Era Koleji'nin kariyer günleri etkinliği şaşırtıcı derecede ilgi görüyordu ve Tuana itiraf etmeliydi ki, bu etkinliği şaşırtıcı derecede eğlenceli bulmuştu. Leya'yla Zeynep de geldiğinde Tuana, Alisa ve Ülkü çoktan Garda markalı bir motosiklete sırayla binmiş, en ciddi ses tonlarını takınıp, bir ordu temsilcisiyle kışla yaşamının artılarını ve eksilerini konuşmuş, endamlı bir iş kadınını da model olmak için yanıp tutuştuklarına ikna etmişlerdi.
Tuana homurdanarak, ''Suratını gördünüz mü?'' dedi. ''Model olabilmek için güzel saçlara ve güzel bir cilde sahip olmak gerektiğini söylerken ki yüzünü gördünüz mü? Başını aşağı yukarı sallayıp dururken, bir yandan da çenemin şurasını tırmıklıyordum.''
Kızların üçü de kahkahayı patlatıverdi.
''Gördüm,'' diyerek kıkırdadı Alisa. ''Zaten o yüzden ben de saç bandımı çıkarmıştım. Karşısındaki Kıvırcık Canavar'ı görünce beti benzi attı resmen!''
Ülkü, sahte bir ciddiyetle, ''Benim de yanınızda olmam iyi oldu,'' dedi, bir yandan da okul penceresindeki yansımasına dikkat kesilmiş, göz kalemini tazeliyordu. ''Mükemmel bir model cildine sahip olduğumu söyledi.''
''Amaaan, neyse,'' dedi Tuana. ''Sanırım artık yeterince göz kalemi sürmüşsündür, ha?''
''Sende ister misin?'' diye sordu Ülkü, sinsi bir tebessümle.
Tuana bir keresinde, sanki sürekli makyaj yapacakmış gibi, Ülkü'nün makyaj malzemelerini ödünç almak istemişti.
Ve sonunda makyaj macerası, maskara fırçasını gözüne bastırmasıyla sona ermişti.Leya'yla Zeynep onlara doğru yaklaşırken, "Hey! İşte, oradalar," dedi Alisa.
"Herkes hazır mı?" Diye sordu Leyla ve cevap dahi beklemeden devam etti. "Hemen şimdi sıvışabiliriz, sorun olmaz. Daha tek bir öğretmen bile görmedim ortalıkta, hepsi içeride, sınıflarda."
Kızlar, koridoru bir kez daha baştan sona gözleriyle iyice taradıktan sonra, P bloğuna açılan çift kapılı girişe doğru hızla ilerlediler.
P bloğunun koridoru karanlıktı. Işıkların hiçbiri yanmıyordu. Tek ışık kaynağı küçük, kare pencerelerden içeri sızan dolunay parıltısıydı. Kendilerini aniden okul binasındaki diğer insanlardan kopmuş hissetmeleriyle, adımlarının yavaşlaması ve birbirlerine sokulmaları bir oldu. Ağır kapılar, etkinliğin gürültüsünü kesiyordu. Ve kızlar kendilerini tamamen bir başlarına hissediyorlardı. Bir nedenden ötürü, hepsi fısıldamaya başladı.
Gölgeli koridor boyunca ağır ağır ilerlediler, ta ki sonunda küçük bir açıklığa ulaşana dek.
Leya, dizlerinin üzerine çöküp büyükçe bir kağıt parçasını açarken, "Ruh çağırma tahtasını hazırladım," dedi. "Kimde iki bozuk para var?"
"Gerek yok," dedi Ülkü. Sırt çantasını açmak için yere çömeldi ve içinden masa oyunu benzeri bir kutu aldı. Diğer kızlara gülümseyerek kutuyu açtı ve kutudan gerçek bir ruh çağırma tahtası çıkardı, televizyonda gördükleri ruh çağırma tahtalarının tıpatıp aynısıydı.
"Nereden buldun bunu?" Diye sordu Tuana, sırıtarak.
"İnternetten," diye cevap verdi Ülkü. "Ablam benim için aldı."
Heyecandan soluğu kesilen Leya, "Muhteşem?" Diye haykırdı. "Bu iş giderek daha da harika bir hal alıyor! Bu kez kesinlikle işe yarayacak! İmleç tipli zımbırtı da yanında mı?"
"Ona sikke levhası denir," dedi Ülkü ve levhayı çıkarıp tahtanın tam ortasına yerleştirdi. Kızlar, gerçek bir ruh çağırma tahtasının ay ışığı altındaki ürkütücü görünümüne bakakalınca, bir süre sessizlik oldu. Sonra, hepsi yavaş yavaş tahtanın çevresine oturup bir çember oluşturdu.Alisa, aniden kendisini kararsız hissetmeye başlamıştı ama yine de diğerleriyle birlikte usulca yere oturdu.
YOU ARE READING
Kötü Ruhlar Defteri
AdventureTuana ve dört en iyi arkadaşı Zeynep, Ülkü, Alisa ve Leya gerçek birer cadı olmayı çok isterler ama bu konuda pek de başarılı oldukları söylenemez. Bunun en büyük kanıtı da işe yaramaz büyülerle dolu defterleri.