"Sahiden yazdın mı?" Gözlerim tırnaklarımda gezinirken gülümsedim.
"Yazarım demiştim."
"Ne bileyim kızım, çekinirsin falan sanmıştım. Sonuçta abinin arkadaşı." Bakışlarımı Eda'ya çevirdim, tek kaşımı kaldırırken.
"Abimin arkadaşı olması bir anlam ifade etmiyor. Kardeşim değil ya."
"Valla tuhaf kızsın, Ahu." Dedi. Avcundaki çekirdekten bir tane alıp çıtlarken. "Kankamın kardeşi dünya ahiret bacımdır der erkekler." Güldüm.
"Dünya ahiret eşi olunca, görür bacıyı."
"Daha 18 yaşındayız." Dedi gülerken.
"Hemen eşi olacağım demiyorum ya. Nereden baksan dört senemiz var. Yine de bilsin onu sevdiğimi. Aklının bir köşesine işliyorum şimdilik. Olur ya da olmaz. Uğruna ölecek değilim ya." Uzanıp çekirdek paketinden biraz çekirdek aldım. "Tuzlu muydu bu?" Dedim. Başını salladığında hoşnutsuzlukla yüzüm buruşsa da çekirdeğimi çitlemeye devam ettim.
"Sen değişik aşık oluyorsun." Dedi sitemle. "Bir romantizm falan yok. Geceleri Ege'yi stalklıyor musun bari?" Omuz silktim.
"Geceleri ders çalışıyorum. Zaten günlük soru sayımı zor tamamlıyorum, zamanım yok." Gözlerim telefonuma kaydı. "Yine de post falan atıp atmadığına birkaç saniyede olsa bakıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse.." Dedim gözlerimi Eda'ya çevirirken. Merakla bana bakıyordu. Bu aşk meşk konularına zaafı vardı. Sabaha kadar anlatsam çıt çıkarmaz dinlerdi. "Fotoğrafları ilgimi çekmiyor. Sanki fotoğraflarında gülümsemesinde, bakışında bir yapaylık var. Aylar önce onunla basket oynadığımızdaki bakışları yok, öyle gülmüyor da."
"Yaa." Diye mırıldandı.
"Geçen televizyonda gördüğümde.." Duraksadım. Ardından gülümsedim. "Aylar önceki gülümsemesiyle karşılaştım. Sanki bana gülümsüyor gibiydi, Eda." Dedim. "Sanki kameraya değil de bana bakıyordu." İstemsizce kıkırdadım. "Tekrar öyle gülümsesin istiyorum ama bana gülümsesin. O gülümseyişinin bana olduğunu bileyim. Sanki bir kere gözlerime bakıp gülümsese, içimdeki bu his bitecek. Muradıma ereceğim ama yok kaçıyor benden."
"İstersen çıkarsın karşısına." Dedi. "Sen neden karşısına çıkmadığını söyle bana?" Kuruyan dudaklarımı ıslatırken Eda'nın kahverengi gözlerinde oyalandım.
"Yakalandım." Dedim gülümseyişim solarken. "Dedim ya az önce. Eğer bir kere gözlerimin içine bakıp gülerse içimdeki his bitecek gibi diye." Başını salladı. "Ya daha da çoğalırsa? Bu korkunç olur Eda." Gözlerimi kapattım. "Bu beni mahveder."
"Saçmalama, aşık olmaktan korkuyorsun desem zaten aşık değil misin?"
"Eğer aşk şu an hissettiklerimse aşığım ve bu güzel bir şey ama eğer düşündüklerimse, aşk. Korkuyorum." Gözlerimi sokakta gezdirdim. Bana bakıp gülümseyen Musa'ya el salladım. 4 yaşındaydı. Bakışlarını kaçırıp, annesinin eteğinin arkasına sakladı. "Eğer düşündüklerimse her hareketi beni kırar, Eda." Dedim. "Nasıl anlatayım bilmiyorum. Mesela bana gülümsemesi için yaptığım bir şey karşısında gülümsemezse? Bunun düşüncesi bile kırıyor beni. İşte bundan korkuyorum. Eğer gözlerimin içine bakıp bir kere gülümser ve bir daha gülümsemezse?"
"Ahu?" Dalgınlaşan bakışlarımı, tekrar ona sabitledim.
"Efendim?"
"Yok bir şey." Gülümsedim, çekirdeğimi çıtlarken.
"İşte bu yüzden kaçmasına müsaade ediyorum. Kaçabildiği kadar kaçsın ama bilsin de. Onu sevdiğimi bilsin. Kaçarken aklının bir köşesinde bulunayım istiyorum. Uzaktan sevmektense, benden uzaklaşsa bile onu sevdiğimi bilsin istiyorum.."
Eda, sessiz kaldı.
Ben de o andan sonra bir şey demedim.
***
Ahu'm da Ahu'm
Texting bölümlerim kısadır. Uzatılmasını talep etmeyelim :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırk Kere Yazarsam?
Short StoryMert'in kardeşi: Bir şeyi kırk kere söylersen olur derler. Mert'in kardeşi: O zaman başlıyorum. Mert'in kardeşi: Bana aşık olacaksın, Egemen.