip alayla ona baktım.
"- Ağlıyor musun sen? Bu kadar mı özledin bakayım beni?"Göğsüme sitemle vurduğunda inledim. Narin görünüşünün altında eli ağır bir kadın yaşıyordu.
"- Karını niye getirmedin? Kadınla tanışamadım bir türlü."
"- Sen niye ağlıyorsun onu söyle önce."
Kollarımın arasından çıkıp ofladı. Ellerini göğsünde kavuşturup bana arkasını döndü.
"- Zor zamanlardan geçiyorum, önemli değil. Seni de özleyince öyle duygulandım işte."Kaşlarımı çattığımda hissetmiş gibi arkasını dönüp bana ters ters baktı.
"- Baba tamam artık, saçmalamayı keste asıl konuya gel. Niye geldin?"
Meredith benim evlatlık kızımdı ancak onu nasıl yetiştirdiysem kızımdan çok yakın arkadaşım gibi davranıyordu çoğu zaman.
"- Ülkemde yaşanan iç karışıklığı duymuşsundur." Başını yana yatırıp onayladı. "- Koca bir şehir ve hatta etrafındaki birkaç küçük şehir daha mahvoldu Meredith. Yardımına ihtiyacım var. Yangında ölen bitkileri diriltmene, kırgın doğayı canlandırmana ve kaçan hayvanları topraklarımıza yeniden getirmene ihtiyacım var."
"- Sadece bu kadar mı?"
Derin bir nefes verdim. Kendi çocuklarımdan bile daha çok beni tanıyan bu kadın şüphesiz tek sırdaşım, dostum ve en güvendiğim insandı. Ona Gracelýnn'i bile emanet edebilirdim.
"- Ejderhayı tanıyorsun. Bir savaş istiyor ve ben buna karışmayacak olsamda karımın canına dolaylı da olsa zarar verdiği için onu parçalara ayırmak istiyorum. Yani onun düşmanıyım artık ve biliyorsun, aynı soydan geldiğimiz için onu yenerken yardıma ihtiyacım olacak. Benimle hemen hemen aynı güce sahip birini kolayca alt edemem. Senden istediğim, ben savaşırken arkamda durman, desteğini vermen ve karımın da her daim yanında olman. En azından bir süreliğine. Ardından kendi hayatına gitmene izin vereceğim."
Bir adamla ilişkisi olduğunu biliyordum ama ne olduysa ondan uzaklaşmak istiyordu. Hatta kaçmak. Ve ben onu bir süreliğine kaçmak istediklerinden uzaklaştıracaktım.
"- Tamam." Dedi aniden, sakince.
Gözlerimi kırpıştırıp duraksadım.
"- Ne? Bu kadar çabuk mu ikna oldun?"Yavaş yavaş gülümsedi. Utanan, haylaz bir çocuk gibi. Bu gözlerin onu ilk gördüğümden beri bana sevgi açlığıyla baktığını iyi bilirdim. Aslında herkese böyle bakardı ama onu sevmeyi kabul eden ilk kişi ben olmuştum, bu yüzden bana olan bağı farklı ve derindi.
"- Babam isterde ben onu redder miyim hiç?" Alt dudağını çekişterip gülüşünü büyüttü ama aniden buruklaştığı gözümden kaçmamıştı. "- Hem artık burada istenmiyorum zaten. Bilirsin beni istemeyeni ben hiç istemem hıh!" Omzunu küsmüş çocuk gibi sertçe kaldırıp havaya omuz attığında bir şeylere kırıldığını görebiliyordum. Ama iletişime kapalı gözüktüğü için bu konuyu onunla daha sonra konuşacaktım.
"- O halde gel benimle güzel peri kızı." Elimi tıpkı o dört yaşındayken olduğu gibi önüne uzatıp hayatıma davet ettiğimde küçük elini avcuma bıraktı. Ona güzel olduğunu her söylediğimde şımarıkca kıkırdar ve bir baba gibi ellerimi uzattığımda gözleri ışıldayarak hayranlıkla bana bakardı. Yine öyle oldu.
"- Gözlerini kapat kızım."
Kapanan gözlerine sevgiyle baktığımda derin bir nefes aldım. Meredith'i, tıpkı güneşim gibi çok seviyordum. Hayatımda karım ve öz kızım gibi sevdiğim Meredith'ten başka kadına yer yoktu ve ikisinin de iyi anlaşmasını umarak derin bir nefes aldım. Ardından karanlıklar içinde bir sis bulutuna karışarak benim evrenime geçiş yaptığımızda -evrenler arası geçiş yapabiliyordum ve benim krallığımla Meredith'in yaşadığı evren şu an yaşadığım yerden farklıydı- yeğenim Artemus'un ağaç evinin önüne gelmiştik.
Kapı biz çalamadan açıldığında Gracelýnn dışarı çıkmıştı. Beni görünce gülen yüzü ellerimin bir başka kadının elini tuttuğunu görünce solmuştu.Evet, şimdi dördüncü bir çocuğum olduğu kısmını ve otuz yaşında zannettiği kocasının neden yirmi yedi yaşında bir kızı olduğunu açıklama sırasıydı.
Derin bir nefes daha alırken gülümsemeye çalıştım.
Aniden söylesem kalbine iner miydi?
Dudaklarımı dişledim.
"- Merhaba canım. Tanıştırayım, Meredith."
Sinirlendiği açıkça belli olsada kibarlığından ödün veremediği için çatık kaşlarıyla Meredith'e elini uzattı.
"- Ben Gracelýnn. Siz?"Meredith ona bakarken hayranlıkla gülümsedi ve şakırcasına konuştu. Her sözüyle karımın gözlerinin kocaman açıldığının farkına varmaması elbette beklenen bir şeydi çünkü Meredith heyecanlanınca asla hiçbir şeyi farketmezdi.
"- Merhaba sayın Arşidüşes! Sizi ne kadar uzun zamandır görmek istediğimi bilseniz aklınız çıkardı! Size öyle hayranım ki... Babam hep sizden bahsediyor ve ne kadar güzel olduğunuzu kendi gözlerimle teyit etmek çok hoşuma gitti. Ayy gerçekten parlıyorsunuz inanamıyorum. Keşke sizin kadar güzel olabilseydim. Babamın niye sizi sevdiğini ilk görüşte anladım çünkü tek bakışta bile öyle göz kamaştırıyorsunuz ki! Kim bilir yüreğiniz ne kadar güzeldir... Bilirsiniz babam içi boş güzel bir kabuğu sevecek bir adam değil. Ee kimin babası canım? Tabii sizin gibi asil bir kadına aşık olacaktı değil mi? -burda bana döndü ve heyecanla çığırdı- Ayy baba cidden harika bir kadınmış bayıldım! Ama acaba beni sever mi? Hımm?"Merakla bana bakarken ben telaşla Gracelýnn'e döndüm ama dokunmaya çekindiğim için öksürerek mırıldandım.
"- İçeri geçip konuşalım mı hayatım?"Ah, karım şoka girmiş gibi donmuştu.
Pekâlâ, tamam.
●

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz Düşes Canlandı
FantasyBen Gracelýnn Tara Valentin. İlk yaşamımda aristokrat bir leydiydim. İkinci yaşamımda ise 21.yüzyılda İspanya'da yaşayan biriydim. Okumayı severdim. Gençlik yıllarımda okuduğum bir romanda ilk yaşamımda ki kocamın ana karakteri olduğu bir hikâyeyi...