Geçmiş, düğünden aylar önce, Dük Valentin'in anlatımıyla;
"- Kara Samsar emrinizi bekliyor efendim. Krallıktan desteğimizi çekip kendi diyarımıza gitmek için yapmamız gereken tek bir şey kaldı. O'da Samsar'a toplanma emri vermek."
Ak saçlı yaşlı adamın sözlerini dinlerken önümdeki tuvale son fırça darbelerini vuruyordum. Karalar içinde ki resmin içinde kırmızıdan ve koyu tondaki birkaç renkten başka bir şey yoktu. Bir mağarayı resmetmiştim. Karanlıktan varolan mağaranın içinde koyu renk ışıklar uçuşuyordu. Bunların her biri farklı anlamlar ifade ediyordu. Resim ruhumu temsil ediyordu. Yıllardır her gün gelip ona eklemeler yapıyordum. O gün ki hislerime göre şekilleniyordu. Çocuklarımın doğuşu dışında olumlu bir duygu hissetmemiştim. Bu yüzden turkuaz renginde ki mavi noktalar yalnızca üç taneydi.
Resim yakında bitecekti. Ve ben evime gidecektim. Marseline Foxia'ya. Gölgelerin ve ruhların diyarına, kara büyünün kol gezdiği o karanlık yuvama gidip kendi işlerime dönecektim. Dük rolü oynadığım birkaç yıllık kısa tatilim bitmek üzereydi.
Marseline Foxia: yarı iblislerin, insanların, kara büyücülerin, gölgelerin ve ruhların yaşadığı diyardı. Bazıları ona cehennem derdi. Günahkar ruhlara azap veren topraklar bana refah ve huzur veriyordu.
Çünkü biliyordum, ben cehenneme aittim.
"- Beklesin. Son bir tura çıkıp yapılacak işim kalmış mı diye bakacağım."
"- Siz nasıl uygun görürseniz efendim."
"- Çıkabilirsin." Dedim.
Selam vererek çıkışa ilerleyen adam uzun boylu, hafif kiloluydu. Kemikli gözlükleri burnunun büyüklüğünü ortaya çıkarıyordu. Favorileri dökülmeye başlamıştı. Bu yakında kelleşeceğini işaret ederdi. Sağ eli tutmuyordu. Titreyip duran el ne yazık ki tüm işlevini kaybedeli yüz yıllar olmuştu. Dişleri sapasağlamdı. Duruşuysa dimdikti. Efendisi dışında kimsenin önünde belini bükmezdi. Asırlardır yaşayan bir Gölge askeriydi. Efendisinden küçük olsada görünüş olarak ondan çok daha yaşlı duruyordu. Bunun sebebi geçmişte işlediği günahların bedeli olarak yaşlılıkla cezalandırılmasıydı. Efendisinin verdiği her cezaya razı olduğundan isyana kalkışmamıştı. Çünkü yaşlı Timone, karanlıklar lordu Teagan'a sonsuz bir sadakatle bağlıydı. Diğer tüm Gölge askerleri gibi.
Karanlıklar lordu Teagan, benim gerçek soy adım ve ünvanımdı.
İsmimi kimse bilmezdi ama soy adım meşhurdu. Evrende tek bir Teagan yaşardı. O'da karanlıklar lordu, cehennem kralı, ölüm ve ruhun bekçisiydi. Öteki alemin sorumlusuydu. Acımasızlığı ile tanınırdı. Kimseye merhameti yoktu, gazabı şiddetliydi.
Ve o korkutucu hükümdar bendim.
Arşidüklüğünü yaptığım krallıkta daha fazla kalmam için amacım yoktu. Buraya eski ustam Sedeon'un ricası üzerine gelmiştim.
Krallığı tehdit altındaydı. Yanında olduğumu, benim gibi bir destekçiye sahip olduğunu göstermek istiyordu. Krallığının gücü zayıflamıştı, eski karısının hırsızlıkları yüzünden pek çok değerli eseri ve mücevheri kaybetmişti. Büyülü kitapları bile başkalarının elindeydi.
Tek başına herkesi koruması mümkün değildi. Bir savaş çıkarsa çok kan dökülürdü. Bunu bildiği için sorunu politikayla alt etmeye çalışıyordu. Lord Teagan'ın desteğini alarak düşmanlara korku salacaktı ve bu bir süre onları oyalayacaktı.
Dostum kabul ettiğim adamın ricasını kırmayıp yanında yıllarca boy göstermiştim ama artık kalmak için bir sebebim yoktu.
Yıllar içinde eski gücünü hemen hemen geri kazanmıştı. Bir savaşa hazırlanıyordu ve ben kimsenin kavgasına karışmazdım. Çocuğum dahi bir savaş başlatacak olsa geride sessizce izlemekten başka bir şey yapmazdım. Bana göre savaşa başvuranlar bunun sorumluluğunu alarak bedelini tek başlarına ödemeliydi. Kendi amaçlarım uğruna bir savaşa girerdim, birilerinin destekçisi ya da köstekçisi olarak değil.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz Düşes Canlandı
FantasyBen Gracelýnn Tara Valentin. İlk yaşamımda aristokrat bir leydiydim. İkinci yaşamımda ise 21.yüzyılda İspanya'da yaşayan biriydim. Okumayı severdim. Gençlik yıllarımda okuduğum bir romanda ilk yaşamımda ki kocamın ana karakteri olduğu bir hikâyeyi...