"Sevdiğiniz bir bedenin kan kaybederek acılar içerisinde can verdiğini görmenin... giderek yavaşlayan, hafifleyen ve parmağınızın altında sönen bir nabzı hissetmenin ne olduğunu biliyor musunuz?"
STEFAN ZWEİG.•
Günümüz:
14. Bölümün son kısmı(hatırlatma):
Şehir meydanından gelen sesle yaslandığım duvardan uzaklaşıp kulenin dışına baktım. Şehrin iç kısımlarında, mavi alevler arasından bir ışık süzülüyordu. Başta minicik olan ışık saniyeler içinde tüm imparatorluğu kaplamıştı. Yalnızca bir şehri değil, koca imparatorluğu. Karanlığa hükmeden bir büyücü olduğumdan elbette ışıktan rahatsız olmuştum ancak vücudumda ki ta yüzyıllar öncesinden kalma yara izlerini bile iyileştirdiği gerçeğini reddedemezdim. Yüzümdekiler ve ellerimdekiler dışında nerdeyse hepsi kaybolmuştu.
Işığın kaynağını başta kestiremesemde sonrasında yaydığı auradan sahibini tanımıştım.
Gözlerim açılırken kulenin merdivenlerine koşup hızla aşağı inmeye başladım.
Çünkü korkarım, bu güzel enerji karımdan başkasına ait olamazdı.
Hasta olduğu için zayıf olan Gracelýnn muhtemelen kazara imparatorluktaki tüm canlıları iyileştirmiş ve şu an bedeninde büyük bir yıkım gerçekleştirmişti. Hastalık yüzünden güçten düşen bağışıklık sisteminin bu kadar büyük güç kullanımını kaldıramayacağından emindim.
Kaleden çıktıktan sonra, büyüyle kara dumanlara dönüşüp rüzgara karışarak enerjinin kaynağına ulaştığımda, birleşen dumanlar arasından çıkmış ve onu görmüştüm.
Yerde bilinçsizce kanlar içinde yatan Güneşimi.
Hızla yanına koşup bedenini kollarım arasına alırken bir yerine zarar vermemek için dikkat ediyordum. Kollarımda ki kadınla birlikte tekrar kara dumanlara dönüşerek rüzgarın gücüyle Malache ormanına girdim. Sıradan insanlara yardım etmeyi reddeden antik zamanlardan kalma bir şifacı olan elf Artemus'un ağaç eve asla benzemeyen ağaç evinin önüne geldiğimde tekrar dumanlar arasından çıkmıştım. Tahtadan yapılma kapısına tekme atarak büyük bir gürültüyle açılmasına neden oldum. Pencere önünde kitap okuyan adam irkilerek kapıya dönüp beni görünce titremeye başlamış ve telaşla ayağa kalkmıştı.
"- Hoşgeldiniz Kara lord, emredin!"
Evden içeri yürüyüp Gracelýnn'i yatağın üzerine bırakırken sesim emir verir tondaydı.
"- Karımı kurtar!"
●
Elf Artemus, krallığımın eski şifacılarındandı. Birkaç yıl önce işinden istifa etmiş ve ortadan kaybolmuştu. İhtiyacım olmadığı için hiç aramamıştım onu. Ancak karımı aptal bir hastalık yüzünden kaybettiğimde Artemus'u özgür bıraktığıma pişman olmuştum. Aylarca onu arasamda bulamamıştım çünkü lanet olası elf çok iyi gizleniyordu. İki hafta önce onu bir perinin ispiyonlaması sonucu bulmuş ve tekrar emrim altına almıştım.
"- Endişe etmeyin efendim. Gerekli tedaviyi uyguladım. Şükür ki arşidüşesin vücudu kısa bir süre önce dayanıklılık elde etmiş. Aksi halde daha ciddi bir problemi olabilirdi."
Yeşil saçlı adam henüz genç görünüyordu. Yirmili yaşların başında toy bir öğrenci gibiydi. Oysa doğumu dört yüz yıl önce gerçekleşmişti. Annesi, erkek kardeşimin eşiydi. Yengem Sofia onun doğumunda ölmüştü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz Düşes Canlandı
FantasyBen Gracelýnn Tara Valentin. İlk yaşamımda aristokrat bir leydiydim. İkinci yaşamımda ise 21.yüzyılda İspanya'da yaşayan biriydim. Okumayı severdim. Gençlik yıllarımda okuduğum bir romanda ilk yaşamımda ki kocamın ana karakteri olduğu bir hikâyeyi...