17-ÇİLEK VE ÇİÇEK 🏍

18.1K 1K 929
                                        

Bölüme hoş geldiniz canlar.

Güzel bir okuyucum benden Instagram da bir sahne istemişti, söz vermiştim ama sonra fark ettim ki o akım yıl olarak bizim yılımıza ait, kitap ise 2019 da geçiyor, yaparsam saçma olur diye düşünüp yapmaktan vazgeçtim... Üzgünüm. 😔

Onun dışında, yorum yapmayıp yıldıza basmayan ARABACIDIR!

İyi okumalar dilerim.

Annem tarafından her zaman sevilmiştim, babam tarafından da layığıyla görmüştüm o sevgiyi, kardeşimle birbirimizi sevdiğimizi de biliyordum, dayımın ya da Buket'in de beni sevdiğine emindim.

Ama hayatınıza yabancı birini alıp da sonradan onun sizi sevmesi... Farklı bir deneyimdi, ilk defa bindiğiniz bir lunapark aleti gibi; rüzgar çarpıyor, mideniz bulanıyordu ama mutlu oluyordunuz. O yabancı insanın sizin için gittikçe yabancı kalıbından çıkması ve arkadaşınız olması, hoşlandığınız kişi olması, ya da sizi seven kişi olması...

Beni çocuğu, kardeşi ya da yeğeni olduğum için değil, beni ben olduğum için seven biri vardı ve gözlerime bakmış bunu bana itiraf ediyordu.

Gözlerimin dolduğunu içleri acıdığı zaman kırpıştırınca fark ettim, dilim tutulmuştu ama benden bağımsız gülümsemem dudaklarıma yayıldı.

Gökmen beni seviyordu.

İmkansız değildi ama gerçekleşmiş olması tenimi karıncalandırıyor, kalbimi ritminden saptırıyordu.

Bakışları karşılıksızdı, benden cevap beklemiyordu. Sadece söylediği için mutluydu, böyle hissettiği için mutluydu. Beni sevdiği için mutluydu.

Alnını alnıma yasladığında temasıyla titrek bir nefes aldım. İkimizin bakışları da birbirimizdeydi ama gözlerimizde değildi. "O kalp artık benim." Diye mırıldandığında ne demek istediğini anlamadım. Sadece hala atlatmakta zorluk çektiğim şokumla durmaya devam ettim.

Burnunu burnuma sürtüp, "Su?" Dediğinde gülümsedim. İkinci adımı çok nadir kullanıyordu lakin artık sık sık kullanmalıydı çünkü ağzına çok yakışıyordu. Uzanıp dudaklarından bir buse çaldığımda dudaklarımın üstüne gülümsedi, bir eli belimde kalırken diğeri yanağımı tuttu ve küçük busemi devam ettirdi. Alt dudağımı kavradığında iç çekti ve derince öptü beni.

Bir anda öpüşmemizi kesip boynuna sarıldım, yüzümü utanarak boynuna gömdüm.

Beni sevdiğini söylemesi tensel temaslarımızdan daha çok utandırmıştı, artık hep gözlerine beni sevdiğini bilerek bakacaktım, benim için atan kalbinin varlığından haberdar şekilde kapatacaktım gözlerimi her gece, yarın sabah uyandığımda dünya üzerinde Gökmen'in sevdiği tek kadın olarak açacaktım gözlerimi.

Bu öylesine delice bir şeydi ki.

Aşk kitaplarını geç, ben bile bunu doğru düzgün anlatamıyordum. Aşk gerçekten de anlatılmaz yaşanır bir duyguydu. Yoğundu ve farklıydı.

Gökmen'e karşı beslediğim hislerim bunların karşılığı mıydı emin değildim ama ondan çok hoşlanıyordum, ona deli oluyordum ama sevginin tanımından emin değildim, seviliyordum, sevilmenin nasıl bir his olduğunu biliyordum ama sevmek nasıl bir histi? Bir yabancıyı sevmek, kalbinin onun için normal hızının iki katına çıkması nasıl bir şeydi?

Bilmiyordum ve bilmediğim bu şey beni korkutmuştu.

Gökmen'i kırmaktan da korktum.

"Ben..." dedim ama sesim gitti.

Belimdeki ve sırtımdaki elleri sıkılaştı. "Sorun değil." Dedi anlayış dolu bir sesle. "Herkes her şeyi aynı anda hissetmek zorunda değil."

Kollarında rahatladım.

SERENDİPÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin