27.Bölüm

2.2K 155 9
                                    

Maviş: Ne halt yemeye çalışıyorsun?

Ahu Nur: Ben de aynı soruyu içimden soruyordum.

Ahu Nur: Asıl sen ne halt yemeye çalışıyorsun?!

Ahu Nur: Beni görmezden gelmek de ne demek oluyor?

Maviş çevrimiçi

Maviş yazıyor...

Maviş: Abin buradayken ne yapmamı bekliyordun?

Hah! Alayla güldüm mesajına. Korkak herif! Abim telefonunun çalmasıyla masadan ayrıldı. 

"Ne mi yapmanı bekliyordum?" diye sordum kısık bir sesle. Eda bize bir bakış attı ve bizi dinlemiyormuş gibi başını telefonuna geri eğdi ama pür dikkat bizi dinlediğini yanaklarının kızarmasından anlıyordum. Sorun değildi. Zaten her şeyi biliyordu. "En azından yüzüme bakıp bir merhaba diyebilirdin." diye dişlerimin arasından konuştum. Çenemi kasmaktan çenem ağrıyordu. 

"Abin anlasın istiyorsun herhalde." dedi. 

"Abim neyi anlayacak be!" dedim. "Bir halt mı oluyor sanki." Elimin tersiyle saçlarımı sırtıma doğru savurdum. "Altı üstü bir merhaba diyebilirdin."

"Mehaba Ahu." dedi o da dişlerinin arasından. 

"Mehaba Ahu'ymuş." diye homurdandım. "Hem sen niye bana mesaj falan atmadın. Aramadın, sormadın." 

"Bunu burada konuşmayalım." dedi Eda'ya bir bakış atarak.

"Tabi senin süpermen olduğunu bilmesin değil mi? Çünkü dün gece dünyayı kurtarmakla meşguldün." Dudakları aralandı sonra tekrar kapandı. Kulaklarının kızarması öfkesinin arttığını gösteriyordu ama bilin bakalım kim daha öfkeliydi. Doğru cevap ben! Bildiniz. 

"Ahu sonra konuşalım." diye tekrarladı. 

"Bulursun da konuşursun." Başımı camdan dışarıya çevirdim sonra  Eda'ya baktım. Artık telefonun içine girecek gibi duruyordu. "Haksız mıyım Eda?" diye sordum. "Tek bir mesaj dahi atmadı bana. Şurada bir buçuk saattir oturuyoruz kafenin akvaryumundan gözünü alamıyor." Egemen sesli bir nefes verdi. Eda başını kaldırıp bana baktım.

"Ben burada değilmişim gibi davranabilir misiniz?" dedi. "Pek arada kalmaktan hoşlanmam da." 

"Arada kalacak bir durum yok." dedim. "Var mı?" 

"Yok." dedi Eda. Başımı sallayıp Egemen'e baktım. Kaşları çatıktı. Huysuzca bana bakıyordu. 

"Bakma bana." dedim elimle akvaryumu göstererek. "Akvaryum daha çekici oraya bak."  O esnada abim masaya yaklaşıyordu. Hızla elimi indirip camdan dışarıya baktım. 

"Mahalleden Emin." dedi abim. "Basketbol maçı yapalım diyor." Elinde kırmızı kalpli balonuyla seke seke yürüyen genç kızı izliyordum o sıra. Sevgilisi nasıl da mutlu etmesini biliyordu. Bir de bizimkine bak. Bekle de dur duygularının farkına varsın. "Egemen?" dedi abim. Ben de Egemen'e baktım ama o hâlâ bana bakıyordu. Gözlerini bile kırpmıyordu. "Lan! Ne oluyor? Ahu çocuğun damarına mı bastın da kitlendi?" Dudağımı ıslatıp abime baktım. 

"Demedim ben bir şey." dedim.

"Sorun ne?" dedi abim tekrar Egemen'e.

"Sorun mu ne?" dedi Egemen beni tehdit eder gibi. "Söyleyim kardeşim sorunun ne olduğunu." Bakışları ağır ağır abime kaydı. Abim hafifi dikelerek Agemen'e odaklandı. "Sorun tam olarak benim." dedi. "Bir türlü kimseyi memnun edemeyişim." 

"Ahu ne dedin çocuğa?" 

"Bir şey demedim!" dedim ben de sinirli bir şekilde. Egemen sandalyesini geriye iterek ayaklandı. 

"Gidiyorum ben." dedi arkasına dönerken abim de hızla toparlandı ve peşinden gitti. Hâlâ iki dakika da masada ne olduğunu sorguluyordu ama Egemen tek kelime etmiyordu. 

"Bu zamanda böyle." dedi Eda. "Erkekler de trip atıyor." Hızla ona döndüm. 

"Ne tribi?"

"Görmedin mi sana trip attı." 

"Kim?"

"Kim olacak Egemen." 

"Ben haklıydım!" Omuz silkti. "Trip atacak olan varsa o da benim." 

"Nesil değişti." dedi. "Erkekler de eşitlik istiyor." Ardından kıkırdadı sonra suratı düştü. "Bu Serkan şimdi de beni engelledi. Ne yapıyor bu çocuk!" 

***

Geldim ve gidiyorum bir daha gelirim diye düşünüyorum.

Kırk Kere Yazarsam?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin