Arabasını Ali'ye teslim ettiği sabahtan sonra evine dönmedi Gülru. Gözyaşları içinde tamirhaneden çekip gittiği gecenin üzerinden üç gün geçmişti. Ne evine geliyor ne de arabasını sormak için arıyordu. Elinde bir telefon numarası olduğunu sanmıyordu Ali, ama yine de adeta her şeyi arkasında bırakırcasına olan bu davranış onun vicdanını eziyordu. İki gecedir iş yerini her kapatışında başını kaldırıp üst kata bakıyor, ışıkların yanmasını umuyordu. Görmeden gelmiş, evine girmiştir düşüncesiyle bakıyordu ama ışıklar iki gecedir yanmıyordu.Ekrem'in karşısına park edişini görünce başını eğerek arabaya yaklaştı. "Çayın var mı kardeş?" Kapısını kapatan Ekrem, Ali'ye döndü. "Ne oldu?" Bakışlarını ayakuçlarına indiren Ali yerde bir şey ararcasına susuyordu.
Bardağındaki çayın sonuna gelen Ekrem dudaklarını büktü. Bir süredir arkadaşını dinliyordu. "Doktor hanıma hayranlığım arttı dersem abartmış olmam. Gururu arabasından daha kıymetli ki arkasına bakmadan gitmiş. Mine'nin rahat durmayacağını biliyordum. Benim konuşmamı ister misin?"
Kadınlara olan güveninin zedelenmiş olmasına rağmen Gülru'nun hakkını teslim ediyordu Ali. Kaç kadının böyle bir girişimde bulunacağını düşünüyor, gözünün önüne Gülru'dan başkası gelmiyordu. "Şu an değil. Yaşandı, bitti. Evet doktor hanım üzüldü ama belki bir daha böyle bir şey yapmaz."
Dudağının kenarı kıvrıldı Ekrem'in. "Mine'den bahsediyoruz, bu söylediğine kendin inanıyor musun?"
"Sadece umut ediyorum."
Çenesini kaşıyan Ekrem, Ali'nin anlattıklarını tekrar düşündü. "Çoğul konuşması ilgimi çekti. Hepinizden nefret ediyorum mu demişti?"
"Öyle, dedi. Yalancılar diye de bağırdı." Ekrem'le göz göze geldi.
"Ağlayıp, eve gelmemesi, sözleri... Belli ki yaşanmışlıkları olan biri olduğunu düşünüyorum."
Ali gözlerini kapatıp omuzlarını indirdi. "Sanırım."
Arkadaşının üzgün, vicdan muhasebesi yapan hâline bakıp öne eğildi. "Şu doktor arkadaşında kalıyordur. Ama hastaneye gelip gidiyordur."
Dudağını büküp, kollarını bağladı Ali. "Muhtemelen."
"Gidip bulsana oğlum. Anahtarını verirsin. Komşuyuz sonuçta, sonsuza kadar evine gelmeyecek değil ya."
"Geldiğinde alır anahtarını, kız benden uzak durmak istiyordur. Sen, git bul diyorsun. Bulup ne diyeceğim?"
"Otuz iki yaşındasın, ben mi öğreteceğim Ali? İstemesen de sayende bir şeyler oldu. Konuşup ona güven vermek zorundasın. Genç bir kadın o, hayatta kimi olduğunu bile bilmiyoruz. Şurada kendi ayakları üzerinde onuruyla yaşamaya çalışıyor. Mine gibi birinin onu üzmesi bile yeterince üzücü."
"Annesi yokmuş, doğumda ölmüş." dedi Ali. "Annem anlattı. Babası çiftçiymiş, daha sonra evlenen babası ve üvey annesinden olma bir erkek kardeşi varmış. Konya'da yaşıyorlarmış."
"Öksüz büyümüş demek..." Arkasına yaslanan Ekrem'in içi ezilmişti. "Yarın da gelmezse gidip buluruz. Ben de gelirim. Yazık oğlum, üzüldüm."
"Vicdanım çok iyiydi, vur Ekrem vur." Yerinden kalktı. "Kalk annem son yarım saattir beni yemeğe bekliyor. Sen de gel."
Ekrem de kalktı. "Aç değildim ama Hacı Annemin yemeklerine hayır demem. Yarın gideceksin değil mi?"
"Bakarız."
Göz devirdi Ekrem. "Bakarız ne demek Ali?"
"Bakarız demek."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akasya Sokağı -Kitap oldu-
RomanceAkasya Sokağı kitap olarak raflarda ve tüm sitelerde. Bölümler yüklenmeyecek, zaten hiç yüklenmemişti. Tanıtım bölümlerini keyifle okuyun. 💜