Ahu Nur çevrimiçi
Ahu Nur yazıyor...
Ahu Nur: Şimdi yavaşça başını kaldır, maviş :) 18.45
Mavişim çevrimiçi
Ahu Nur: Fazla hızlı olmadı mı?
Ahu Nur: Sanki benden mesaj bekliyormuşsun gibi..
Başımı telefonumdan kaldırıp, ona el salladığımda tepkisiz bir şekilde bana bakıyordu. Gülüşümü daha da büyüttüm. Evdeki eksikleri annemin talimatları doğrultusunda raflarda ararken, Ege'yi görmeyi beklemiyordum. Aynı mahallede otursak da pek karşılaşmazdık, ki o zaten profesyonel olarak basketbol hayatına girdiğinden beri pek sık mahalleye gelmez olmuştu. Berivan teyzenin (Ege'nin annesi) söylediklerine göre arkadaşında kalıyordu. Fakat bu aralar tatile çıkmışlardı. Uzun bir maraton henüz bir hafta önce bitmişti.
Elindeki telefonu siyah şortunun cebine sokarken, bana doğru gelmesini beklemiyordum. Yutkundum. Gerilemek ve kaçmak istedim. Bir elim hâlâ havada, diğer elimde telefon vardı. Şaşkınlıkla, bana doğru gelen adımlarını izledim. Boyu her basketbol oyuncusu gibi fazla uzundu. Ben kısa değildim ama o çok uzun olduğundan yanında kısa kalıyordum. Geçenlerde de o yüzden bana boyun boyuma değil iması yapmıştı. Hayır, direkt yüzüme vurmuştu. Umursadığım bir detay değildi.
"Konuşalım." Dedi yalnızca. Bir kez daha yutkundum ve kırılacağıma emin olduğumdan ondan bakışlarımı kaçırıp, gözlerimle annemi aradım. Lütfen. Şimdi olmazdı. Henüz bana bir kez bile gülmeden, beni kıramazdı. Ela gözlerimi, onun açık mavi gözlerine çıkardım. Bunun için başımı hafifçe geriye itmem gerekmişti çünkü o bana çok yakınlaşmıştı.
Fazla yakınlaşmıştı.
Oysa ona mesaj attığımda arkasına bile bakmadan kaçar sanmıştım.
Genelde yaptığı gibi.
"Alışveriş yapıyoruz." Dediğimde hafifçe kaşları çatıldı. Elini kısacık saçlarına daldırdı. Saçları asker tıraşı gibiydi. Neredeyse sıfıra yakındı ama sıfır değildi. Yalnızca birkaç ay önce, yumuşacık gözüken koyu saçları şimdi kısa olduğundan fazla sert gibiydi. Yüzü de saçlarını kesmesiyle birlikte daha bir ciddileşmiş gibiydi. "Annemle." Hızla bir adım geriledi. Bakışlarımı aramızda açılan mesafeye çevirdiğimde, gülmeden edemedim. "Korkak mısın sen?" Kaşları iyiden iyiye daha da çatıldı. Uzanıp kelebek makarnadan bir paket aldım. Ardından düdük makarnaya uzandım. "Oysa uzaktan korkusuz gibi gözüküyordun."
"Yarın." Dedi. Durdu. Gözlerimi tekrar ona çevirdim. Dudaklarına baktım. Dudakları bana gülümsemekten çok çok uzaktı. "Okul çıkışında, sahile gel." Tek kaşımı kaldırdım. Sonra ona doğru adım atan ben oldum.
"Oldu.." Dedim yüzümdeki gülümseme alaylı bir ifadeye dönerken. "paşam." Telefonumu kot pantolonumun arka cebine sokup saçlarımı, elim yardımıyla sırtıma savurdum. "Başka bir isteğin?" Bir adım geriledi. Tekrar aramızdaki mesafeye baktım. "Korkak." Diye mırıldandım.
"Sahilde olacağım." Dedi arkasını bana dönerken, elinde bulunun kakaolu sütü raflardan birine bırakıp marketin çıkışına ilerledi.
"Sen, bana aşık olmaktan da korkuyorsundur, maviş." Adımları duraksadı. Kısacıktı bu duraksama. Bir salise gibi sonra bir şey demeden marketten çıktı. Bir adım ileri atıp, rafa koyduğu kakaolu sütü aldım. Bir de bana velet deyip kendisini çok büyüğüm havalarına sokup, kakaolu süt içiyordu! Makarna paketlerinin üzerine sütü bıraktığım sırada telefonuma bir mesaj geldi.
Hayır, bakmak istemiyordum!
Gözlerimi sımsıkı kapatıp, kot pantolonumun cebinden telefonumu çıkardım.
Gözlerimi açtım.
Mavişim' den bir bildirim vardı.
Mavişim: Beni sevmiyorsun, Ahu.
Mavişim: 10.
Bu seferki pek kırıcı gelmedi, bünyem alışıyor olabilir miydi?
Tek elimle mesaj yazarken zorlansam da, yine de yanıtladım onu.
Siz: Bana aşık olmaktan korkuyorsun, maviş :)
Siz: Bu yüzden kırka bu kadar hızlı ulaşmaya çalışıyorsun.
Siz: Ama benden söylemesi, boşuna uğraşıyorsun.
Siz: Ayrıca..
Siz: Büyümen için sütünü içmelisin ;)
Onu sinir ettiğimden emin olarak gülümsedim. Madem o beni kıracaktı, o zaman yalnızca üzülen taraf olmayı kabul etmiyordum. Ben üzülüyorsam, o da sinirden kuduracaktı.
***
.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırk Kere Yazarsam?
Short StoryMert'in kardeşi: Bir şeyi kırk kere söylersen olur derler. Mert'in kardeşi: O zaman başlıyorum. Mert'in kardeşi: Bana aşık olacaksın, Egemen.