beni affet (pişmanlık)

4.8K 364 214
                                    

Yeni bölümden herkese selam.

Bakalım neler olacak.

Keyifli okumalar.

🎬

Hepsinin bakışı aynı anda sınıf kapısına döndü. Bende onların baktığı yöne doğru baktım. Gözlerim kocaman açıldı. Elinde bir buket çiçek ile Mirhan..

Halisülasyon..

Şuan gördüğüm şey gerçek değildi. Gerçek olamazdı. Mirhan karşımda elinde bir buket çiçek ile durmuyordu. Ya ayakta rüya görüyordum ya da ben bu gün hiç okula gelmemiş yaşadığım her şey bir rüyadan ibaretti. Evet evet rüya görüyordum.

Yoksa Mirhanın elinde bir buket çiçek ile okulda sınıfın kapısının önünde Ankarada burada ne işi ola bilirdi ki. Gözlerimi kırpıştırdım bir kaç kez. Ama Mirhan olduğu yerde duruyordu. Gözlerimi sıkıca yumdum elim ile kapalı olan gözlerimi ovaladım.

Tekrardan açtığımda Mirhan hala olduğu yerdeydi. Sadece biraz faklı idi. Kendisini kapıya yaşlanmış, alaycı bir sırıtış ile bana bakıyordu. Böyle sırıtma be zalimin oğlu aşık oluyorum bir kez daha. İlk defa bana içten gülerken görmüştüm. İçimde bir şeylerin kıpır kıpır olduğunu hissettim.

Ne oluyordu bana. Kendine gel Azra sen ona kızgınsın kırgınsın. Hem o bana niye alay edercesine bakıyordu ki? Yüzüme sert olduğunu düşündüğüm bir ifade yerleştirdim. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Tam ağzımı açmış bir şey söyleyecek iken o benden önce harekete geçti.

Birkaç büyük adım atıp elindeki çiçek buketini masama bıraktı. Yine birkaç büyük adım ile gidip arkada boş olan bir sıraya oturdu. Tabi o koca cüsseli adam nasıl sığacak derken Mirhan bir şekilde kendini sığdırdı ve oturdu.

O ve öğrencilerim pür dikkat bana bakarken dönüp az önce önüme bırakılan bukete baktım. Içimde manolya ve beyaz gülün bulunduğu bir buket. İçinden ise mavi küçük bir ağıt parçası. Çatık kaşlar ile dönüp ona baktığımda aç dercesine bir işaret verdi. Çok bilmiş sanki o söylemese ben açmayacaktım. Mavi kağıdı elime aldım ve açıp okudum.

Beni affet..

Kan beynime sıçramıştı. Sinir damlarıma bir anda harekete geçmişti. Bu kadar basit miyi? İki gül bir not. Not da beyimiz iki kelam yazmış. Onda bile kendini yormamış kendisini. Çok kolaydı değil mi bu iki kelimeyi söylemek. Çok basitti. Her şeyi yap karşındakini umursama sonra da beni affet. Oldu ağam nasıl istersen.

Kafamı kaldırıp umutlu gözlerle bana bakan Mirhana öldürücü bir bakış attım. Bu tepkimi beklemiyor olacak ki affalamıştı. "Size bu gülleri ve notları bu adam mı verdi" diye sordum öğrencilerime. Hepsi kafası ile beni onayladı.

"Ben size tanımadığınız kişiler ile konuşmayın demiyor muyum çocuklar?" Dedim ola bildigince sakin bir sesle. Her ne olursa olsun onlar çocuktu ve kızmaya hakkım yoktu. "Ama o sizin eşiniz öğretmenim" dedi Dilek.

"Ama onunla konuşmanız için geçerli bir sebep değil. Bir daha kim olursa olsun yabancı biri ile konuşmayacaksınız" dedi kesin net bir sesle. Bu sırada Mirhan ile göz teması bile kurmuyordu. "Anlaşıldı öğretmenim" dedi tüm sınıf birden. Memnun bir bakış attım.

Telefonumdan saate baktım. "Maalesef dersim kaynadı. Zil çalacak çocuklar toplanın" dediğimde hepsi çantalarını toplamaya başladı. Tekrardan masama oturdum. Mirhan yokmuş gibi davranıyordum. Az önce masama bırakılan çiçekleri bir köşeye bırakıp sınıf defterini doldurmaya başladım.

Adar abi, Şilan yengeye gül getirdiğinde ne kadar da özenmiş bende istemişim halbuki. Ama şimdi bana gelen çiçeklere sevinemiyordum bile. Keşkelerle geçen hayatıma bir keşke daha ekledim. Keşke bu çiçekler bu şartlara bana gelmeseydi.

Saklı BahçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin