20.Bölüm

2.3K 172 79
                                    

Deha'dan

"Mezuniyete kadar söylemeyeceğini söylememiş miydin?" Söylemiştim. Söylemiştim söylemesine ama onun başka birisinden hoşlanacağı aklımın ucundan geçmemişti. 

Çünkü o çok yoğun bir kızdı. 

Derslerine önem veriyordu. 

Kafasını karıştırmak istememiştim.

Ve kaybetmiştim. 

"Aklını benimle meşgul edeceğini düşünmüyorum." Dedim çayımdan bir yudum alırken. "Aslında söylemekte istememiştim ama tutamadım kendimi." 

"Tutamadım ne oğlum. Sen iki yıldır tutmuyor musun kendini?" Serkan, yüzüme boş boş baktı. "İki yıldır şu sınav geçsin söyleyeceğim demiyor musun? İki yıldır kıza bir adım bile atmıyorsun sen. Bugün mü ağzından kaçırasın geldi?" 

"Ne olduğunu o an kavrayamadım, Serkan. Bir anda aşık oldum dedi. O saniye belki bana diye düşündüm. Belki sonunda farkıma varmıştır ve bana aşık olmuştur sandım. Yine bir bakışı yetti, o kişinin ben olmadığımı anlamama." Serkan garsondan birer çay daha istedi. Ardından bana baktı. Başını sağa sola salladı. "Ne oldu lan?" 

"Sana üzülüyorum kardeşim." Güldüm. "Birkaç saniye izin ver de senin adına biraz pişman olayım." 

"Ne diye pişman olacaksın?" Sandalyesinde geriye yaslandı. Sarı saçlarını elleriyle geriye doğru atarken, bakışların kafenin camından dışarıya çevirdi. 

"Eğer ondan ilk hoşlandığında itiraf etseydin-"

"Hiç girme oralara." Desem de konuşmasını sürdürdü.

"Eğer söyleseydin, dönüp de sana bakardı." Ellerini masanın üzerinde birleştirip, masaya doğru eğildi. "Yakışıklı çocuksun, efendisin, çalışkansın, kibarsın, uzun da boyun var, öyle çapkın falan da değilsin. Senden hoşlanmayacaktı da kimden hoşlanacaktı. İşte bu yüzden senin yerine ben pişman olma görevini üstleniyorum." 

"Moralimin içine ettiğin için sağ ol kardeşim." 

"Senin moralin vardı da benim mi haberim yoktu?" Geriye yaslandı. Garsonun getirdiği çaydan bir yudum alırken. "Etrafta üç çocukla ortada kalmış gibi dolanıyorsun. Gerçi son pişmanlığın da bir halta yaradığı yok. Biz ileriye bakalım." Gözüm yanıp sönen ekranıma kaydı. Masanın üzerindeki telefonumu aldım. Mesajın üstüne tıkladım. 

Patron Ahu: Senin için sorun olmazsa bu haftaki çekimi yapmayalım. 17.15

"Ne oldu lan? Yüzün iyice asıldı." Bakışlarımı telefonun ekranından alıp, Serkan'a baktım. "Biri falan mı öldü?" 

"Çekimi iptal etmek istiyor." Dedim. "Hafta sonları yaptığımız çekimi." Serkan'ın kaşları havaya kalktı. Ardından çayından bir yudum alıp, dudaklarını birbirine bastırdı. Bir şey demesini bekledim. Demedi. O bir şey demediğine göre işler iyi batmış demekti. Elimi klavyenin üzerinde gezdirdiğim esnada Serkan konuştu.

"Dur!" Dedi. Durdum. "Ne yazacaksın?" 

"Tamam diyeceğim, ne diyeyim."

"Deme." Kaşlarım çatıldı. "Hatta direkt hayır de."

"Saçmalama." Dedim. 

"Sen beni dinle. Çekimi yapalım de. Hatta direkt neden iptal ettiğini sor." 

"Nedeni açıkca belli değil mi Serkan?" Gözlerim ekrana kaydı. Mesajların en üstündeki profil fotoğrafına baktım. "Artık yan yana gelmemiz onu rahatsız edecektir. Bu yüzden iptal ediyor." 

"Yine de sen sor." Serkan'ın aklına uymak mantıklı bir fikir olmasa da, sanırım yüzleşmemi istiyordu. Arkadaşlık bunu gerektirirdi. 

Siz: Neden?

Siz: Bir sorun mu var?

Güldüm. O kadar saçmaydı ki. Mesaj anında görüldü oldu ama yazıyor ibaresi belirmedi. Şaşırmış olmalıydı. Sebebi de açıktı. Onaylamamı bekliyor olmalıydı. Israrcı bir tip olmadığımdan tamam yazmamı bekliyor olmalıydı. İki senedir bu böyleydi. O söylerdi ben onaylardım. Bu zamana kadar iptal etmek istediği hiçbir çekimin nedenini sormamıştım.

"Yazmıyor." Dedim Serkan'a. 

"Yazacak." Dedi.

Ve yazıyor ibaresi gözüktü. Sonra çevrimiçi oldu. Yazıyor. Çevrimiçi. Yazıyor.

Patron Ahu: Bir işim çıktı.

"İşi çıkmış."

"Yalan söylüyor." Serkan'a bakarken kaşlarımı kaldırdım.

"Hadi lan! Nasıl anladın!?" Serkan güldü. "Benimle görüşmek istemediğini zaten başından beri biliyorduk, kardeşim." 

"Sen yaz. Çok mu önemli? De."

"Bak saçmalıyoruz haberin olsun." 

"Yaz sen yaz." 

Siz: İşin çok mu önemli?

"Muhtemelen cevap vermeyecek." Dedim. "Uzatıyorum çünkü."

"Verecek." Dediği an Ahu tekrar yazmaya başladı. 

Patron Ahu: Yani. 

Patron Ahu: Yapmasak iyi olur.

"Böylesi daha iyi olacak diyor." Serkan, bu sefer sessiz kaldı. 

Siz: Tamam, öyle olsun.

Çevrimdışı oldu.

"O zaman planımız şu.." Kaşlarımı çattım.

"Plan falan yok Serkan." Sandalyemi geriye iterek ayaklandım. "Plan falan yok." 

"Dinlesene, oğlum." 

"Bundan sonra Ahu da yok. Kız aşık olmuş işte. Ne yapacağız zorla bana mı aşık ettireceğiz." Okul çantamı omzuma atarken cüzdanımı çıkardım. Masaya bir miktar para bıraktım. "Hadi eyvallah." 

"La bir dinle!" 

Dinlemedim.

***

(Sırıtan emoji)

Bölümleri beğenmeyi unutmayalım lütfen.

Ve var mı gidişatla ilgili tahminleriniz?

Kırk Kere Yazarsam?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin