26.Bölüm

2.2K 161 15
                                    

Gözlerimi mavişten almamakta kararlıydım. Neden bana bakmıyordu? Neden göz teması kurmuyordu? Konserde gülümseyen benimle flört eden o değil miydi? Duygularımdan emin olmak isteyen o değil miydi? Kaşlarım çatık bir şekilde çaprazımda oturan mavişi izledim. Abimle Egemen kafede Eda ve benle karşılaşınca telifsizce masamıza oturmuşlardı. 

"Onun bir suçu yok." dedi abim tatlısına odaklı olduğu halde. "Ben size katılmakta ısrarcı oldum. Arkadaşıma onu öldürecek gibi bakmayı kes." Arkadaşına onu öldürecekmiş gibi bakmayı kesmem için arkadaşının bana bakması gerekiyor abi! Tabiki ses çıkarmadım. Eda'nın dediği gibi abim belki de abilik dürtülerini gizliyordu. 

"Özel bir şey konuşuyorduk." dedim. Eda telefonunu eline almıştı. Abimlerin gelişini umursamamıştı bile çünkü bu abimlik bir hareketti. Özele pek saygısı olmazdı. Eda'da bunu yıllardır böyle biliyordu. 

"Ne gibi bir özelden bahsediyorsun?" dedi abim başını sola doğru çevirirken. "Kimin özeli mesela? Eda'nın mı? Yoksa senin mi?" Bakışlarımı ondan korkmadığımı belli edercesine gözlerinde tuttum. Meydan okumak istiyordum. Onun Eda'ya karşı adım atmaya çalıştığının farkındaydım. Duygularının ne derece ciddi olduğunu bilmiyordum. Üstelik abim ile Eda mı? Buna bir taraflarımla gülerdim. Canım arkadaşımın abim gibi biriyle ne işi olurdu? Bu çocuk hiç bunu düşünmüyor muydu? Canım arkadaşım abimden daha iyilerine layıktı. 

"Ne fark eder?" dedim.

"Senin özel hayatınsa bir anda yok olabilir." Tehditini pek ciddiye almadım. "Eda'nın özel hayatıysa Eda'ya hiç yakıştıramadım. Bu yaşta özel hayat mı olur Eda'cığım. Sen derslerini odaklan. Başını, gözünü test kitaplarından ayırma." Eda telefonundaki gözlerini abime doğru çevirdi. 

"Yok Mert abi, biz de o şans ne arar?" Dudaklarımı birbirine bastırdım. Abimin yutkunuşu ardından içtiği çayın boğazında kalışını sırtına sertçe vurarak kurtarmaya çalıştım. "Bu hayata izlemeye gelmişiz." Tekrar telefonuna döndü. Abim kendini toparladığında bir kez daha Egemen'e baktım. Kahvesini yudumluyor bizden tarafa bakmak yerine gözlerini sıkkınlıkla kafede gezdiriyordu. Sandalyemde biraz öne kayıp olabildiğince hızlı bir şekilde bacağına tekmeyi geçirdim. Yerinde zıpladı. Bakışları hızla bana döndü.

"Bir sorun mu var?" dedim. "İrkildin sanki Egemen." 

"Abi." dedi abim. "Egemen abi." 

"Aramızda bir yaş var." dedim. "Ne abisi?" 

"Bak Eda'ya o bana abi diyor. Sen de Egemen'e de." Huysuz sesine göz devirdim. Egemen'in kulakları hafifçe kızarmaya başladı. Üzerine gitmek için.

"Aslında doğru söylüyorsun." dedim. "Değil mi Egemen?" Gözlerimi kıstım. "Abi mi demeliyim sana?" Egemen bir abime bir bana baktı. Yüzünden onlarca duygu anında geçti. Ne dese olmayacak gibi duruyordu. Kahvesinden bir yudum aldı ama konuyu değiştirmek için uğraşmadığımdan hafifçe öksürerek boğazını temizledi. 

"Bunca zaman abi demedin." dedi. "Şimdi dersen biraz garip olur." 

"Ne garip olacakmış?" diye diklendi abim. "Ahu hemen Egemen'e abi de!" Saçımı savurdum. 

"Egemen ab-"

"Aslında Eda'nın sana abi demesi tuhaf." diyerek böldü beni maviş. "O artık sana abi demesin." 

"Aa asıl o zaman tuhaf olur." dedi Eda. "Sanki aramızda bir şey var gibi olur." 

"Ahu Egemen'e abi de!" dedi abim. 

"Ab-"

"Eda!" dedi Egemen. "Bir yaş için abi mi denir? Mert'e Mert de!" 

"Demem!"

"Ahu!" diye yükseldi abim. Gülmemek için kendimi zor tutarak. 

"Abi-"

"Eda!" 

"Ay yeter." dedi Eda. "Ne kadar büyüttünüz. Tamam Mert abi de isterse ona Mert diyebilirim." 

"Tabi Eda'cığım." dedi abim. "Benim için sorun değil." Ve abim mutlulukla tatlısına geri döndü. Eda umursamayarak telefonuna baktı. Maviş ise bana oldukça öfkeli gözüküyordu. Omuz silkip sırıttım. İşte böyle yola getirirler adamı. Telefonum titredi.

Maviş: Ne haltı yiyorsun?

O telefona bakmadan bana mesaj mı atmıştı?

***

Kısa kısa sahne sahne ilerleyeceğiz ve kolayca hikayeyi finale ulaştıracağızJHGFDGHJ

Kırk Kere Yazarsam?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin