Egemen yakışıklı bir çocuktu ama yakışıklı olması beni etkileyen kısım değildi. Onun gülüşü güzeldi. Gülerken yüzünü aldığı şekil güzeldi. Gözlerinin parlaması güzeldi.
Onun aksine karakteri, karakterimle uyumlu değil gibiydi.
Egemen bir tık kaba birisiydi. Hareketleri kaba değildi. Kaba olan sözleriydi. Egemen, düşünceli biri de değildi. Egemen, ne yaptığının bilincinde bile değildi. Dudakları aramızda bir şey olmayacağını söylüyordu. Hareketleri ise aksini iddia ediyordu. Umut veriyordu. Beni ve duygularımı yoruyordu. Nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmiyor gibiydi. Herkes net bir insan olmak zorunda değildi ama en azından kararlı hareket etmesi gerekmez miydi?
Mesela ben farkındaydım.
Egemen'in bana şans vermek istediğinin ama bir şekilde bunu mantığının kabul etmediğinin farkındaydım.
İnsanlar hakikaten tuhaftı.
Öyle tuhaftı ki.
"Canım kardeşim bize iki kola sana zahmet." Oturduğum yerden karşımda kendilerini televizyona kaptırmış, PlayStation oynayan ikiliyi izlemeyi sürdürdüm.
"Başka bir isteğiniz, arzunuz?" Derken yalandan gülümsedim. "Sonuçta emrinize âmâdeyim." Abim gözlerini televizyondan ayırmadan.
"Cips var mıydı?" Sessiz kaldım. İki dakikanın sonunda gözleri bana kaydı. "Ama Ahu.." Gülümsememi büyüttüm. "Senin arkadaşların geldiğinde ben böyle yapmıyorum." Dedi. Yerimden kalkıp mutfağa ilerlediğimde. "Helal kız sana!" Diye bağırdı.
Buzdolabından iki kutu kola çıkardım. Erzak dolabından bir cips paketi çıkartıp tabağa boşalttım. Onları içeriye götürüp orta sehpaya bıraktığım sırada geldiğinden beri gözlerini oyundan ayırmayan maviş bakışlarını bana çevirdi.
"Zahmet oldu." Dedi. "Teşekkür ederiz." Başımı sallayıp koltuğuma geri oturdum. Kucağıma yastığımı aldım. O andan itibaren ara ara bana bakıyor sonra televizyona geri dönüyordu. Bir şey sormak ister gibi bir hali vardı. "Sizin maçlar ne zaman başlıyor?" Dedim.
"On beş güne." Dedi.
"Geçen bir habere denk geldim." Diye devam ettim. "NBA'e mi transfer oluyorsun?" Dudağının bir tarafı oynadı.
"Yok." Dedi. "Henüz o kadar iyi değilim."
"Lan! Lan lan!"Diye bağırdı abim. Bakışlarımı ondan alıp televizyona çevirdim. Maviş'in oyuncuları son sürat kaleye koşuyordu.
"Mert!" Diye içerideki odadan bağırdı annem. "Mert oğlum bir bak hele!" Abim oyun kolunu kucağıma atıp ayaklandı.
"Sakın gol yeme." Dedi bana doğru eğilip ensemden tutup kafasını kafama vurup. "Biz aynı kanı taşıyoruz. Biz KAYBETMEYİZ!" Güldüm. "Eğer gol yemezsen akşam yemek masasını ben kurarım." İşte gaza böyle getirttirilirdi. Hevesle gülümsedim. Elimi alnıma götürüp asker selamı verdim. Aynı şekilde karşılık verip odadan çıktı.
Aynı anda maviş oyunu bıraktı.
"Deha ile.." Dedi bana doğru dönerek kolasını açtı. "..aranızda bir şey var mı?"
"Onunla aramızda bir şey yoksa, seninle aramızda bir şey olma ihtimali var mı?" Bakışları kapıya döndü.
"Kabul etmek gerekirse kafam biraz karışık." Dedi dürüstçe.
"Sana aklını karıştıracağımı en başında söylemiştim." Dedim. "Hem boşu boşuna mı otuz dokuzda durdum." Kaşlarını kaldırdı. Sonra indirdi. Gözlerimin en içine baktı.
"Sen kırkıncıyı söylemedin mi?" Dilimi damağıma vurdum.
"Sen böyle şeylere inanıyor musun?" Diye sorarken kıkırdadım. "Alayına yazıyordum sana." Güldü. Kalbim depar attı. Sadece güldüğü için. Bana güldüğü için!
"Şüphelenmedim değil." Gözlerini kapıya çevirdi. "Alayına yazdığından değil de, kırk kere söyleyince olabileceğinden."
"Olmaz merak etme." Dedim. "Bak mesela kırkıncıyı söyleyeyim." Yüzü ifadesizleşti. "Seni sevmiyor-" Bir anda ayağa kalktı. Sehpaya bıraktığı kola parkeye devrildi. Kola, şişesinden dökülürken öylece kaldım.
"Özür dilerim." Dedi yere dökülen kolaya panikle bakarken. "Kusuruma bakma."
"Neden panikledin?" Dedim sebebini bildiğim halde. Sessiz kaldı.
"Bir bez getirir misin? Yeri sileyim."
"Soruma cevap vermedin maviş?" Dedim. Konuşmadı. Kucağımdaki yastığı kenara bırakıp ayağa kalktım. "Sen bunu bir düşün." Derken odadan çıkıyordum ki..
"Ahu.." Dedi kısık bir sesle. Ona döndüm. Hâlâ kolaya bakıyordu. "Kırkıncıyı bir süre daha söylemesen olur mu?"
Cevap vermedim..
***
Geldim. Aslında gelmedim. Hâlâ memleketteyim ama internete bağlanabilmişken biriktirdiğim bölümleri paylaşayım dedim. Siz de beğeni ve yorumlarınızı eksik etmezseniz beni mutlu edersiniz :)Siz mutlu ben mutlu geçinip gidiveririzhdgdgsjsm
Tahminen bi on beş güne eve dönebileceğim..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırk Kere Yazarsam?
Short StoryMert'in kardeşi: Bir şeyi kırk kere söylersen olur derler. Mert'in kardeşi: O zaman başlıyorum. Mert'in kardeşi: Bana aşık olacaksın, Egemen.