Geçmiş, Marlon savaşa gitmeden günler önce:
"- Bilerek yapmadım!" Çaresiz bağırışım kocamın umrunda değildi. Yüzünde ki öfkeli ifade değişmiyordu.
"- Sana bin kere eşyalarıma dokunma dedim! Beni sorgulama dedim. Sen ne yaptın? Masamı kurcalarken bin yıllık antlaşmaları mahvettin."
Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum.
"- Marlon, yemin ederim kazayla oldu. İsteyerek yapmadım-"
"- Ama yaptın! Değil mi?" Sesi o kadar sertti ki korkudan bir adım geri attım. Bunu farketmedi ve üzerime yürür gibi hiddetle bana yaklaştı. Tek parmağı tehdit eder gibi havaya kalkmıştı.
"- Bilerek yapmamışmış! Yalancı. Senin yalanlarına inanacak bir aptala mı benziyorum? Ben bir aptal değilim Gracelýnn ama sen benim aksime tam da öylesin. Seni aldattığımı düşündün değil mi? Ancak bir aptal kendisini delicesine seven bir adamın onu aldattığını düşünür."
Tekrar geriye doğru adımlarken titriyordum. Gözyaşlarım durmak bilmiyordu. Beni korkutuyordu.
"- Benden bir şeyler saklıyordun. Ne olduğunu merak ettim. Biz karı kocayız, gizlimiz saklımız olmamalı-""- Güvensizliğinin bahanesi bu mu?" Kaşlarını öyle bir çatıyordu ki, öyle bir öfkeyle bakıyordu ki ölüyormuş gibi hissediyordum. Hayata bağlanmamı sağlayan adamı, nefesimi kaybetmek istemiyordum. Bu yüzden çaresizce çırpınıyordum.
"- Garip davranıyordun Marlon. Yanıma nadiren uğruyordun. Bu ay odaya sadece altı kez geldin. Diğer tüm geceler ya dışardasın ya da çalışma odanda. Eve birileri girip çıkıyor. Hiçbiri tekin tiplere benzemiyor. Bitmek bilmez toplantılar yapıyorsun. Yemek saatlerini kaçırıyorsun. Bir haftadır doğru düzgün yüzünü görmedim. Sana ne olduğunu soruyorum cevap vermiyorsun. Nerdesin diyorum boşver diyorsun. Eve gelenler kim diyorum konuyu değiştiriyorsun. Senden alamadığım cevapsız sorular kafamda çığ gibi büyürken susup itaatkâr bir şekilde bana dönmeni beklememi istiyorsun. Ne yapmalıydım? Ne olduğunu bilmek istedim sadece. Beni aldattığını düşünmedim-"
"- Senden tek istediğim bana güvenmendi! Evinde otur ve beni bekle dedim. Daha sonra anlatacağım dedim. İşlerime karışma dedim. Sense dediğim hiçbir şeyi yapmadın. Lanet olası merakının neleri mahvettiğini bilmiyorsun değil mi? Bilsen bile umrunda olur mu ki? Ne de olsa sen babasının pamuklara sararak büyüttüğü, şımarık, kibirli, her halta burnunu sokan ama kanı bile bulanık olan soyu belirsiz, aklı bir gram olgunlaşmamış küçük bir çocuğun tekisin! Ve ben Gracelýnn, senin yüzünü bile görmek istemiyorum. Sesini duymaya tahammül edemiyorum."
Histerikçe güldü ve alayla beni süzdü.
"- Doğrusu seni nasıl sevebildiğimi bile bilmiyorum. Ne de olsa seni öz annen bile sevememiş. Annenin niye seni sevmediğini sorguladın mı hiç? Belki de sen sevilmeyi hak etmeyen bir ruh olduğun içindi. Ben sevgisizlikle lanetlenmiş bir kadını sevmeye çalıştım ama sen sevilmenin ne olduğunu bile bilmiyorsun. Seni sevenlere nasıl karşılık vermen gerektiğinden bihabersin."Hınçla sarfettiği sözlerin kalbimi nasıl paramparça ettiğini, gözlerimin nasıl hayalkırıklığıyla dolduğunu ve ruhumun ne kadar incindiğini görmüştü. Ama umrunda bile değilmiş gibi arkasını dönmüş, kapıyı çarparak odadan çıkmıştı.
Yüzüme kapanan kapıya öylece bakarken dizlerimin bağı çözüldü. Yere kapaklanırken boğazımda düğümlenen hıçkırıkları daha fazla tutamamış ve zangır zangır titreyerek ağlamaya başlamıştım.
Canımı en çok yakan hatalı olduğumu bilmekti. Onun gazabını haketmiştim ama ne olursa olsun bu sözleri düşmanıma bile söyleyemezdim ben. O ise onun en yakını olmama rağmen hiç tereddüt etmeden, biraz bile halime acımadan beni lime lime etmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz Düşes Canlandı
FantasyBen Gracelýnn Tara Valentin. İlk yaşamımda aristokrat bir leydiydim. İkinci yaşamımda ise 21.yüzyılda İspanya'da yaşayan biriydim. Okumayı severdim. Gençlik yıllarımda okuduğum bir romanda ilk yaşamımda ki kocamın ana karakteri olduğu bir hikâyeyi...