Medya: Metehan Güçlü
Aslında Toprak'ın bakış açısından devam etmeyi planladığımı söylemiştim ancak aklımdakiler için Mete'nin bakış açısı daha uygun gibi geldi o yüzdenn Mete'den devam ediyoruz
İyi Okumalar! 👁🗨
-
Nöbetin son saatini aşıracak yakıtı temin etmek için küçük bardağa doldurduğum kahveden aldığım yudumla burun kenarlarım kırıştı. Tam istediğim şekilde zift gibi ve bir o kadar kafeinli, uykumu açacak türden.
Bardağın yarısına gelirken kolumu sallayıp beyaz önlüğün bileğinin geriye doğru açılmasını sağlayarak saate baktım. On beş dakikalık molam bitmek üzereydi. Aslında resmiyette mola hakkımız yoktu ancak diğer arkadaşlarla dönüşümlü olarak akışı bozmayacak şekilde birbirimizi idare ederek soluklanacak vakit yaratıyorduk kendimize.
Ayağa kalkıp ceplerimi yoklayarak sigara ve çakmağımın yanımda olduğuna emin olduktan sonra arası geniş adımlarla acil servisin dışına yürüdüm. Birkaç saattir çiseleyen yağmurdan ötürü gökyüzü, grisini kuşanmıştı.
Ciğerlerimi nemli havanın taşıdığı toprak kokusuyla doldururken gülümsedim. Kesinlikle yağmurlu havaların insanıydım. Birbirini kovalayan adımlarımla girişin sağında kalan duvarların kesişerek bir cep oluşturduğu köşeme ilerledim. Burayı seviyordum çünkü girişe yakın olmasına rağmen gözden uzak kalıyordu.
Cebimdeki paketten bir dal çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirirken sırtımı yuvarlak sütun biçimindeki kolona yasladım. Tutuşturduğum sigaradan çektiğim dumanla ciğerlerimi tütsülerken elimdeki kahve dolu karton bardağın kenarını eziyordum.
"Doktor?"
Arkamda duyduğum sesle irkildim. Duruşumu dikleştirirken dışarı vermeyi unuttuğum sigara dumanıyla yanan boğazımdan ötürü hafifçe öksürdüm. Birkaç saat önce bıçaklanan genç için kapıda bekleyen adam biraz çekinerek biraz daha önüme geldiğinde boğazımı temizleyip konuştum.
"Evet?"
Adam başparmağıyla arkasında kalan hastane binasını işaret ederken yanıtladı.
"Sizi arıyordum, burada olduğunuzu söylediler. Rahatsız etmiyorum değil mi?"
Kafamı iki yana salladım.
"Etmiyorsunuz. Evet, dinliyorum."
Adamın konuşacak gibi aralanıp düz çizgi haline geri dönen dudaklarına eşlik eden hafif çatılan kaşlarından bir şeyleri söyleyip söylememekte kararsız olduğu belliydi. Konuşmasını beklediğimi belirtmek adına gözlerine çevirdiğim bakışlarımın üzerindeki kaşlarımı biraz yukarı kaldırdığımda adam, soluk verip konuştu.
"Kardeşimin başına gelenle alakalı söylediği bir şey oldu mu size?"
Dudaklarımı birbirine bastırıp soluğumu burnumdan dışarıya doğru verdim.
"Ben sadece kardeşinizin acil müdahalesiyle ilgilendim. Bu konuların muhatabı ben değilim, kardeşinizle konuşmalısınız."
Adam, dudaklarını ıslatıp devam etti.
"Peki , kardeşimle daha önceden tanışıyor muydunuz?"
Tek gözüm hafif kısılırken dudağımı hafif dışarıya büküp kafamı iki yana salladım.
"Hayır, sanmıyorum."
Düşünceli şekilde yüzüme bakıp kısa süreliğine duraksadı.
"Metehan Bey, Toprak ameliyattan çıktığından beri adınızı sayıklayıp duruyor. Ben de sizi bulmam gerektiğini düşündüm."
Elimdeki bardağı sallayıp dibindeki son yudumu kafama diktikten sonra bitmiş sigarayı içine atarak söndürürken konuştum.
"Olabilir, ameliyattan önce konuştuğumuzdan aklı orada kalmıştır. Narkozun etkisi geçince düzelir."
Adam soluk verirken başıyla beni onayladıktan sonra elini ikimizin arasına uzattı.
"Bu arada ben Fatih Karakurt. Karakurt Yapı'nın sahibiyim."
Diğer elini üzerindeki ceketin iç cebine atıp çıkardığı kartı bana uzattıktan sonra devam etti.
"Birkaç saat önce beni insan yerine koyup dinlediniz. Belli ki kardeşime de yardımcı olmuşsunuz ki adınız diline dolanmış. Olurda ihtiyaç duyarsanız istediğiniz zaman kapımızı çalabilirsiniz."
Gülümseyip uzattığı eli sıktım ancak kartı almadım.
"Görevimin dışında bir şey yapmadım. Yine de teşekkür ederim."
Kartı almadığım için bozulduğunu kısa süreliğine düşen yüz ifadesinden anlayabilmiştim. Yine de ısrarcı olmadı.
"Peki, teşekkür ederim yeniden. Sizi daha fazla meşgul etmeyeyim öyleyse."
Başımla selam verdikten sonra o da aynı şekilde beni selamladı. Onu arkamda bırakarak acilin sensörlü kapısından içeriye girdim.
Kısa süre sonra Fatih'in arkamdan adımı seslendiğini işittiğimde duraksayıp bana kavuşmasına izin verdim.
"Metehan Bey, sizi bu konuyla fazlasıyla meşgul ettiğimin farkındayım ama Toprak'ın yanından aradılar. Hala sizin adınızdan başka kelam çıkmıyormuş ağzından. Uğrayıp kısaca görme imkanınız var mı acaba?"
Normalde yardımcı olmaya çalışırdım belki ancak adli vaka söz konusu olduğundan burnumu sokmamam en iyisiydi. Biraz daha sesli soluyarak konuştum.
"Bakın, şu an görev saatlerim içerisindeyim. Sonrasında da bunu yapmam mümkün değil. Söylediğim gibi narkozun etkisinde anlamsız konuşmaların olması gayet doğal. Sabrederseniz düzeldiğini görürsünüz. Şimdi, izninizle doktor arkadaşım bekliyor."
Adamın kaşları çatıldı. Kasılan çenesinden kelimeleri yuttuğunu okuyabiliyordum.
"İyi sabahlar, doktor bey." Dedi başıyla zoraki bir selam verirken.
Gözlerimi hafif kısarak yalandan gülümsedim.
"İyi sabahlar."
Sarı alanın kapısından geçip deskin hemen önündeki hemşirenin doktora uzattığı EKG kağıdını araya girerek aldım.
"Kemal, kusura bakma gecikme için. Ben hallederim, sen de biraz hava al."
Kemal, kaçar gibi sarı alandan ayrılırken ben de elimdeki kağıdı incelemeye koyuldum.
Helööö!!1!1!!!
Ben var yaa iflah olmam
Yaz kurgusu olarak planlamıştım bu kurguyu aslında ama vakit bulamadığımdan şimdiye kaldı
Yine seriden bölüm atabileceğimi düşünmüyorum ama bakıcam şöyle bir adım atalım bakarız gerisine
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, öbdüm ❤️✨️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDİASTİNUM -GAY
Teen FictionMahallenin kavgacı oğlanı Acil doktoruna aşık olur. Eşcinsel Kurgudur.