Yaptığım makarnayı kontrol ettikten sonra sıcak yemekten gelen dumanlar eşliğinde kapattım tencerenin kapağını.
Yemek masasına örtüyü yerleştirdikten sonra elimle koymuş gibi bardak ve tabakları dolaptan ilk seferde bulup çıkardım. Salatanın da son dokunuşlarını yaparken kapının çalmasıyla birlikte elimde duran bıçağı kenara koyup yüzümde büyük bir gülümsemeyle mutfaktan ayrılıp dış kapıya doğru hızlı ve büyük adımlarla ilerledim.
Kapıyı açtığımda şu hayatta beni düşünen sayılı insanlardan birini ve hayatımı daha da boka sardırmayı düşünen iti göreceğimi sandım. Ya da en azından onun annesini, ama kapıda duran bu hayatta hem en nefret ettiğim hem de bir şekilde en sevdiğim adamı gördüm. Hala onu neden sevdiğimi bilmiyordum. Belki hayatta bana bakan tek ailem olduğu için ya da en azından bana bir ev verdiği için, ama kimi kandırıyordum ki bu saydığım sebepler yüzümde hiç bir gülümseme etkisi yaratmamıştı ya da hiçbir zaman minnet etme gereği duymadığım şeylerdi çünkü sevgi olmayınca ardından ne geliyorsa beni mutlu etmeye yetmiyordu.
"Burada olacağını adım kadar iyi bilmek ne kadar sinir bozucu bilemezsin."
Kapıda duran elim kaydı, yüz ifademi hala sabit tutarken onun çatılmış kaşlarının ardındaki yaşanmışlıklarda gezindi gözlerim. Güldüğünü hiç görmemiştim, sırıttığını ya da dudağının kenarında oluşan küçük bir kıvrılma da. Ben doğduktan sonra bunların hepsini yapmayı bırakmıştı.
"İçeri gir." Dedi evimizi işaret ederek. Adımını bana doğru attığında evde birinin olup olmadığını kontrol etmek istediğini anlamıştım, bir adım geri çekilip kapıyı hafifçe örtüp karşısında korkmadan durdum. Bakışları tekrar bana döndüğünde bedeninde gezinen öfkeyi atıp kurtulmak için onların yerine beni seçtiğini o bakışından kolaylıkla anladım. Yine de bunlar beni korkutmaya asla yetmiyordu.
Babam dudaklarını aralayıp bir şey demek için hazırlandığı sırada ne diyeceğini anladım ama merdivenlerden gelen ayak sesleriyle ikimizin kafası da oraya yönelince dudaklarını geri kapatıp konuşmadı.
Emir sessiz sedasız merdivenleri çıkarken izlendiğini hissetmiş gibi kafasını kaldırıp bize baktı. Boş bakışları ikimizin arasında gidip gelirken ne olacağını anlamış gibi bakışları beni buldu ama yüzünde gördüğüm sırıtış bu durumdan üzülmek şöyle dursun oturup göbek atıp kryifleneceğinin göstergesiydi. Yürümeye devam etti. Kapıya kadar ulaştığında kısa bir an tekrar kafası bana döndü, babam doğruldu ama o yüzünden hiç mi hiç ayrılmayan o gülümsemesiyle hiçbir şey demeyip önünde durduğum kapının onun geçmesi için ayırdığım boşluktan süzülerek içeri geçti ve kapıyı arkasından sertçe kapattı.
Kapının arkamdan kapanma sesiyle beraber yüzüme yediğim tokatın sesi birbirine karıştı. O an hangi tarafa döneceğimi şaşırdım.
"Sana bir daha söylemeyeceğim, içeri geç."
Yumruklarımı sıkıp ona bakmaya devam ettim. Dudaklarını sertçe birbirine kenetlerken gözlerinden ışık hızıyla bir hüzün geçip gitti. Gördüğümden bile emin değildim ama az sonra babamın eli yumruk olup yüzüme indiğinde böyle bir şeyi görmenin annemin hayata tekrar dönmesiyle aynı eşitlikte olduğunu fark ettim. Yanaklarımda acı yayıldı, yayıldı ve yayıldı. Oradan kalbime kadar ilerledi ve oraya yerleşti. Kalp kırıklığımı da alıp yanından hızla geçip gittim.
