17.Bölüm

2.4K 158 63
                                    

"Ne demek yalan söylemiş?" Eda, hızlı hızlı çekirdeğini çıtlatırken, gazozumdan bir yudum alarak bilgisayarımda açık olan Cennet Mahallesi adlı diziye bakmaya devam ettim.

"Basbayağı yalan söylemiş işte." Dedim Sultan'ın annesi Pembe, Feratlar ve küpekler giremez kartonunu kaldırırken. "Hoşlanmıyormuş birinden, aslında ondan hoşlanmadığımı kanıtlamak için öyle demiş." 

"Ee ne yapacaksın şimdi?" 

"Gazozumu içip, dizimi izlemeyi sürdüreceğim." 

"Senden de bu beklenirdi." Güldüm. "Ahu?"

"Hm?"

"Daha yazmayacak mısın?" Dilimi damağıma vurdum. Uzanıp paketten bir avuç çekirdek aldım.

"Ne yazacağım o hanzoya be." Diye çirkefleştiğimde Eda güldü. 

"Hanzo kim?" Başım hızla sesin geldiği yöne döndüğünde abim görüş açıma girdi. Yalandan gülümsedim. Ardından abimin arkasında Egemen görüş açıma girdi."Söyle canım kardeşim, sen kime yazıyorsun?" Abim çenesini sıkmıştı. Kelimeler ağzından anlaşılamayacak bir tonlamayla çıkıyordu. Yine kardeş dili sebebiyle biz de bir şeyler anlayabiliyorduk. 

"Neden soruyorsun, canım abim?" Abim, afallayarak bana bakıyorken çekirdeğimden bir tane daha alıp dudaklarımın arasına koyup, çıtlattım. "Allah'ın bir hanzosu işte." Bakışlarım anlık olarak abimin arkasından bana maviş maviş  bakan hanzoya kaydı. Kimi kastettiğimi biliyordu. Hafifçe değil baya baya kaşlarını çatmıştı. Sinirlenmiş görünüyordu. O da abim gibi çenesini sıkmıştı. 

"Ahu, ben senin abinim." Dedi abim. Kaşlarımı havaya kaldırdım. "Benden biraz çekinir misin?" Eda, sesli bir şekilde güldüğünde abimin bakışları ona kaydı. Yutkunduğuna şahit olduğumda hızla başımı uzatıp, abimin görüş açısına girdim. 

"Canın çekirdek mi çekti, canım abim?" Gözlerini kırpıştırdı. Ardından ellerini kaval kemiklerine koyup kaşlarını çattı.

"Konuyu değiştirmeye kalkma küçük hanım." 

"Konuyu değiştirmiyorum, aksine dikkatinizi toparlamaya çalışıyorum büyük bey." 

"Hanzo kim?"

"Hoşlandığımı sandığım birisi." Dediğimde hanzonun yüzü tuhaf şekillere büründü. 

"Ahu, sen ne biçim bir kardeşsin. Abine nasıl pat diye birinden hoşlandığını söylersin!" Dedi hayretle abim. Şaşırdığı nokta birisinden hoşlanmam değil de, ona söylememdi. Tuhaf bir abim vardı. 

"Altını çizmek isterim ki.." Dedim. Duraksadım. "Hoşlandığım demedim." Hanzoya baktım. "Hoşlandığımı sandığım dedim. Yani hoşlanmıyormuşum. Bu yüzden boşuna başımı ağrıtma. Kardeşin hâlâ sap." 

"Ben sana artık hiçbir şey demiyorum." Dedi abim. Ardından Eda'ya döndü. "Hoş geldin, Eda. Nasılsın? Halin vaktin yerinde mi? Hayat nasıl gidiyor? Senin hoşlandığın bir hanzo var mı? Yoktur İnşallah. Çünkü neden olsun. Gerek yok. Okuluna bak sen. Oku ve büyük bir kadın ol." 

"Maalesef Mert abi." Dedi Eda. "Maalesef hâlâ hoşlanmam gereken bir hanzoya rast gelmedim ama olacak İnşallah, o da olacak. Sınıfta bir çocuk var aslında-" 

"Tövbe de." Dedi abim. "Tövbe de, Eda'cığım. Yoktur öyle şey." Gözlerimi kısarak abime bakmayı sürdürdüm. O benim arkadaşıma yan gözle bakıyor olamazdı değil mi? Yok yok olamazdı. O kadar yürek yemiş olamazdı!

"Sen gitsene, abi." Diyerek tekrar dikkati üzerime topladım. "Git sen git." Telefonuma bildirim gelmesiyle, orta sehpanın üzerindeki telefonuma uzandım. "Senin yüzünden dizimizi kaçırıyoruz." Telefona baktım. Bir bildirim gözüküyordu. 

Hanzo kişisinden bir bildirim

"A Cennet Mahallesi mi izliyorsunuz?" Dedi yapaylıkla abim. "Ben de çok severim biliyor musun, Eda?" 

"Nereden bilsin abi?! Gitsene sen!" 

"Aslında acele işimizde yok değil mi birader?" 

Hanzo: Hanzo diye bahsettiğin kişi ben miyim?

Bakışlarımı telefondan kaldırıp, abimin arkasındaki hanzoya çevirdim. Kaşları çatık bir şekilde telefonuna bakıyordu.

"Yok." Dedi hanzo, abime.

Siz: Başka hanzo tanıdığımız mı var?

İsminin hemen altında yazıyor ibaresi belirdi ardından çevrimiçi oldu. Sonra tekrar yazdı. Sildi. Yazdı. Sildi. 

"Kiminle mesajlaşıyorsun, Ege?" Dedi abim.

Maviş hanzo, elindeki telefonu düşürdü. 

"Belki hoşlandığı birisi vardır, abi." Dedim sırıtarak. 

"Egemen'in mi?" Dedi abim alayla. "Onun sevgilisinin olma ihtimali, benim mahallenin ağır abisi olma ihtimalimden daha düşük." Ortamda bir sessizlik oldu.  Maviş yere eğilmiş telefonu alacakken duraksamıştı. Ben ona bakıyordum. Abim ile Eda ise sessiz kalmıştı. Nedense bir cevap vermesini beklediğimi fark ettim. 

Ne bileyim işte. 

Bir cevap veremez miydi? 

Vermedi. 

Telefonunu yerden alıp, siyah pantolonunun cebine koydu.

"Neden?" Diye soran ben değildim, kankam Eda idi. Aferin Eda'ya idi. 

"Neden mi?" Dedi abim. Nefesimi tutup konuşmasını bekledim. Ama o sadece "Bilmem." dedi. Sonra baştan aşağıya Egemen'e baktı. "Yani buradan bakınca, sevgilisi olamazmış gibi geliyor."

Egemen, yutkundu.

*** 

Sen öyle diyorsan öyledir, Mert :)

Kırk Kere Yazarsam?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin