Herkese selamm...
Yeni bölümle geldim, keyifli okumalar dilerimm...
Uyarı: Bu kitapta travmalarınızı tetikleyecek unsurlar bulunabilir. Bu kitaptaki her şey, birer kurgudan ibarettir.
***
1.Bölüm: Sessizliğin Sesi
***
Mücadeleci ruhum yoruldu.
Aldığı darbelerden dolayı hasarlı olan kalbim, belki de atmayı unuttu...
Peki ya şimdi ne yapmalı?
Her şeye yeniden başlamalı mı?
Yoksa her şeyi kestirip attıktan sonra bu hikayeye hazin bir son mu yazmalı?
Yaşam denilen bu hikayeye, benim hikayeme; nokta mı yoksa virgül mü koymalı?
***
Bir gün, bir gün daha, bir gün daha dayan... Güzel günler seni bulacak.
Belki milyonuncu kez içimden tekrar etmeye devam ettim.
Hayır, bugün değil. Ölmek için henüz erken. Bak! Gökyüzü ne güzel, yıldızlar parlıyor. Ölmek içinse henüz erken...
Ağır bir depresyonun kucağındaydım. Doğan her güne lanet okuyor, batan her günde ise ölmek için çok erken olduğunu düşünüyordum. Doğan her günle beraber içimdeki yaşama isteği ve her şeye bir son verme isteği kanlı bir savaş başlatıyordu.
Savaşın galibi ise içimdeki yaşama isteği oluyordu her gün. Biliyordum. İçimde yaşamak için deliren taraf, bu savaşı kaybettiğinde ben de son nefesimi vermiş olacaktım. Bunu istememekle beraber, zehirli düşüncelerime de engel olamıyordum.
Kafamdaki zehirli düşüncelerden kurtulmak için pencerenin önüne geldim. Dışarıdaki insanları izledim bir süre. Gelip geçiyorlardı penceremin önünden. Hepimiz bu hayattan gelip geçecektik, iz bırakmak önemliydi bana göre. Bu nedenle ara sıra birkaç şey yazmaya çalışırdım, iz bırakmak için. Fakat bu hayatta iz bırakmaya çalışırken hayat beni ezer geçer, sonra da bana zarar verdiği yetmiyormuş gibi yaralarımla alay ederdi.
Her şeye rağmen kendime inanıyordum. Kendime olan inancım, acılarımın üstesinden gelecekti. Bundan emindim.
Kötü düşünceler zihnimi ele geçirdiğinde bununla başa çıkmaya çalışıyordum.
İnsan kendiyle savaşır mıydı?
Ben kendimle savaşıyordum.
Kötü düşünceleri zihnimden kovmak için ilk yöntemim soğuk bir duş almaktı. Ki bunu biraz önce yapmıştım. Olumlu yönde etkisi olsa da bu etki oldukça kısa sürmüştü. Bu nedenle şimdi ikinci yöntemimi devreye sokmuştum: Başka insanlarla zihnimi meşgul etmek ve pencereyi açıp temiz havanın odama dolmasını sağlamak.
Pencereyi açtım usulca. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Bu yöntemlerimin herhangi bir bilimsel dayanağı yoktu. Tamamen deneme yanılma yoluyla bulduğum ve bana iyi geldiğini düşündüğüm şeylerdi.
Aldığım nefesi sakince verdikten sonra gökyüzüne baktım önce. Parlayan birkaç yıldızı kıskandım. Hiç kaygı duydukları bir şey yok muydu bu yıldızların? Nasıl parlayabiliyorlardı?
Ben uzun zaman önce, ışığımı kaybetmiş gibi hissediyordum. Sanki bir çiçektim de çoktan solmuştum.
Hayır, ölümü düşünme. Daha zamanı var, düşünme...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YUVASIZ
Teen FictionBaşımı sokacak bir evim vardı belki... Fakat beni sıcaklığıyla sarıp sarmalayan bir yuvam hiç olmadı. *** Ben Rüya. Çocukluğumda aldığım yaraların izini, hala bedenimde taşıyorum. Ben Rüya. Yaralarımı kanatmaya geldim. Yaralarımı anımsayacağım, belk...