"Biraz daha iyi misin?"
Onun aracanın içinde dakikalardır sessiz oturuyorduk.. ve kalın sesi bu kasvetli ortamı bölmüştü.Sorusuyla transa girmiş ifademden çıkıp ona bakarken algılamaya çalışmış saniyeler sonra ne yapacağımı bilemez halde kafamı sallamıştım.
Fazlasıyla utanıyor gibiydim..
Çünkü, o anın verdiği şeyle ona bir anda sarılmış ve hiç bırakmamıştım. Bırakmamamdan ötürüde beni arabaya kadar taşımıştı.. lanet olsunki bunların farkına şimdi varıyordum(!)Sikeyim, nereden çıkıp gelmişti ki..
Açıklama yapma gereği duyarken bir türlü birleştrimediğim kelimelerimle konuşmaya çalışmıştım. "Şey, ee.. ben o an.. yani bir anda-"
Ama onun aniden söze atlamasıyla yarıda kesilmiştim. "Bunun için utanma. Bana sarılmandan rahatsız olmadım. Sorun yok."
Ne demek istediğimi anlayarak cevap verirken yanaklarım sanki olacakmış gibi dahada yanmaya başlamıştı.
Şu an övgüye boğulduğu için utanan çocuktan bir farkım yoktu.Bakışlarımı o hariç her yerde gezdirirken ellerimle oynamıştım. Tanrım.. kulaklarıma kadar ısınıyordum!
"Senin o hale gelmeni sağlayan.. sebebi bana açıklar mısın?" Bileğimin üstüne koyduğu eliyle birlikte konuşmaya başlarken, ister istemez zihnimde canlananla dudaklarımı dişlemiştim. "Bir şey yok.."
Derin nefesinin ardından "Bana güvenebilirsin güzelim, anlat hadi." diyerek elimin üstünü parmaklarıyla okşamıştı.
İçim bir yandan çok hoş olurken bir yandan anımsadığım o anlarla burkuluyordu. Ve kaldığım ikilem ise beni telaşa sokuyordu.
"Ben.. ben anlatamam." Endişe içeren ses tonumla yerimde kıpırdanırken alt dudağımın titremesine engel olamamıştım.
"Tamam, tamam.. sakin ol. Önemli değil. Ne zaman hazırsan o zaman dinleyeceğim." Kısık tutmaya çalıştığı sesiyle beni sakinleştirmeye çalışması her harikulade belliydi. Ve bu davranışı oldukça insanın hoşuna giden bir davranıştı..
Çok geçmeden başımı belli belirsiz aşağı yukarı hafifçe sallamıştım. Bu süreçte ise eli elimden hiç ayrılmamış, bana ayni bakışlarla bakmaya devam etmişti.
İster istemez dikkatim ona kayıyordu.
Ve şimdi farkediyorumda.. maskesi yine yerini koruyordu. Sanırım yüzündeki o parçaya çabucak alıştığım için dikkatimi çekmemişti ya da dikkattimi çekmesine zaman yoktu. Bilemiyordum.Derince bir iç çekerek bakışlarımı başka yöne çevirdim. Bir kaç saat önce olayları düşünecek olursam, kendime büyük bir aptal demek istiyordum. Fakat bu konuyu daha düşünemeden yine onun sesi girmişti araya. "Nereye gitmek istersin. Burada böylece oturmak istiyorsan, oturalım. Gitmek istiyorsan, gidelim."
Sorduğu soruyla ne cevap vereceğimi bilemezken, neden hala benimle olduğunu sorgulamıştım. Şu an tek başıma bir yerde ağlayacağımı düşünürken, onun yanındaydım..
"Bana acıyor musun?"
Fısıltıdan öteye gitmeyen sesimle konuşurken, ister istemez gözümden bir damla yaş düşmesiyle birbirine kenetlenmiş ellerimi sıkmıştım.Bir süre cevap gelmemişti.. Tam onun yerine kafamda cevabı olustururken saçlarımı bulan eliyle öylece hareketsiz kalmıştım. "İnsan değer verdiklerini önemser, korumak ister, ona zarar gelmesini istemez. Buna acımak diyemeyiz. Değil mi.."
Duyduklarım bir nebze olsun içimi yatıştırırken bir yandanda kötü hissetmemi sağlamıştı. Neden bilmiyordum.
Belkide.. düşündükleriyle ters düşündüğüm içindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
comptive | taekook
Fanfiction'Bilinmeyen numara. Diyorum ki, o güzel kalçalarını biraz daha camının önünde sallaya sallaya odada tur atarsan boxer denen bir şey kalmaz üstünde. Yarı çıplaksın. Ya perdeyi çek, ya üstünü giyin ya da ben seni fena yapacağım ;)' •Taekook• Seme Jk...