23• "Kabus"

1.1K 182 189
                                        

Oy ve yorum 🍫
•••

Bitirdiğimiz fincanları masaya, ki büyük olmasına rağmen boyu kısaydı sehpa da denilebilirdi sanırım, koyduk. Bu sayede ona iyice yılıştım ve sarıldım beline. Kafam göğsüne gelirken onun elleri saçımdaydı. Kahve içmiştik ama uykum gelmişti nedense. Fazla huzurlu bir ortam diyeydi sanırım.

"Hyunjinn naasılsın?"

"Mayışık moda girmişsin şimdiden. Sahiden de hasta olacaksın Jeongin-ah." Kafama kopan öpücükle mırıltılı bir ses çıkardım. Bu onu güldürmüştü. "Hadi yatağa geçel- yani yatakta yatmalısın. Belin tutulabilir."

Gözlerim kapanırken beline iyice sarıldım. Bence bir sorun olmazdı böyle yatsak. Yani en azından benim için olmazdı. Böyle sevmiştim. Hmhm.

Hyunjin kollarımın arasından çıkınca kaşlarım çatıldı. Hafife gözlerimi aralayıp ters ters ona baktım. Hain. "Şu an tamamen bir ayıcıksın. Kabarmış bir ayıcık. Hadi gel bakalım."

Kollarına alıp kaldırdığında boynuna sardım kollarını. Woaa. Zayıftı ama beni kolayca almıştı kucağına. Acaba dengeli beslenip güzelce uyusa ne kadar güçlü olurdu? Kas yapsa felan... hm. Nedense bu fikri pek sevmedim dengeli beslenip uyusun ama kaslı olması gerekmiyor. Evet evet.

Sırtım yumuşak yere temas edince beni çoktan yatağına getirdiğini fark etmiştim. Yatağa beni koyup öylece durdu. Üstümden çekilmemişti ama gözümü açmak istemiyordum. İçimden bir seste bu halimi incelediğini söylüyordu zaten. "Çok güzelsin. Çok fazla hemde."

Sağ elmacık kemiğimde arka arkaya küçük küçük üç tane öpücük hissettim sonraysa burnunu sürtüp bir öpücük daha almıştı. Geri çekileceği sırada tuttum onu. Kendime çektiğimde bunu beklemeyen Hyunjin kollarımın arasına çoktan girmişti. Onun kolları da beni sararken bu durumdan memnun olması beni de mutlu etti. "Çok yakışıklısın Hyunjin-ah. Kendini öyle görmesen bile bazen korkuyorum."

"Neyden korkuyorsun ki?"

"Bana anne kuş dedin ama..." Gözüm kapalı iyice yanaşıp boynunun altındaki yerimi sağlama aldım. "Ya kaygını yendiğin zaman herkes seni çok severse? Bir sürü fanın olur. Beni unutmamalısın jinnie."

"Bu... ah şey. Hmm. Kıskançlık değil mi? Beni kıskanıyor musun gerçekten?"

Kaşlarımı çatıp kafamı biraz kalırdım. Bu dip dibe gelmemizi sağlamıştı. "Sevdiğim adam değil misin tabi ki kıskanıyorum."

"Pffftt" Hyunjin hayretler içinde gülerken kaşlarımı daha çok çattım. Ne oldu yahu? A. Sahiden az önce ne dedim ben? Hatırlamıyorum. Sanırım uykuya bağlı hafıza eksikliği çekiyorum. Umarım sabah kalkınca hatırlayıp rezil hissetmem.

"Cidden sen... bence uyumalısın. Sabah yoksa yüzüme bakamayacaksın." Tekrar güldü sonraysa dudağımdan küçük bir öpücük aldı. "Uyu Jeongin."

"Bence öpeceğim. Dudağını getir. Hyunjiiin gülme dedim!" Debelenmeye başladığımda en sonunda tekrar öpmüş ve bana sıkıca sarılmıştı. Gülümsedim. Ehehe.

"Seni unutmak ne yapmak istediğim ne de yapacağım bir şey Jeongin." Gözlerim uykudan kapanırken onun sesi de sakin geliyordu. Sanırım uykusu gelmişti onunda. "Kim beni seversen sevsin umrumda değil. Ben seni seviyorum."

Saçlarımı okşarken bir şey demedim ve kendimi uykuya teslim ettim. Gözleri zaten sona doğru uykulu bakmaya başlamıştı. Şimdiyse eli yavaş hareket ediyordu. Bana kalırsa uyuyacaktı bugün Hyunjin. Umarım uykusunu güzelce alır güzel rüyalar görerek benimle birlikte kalkardı. İşte o zaman dünyanın en mutlu insanı felan olurdum.

.
.
.

"A-anne. An-nem a an-"

Duyduğum sesle gözlerimi yavaşça araladım. Hyunjin'in bedeni kasılıyor beni saran kolları sıkıca tutuyordu beni. Yutkundum.

O.

Ağlıyordu.

Sesli ağlasa içinde tuttukları dışarı çıkar rahatlar dediğim çocuk şimdi sarsıla sarsıla hıçkırarak ağlıyordu ve bunun rahatlamakla bir ilgisi olduğunu sanmıyordum. "Özür dilerim. Özür ben dilerim ben nolur ben."

Ensemde onun gözyaşlarını hissedebiliyordum. Gözüm dolarken geri çekildim ve bedenini bedenimden ayırıp yarı oturur pozisyona geldim. Gözünün içine bakmalı, sakinleştirmeliydim onu. Çok ağlıyordu çünkü. Çok... çok fazla ağlıyordu...

"Hyunjin? Hyunjin bana bak. Hyunjin ben burada-" Yüzüne bakmamla dünyamın başıma yıkıldığını hissettim. Gözleri kapalıydı. Kendinde değildi Hyunjin. Kabus görüyordu şu an ve bu o kadar şiddetliydi ki yüzünü yastığa bastırmış çekiştiriyordu olduğu yeri. Arada nefesi kesiliyor öksürerek yutkunup tekrar ağlamaya sayıklamaya devam ediyordu. Ayakları kasılıyor bütün bedeni sarsılıyordu.

Çok fazla acı çekiyordu.

"H-hyunjin? Hyunjin uyan. Hyun? Hyunjin lütfen."

Bende ağlıyordum artık. Gözyaşlarımı silip. Ellerimle yüzünü yastıktan ayırmaya çalıştım ama karşı kokuyordu bana. Daha çok ağlamasına neden oluyordu bu. "Ben yapmadım. Yemin ederim hiçbir şey yapmadım ben yapmadım a a-acıyor. Çok acıyor baba."

Eliyle kendi kendini sarıp ayaklarını birbirine çektiğinde kulaklarını da kapamaya çalışıyordu bir yandan. Yalvarışlarımı bir kenara bırakıp yapmaya çalıştığı gibi kulaklarını kapadım. Bu biraz olsun sakinleşmesini sağlamıştı.

"Çok yanıyor. Çok acıyor. Bana öyle bakmayın. Bakmayın. Yalvarırım. Nolur. Nolur..."

Sanki biri ona vuruyormuş gibi kasılıyordu bedeni. Kulaklarından elimi çekmeden sarıldım. Sayıklamaları mırıltıya dönmüştü. Ağlayarak özürlerini diliyor yapmadığını kısıkça söylüyordu. Yutkundum ve kafasına küçük bir öpücük kondurup kafasını kafama yasladım. Bende ağlıyordum sessizce. Gözyaşlarım döküyordu yanaklarımdan.

Ona, uykusunda bunu yaşatacak kadar ne yapmışlardı? Bir insan uykusunda böyle sarsılarak kendine zarar verecek derecede ağlar mıydı? Sayıklar mıydı böyle af dilercesine? Sanmıyordum. Normal şeyler yaşayan biri olamazdı Hyunjin. Bu güzel nazik kalbine ağır gelen şeyler olmuştu.

Ona zarar veren çok şey olmuştu.

"Yaşamak istemiyorum." Duyduğum şeyle nefesim kesildi. Öyle içten bir şekilde demişti ki bunu öylesine demediği belliydi. "Ben ölmeliydim. Doğmamalıydım. Ölüp gitmeliydim. Ölmeliyim. Herkese yüküm. Aptalım. Varlığımın gereği yok. Ben. Ben ölmeliydim-"

"HAYIR ÖLMEYECEKSİN!"

Kendimi tutamayıp bağırdığımda titremişti. Hissetmiştim bunu. Ona sarılmayı kestim ve tüm gücümü kullanarak yüzünü yastıktan ayırdım. Hala gözü kapalıydı ama umrumda değildi. Titrediyse beni az da olsa duyabiliyor anlamına geliyordu bu. "BEN BURADAYIM NASIL ÖLMEYİ DÜŞÜNEBİLİRSİN!"

Gözyaşlarım onun yüzüne düşerken bağırmaya devam ettim. "Yang Jeongin'in sevgilisiyken ölmeyi aklından bile geçirme Hwang Hyunjin! O seni çok seviyor ve eğer sen ölürsen o da ölecekmiş!"

"J-jeongin." Gözü kapalıydı ama sesi titreyerek adımı söylemişti. "Jeongin'im ölmesin."

"Sen onunla olursan ölmez. Sende yaşarsan yaşar. Jeongin'e söz ver!"

"Yaşamak ne anlama geliyor bilmiyorum ki ben..."

Duyduğum şeyle hıçkırdım. Titremesi ve ağlaması azalmıştı ama sözleri... derin bir nefes alıp seslice nefesimi verdim.

"Nasıl yaşayacağını bilmiyorsan o zaman benim için yaşa! Yaşamın anlamını bilmiyorsan anlamı ben olayım ve beni yaşama anlamın olarak kullan!"

•••
Hyunjin krizlerinden ve her uyuduğunda yaşadığı şeyleri tekrar tekrar görmekten kaçmak için uyumuyor. Bu durum da artarak insomiaya dönüşüyor. Burada yani ikisini de yaşadı

En sevdiğim kitabın en sevdiğim sözünü kullandım asla pişman değilim sevgilerle kremaaa🧡

Chocolate •Hyunin• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin