Evdeki Saat - Sustum
Sertap Erener - Şiirin bir üstüEn kötü günler kabuslardan uyuyamadığın gecenin sabahında, tüm ruhuna zehirli sarmaşık gibi sarılan boşluk hissiyle başlar.
Ağzından o acı tadı atmak istersin ama yapamazsın. İstediğin kadar tükür ya da ağzını çalkala geçmez. Anıların o acı tadı her zaman damağında kalır.Giden unutur. Unutan kazanır. Unutmak istemeyen bir ömür kendini cezalandırır. Kalan yavaş yavaş yanar külleri denize savrulur.
Ama siz baktığınızda bir insan görürsünüz . Ruhundaki depremler seni yıkık dökük kılsa dâhi herkesin gördüğü sadece normal bir insandır.
Şimdi o acı tat gitmiyor dilimden, kusmak istiyorum. Unutayım istiyorum. Kaçıyorum ama kurtulamıyorum. Yaralıyım ruhum kan kaybediyor kafamın çıkmaz sokaklarının birinde son nefesimi vermek üzereyim.
Ben geçmişi unutmadım. Unutsaydım böyle olmazdı. Eğer kabul etseydim bir şeylerin bittiğini şimdi böyle olmazdım. Yıllardır içimde tuttuğum her şey bir anda üstüme gelmezdi.
Banyoda elimi yüzümü yıkıyordum. Gece olduğumdan daha iyi olduğum aşikârdı ama hala halsizdim. Pijamalarımı değiştirip aşağı indiğimde Toprak ve Alp bir köşede oturuyordu. En fazla 50 yaşında bir kadın arkada masayı hazırlıyordu.
İkisinin karşısındaki koltuğa oturduğumda aralarındaki muhabbete yabancı olduğum için sesimi çıkarmadım.
"Ece ne alaka aptal herif onun ne işi var başımıza bela olacak!" Alp sinirliydi ama Toprak çok doğru bir şey yaptığından emin duruyordu.
"Kızı sevmediğini biliyorum. Ama ondan daha iyi bir hacker bulabileceğini sanmıyorum. Hem kız duyar duymaz yardım etmek istedi." Bu Ece benim lise arkadaşım olan Ece miydi? Eğer oysa bu evin ferahlığı artık tuzla buz olmuştu.
"Ece Vasilika Yıldırım'dan mı bahsediyorsunuz? Size de günaydın bu arada." İkiside bana dönüp sessizleştiklerinde doğru bildiğimi anlamıştım yine de onlardan duymam gerekiyordu.
"Günaydın"
"Günaydın. Daha iyi misin?" Soruma cevap vermediği için bende ona cevap vermek istemedim bir an. "İyiyim. Sorduğum soruyu cevaplamadın."
"Evet. Önemli bir şey değil çok kalmaz burda." Masayı hazırlayan kadın yanımıza doğru geldi. "Kahvaltı hazır Alp Bey. Afiyet olsun." diyip mutfağa doğru ilerledi. Masaya doğru ilerleyip oturduğumuzda hiçbir şey yemek istemiyordum.
"Önündekiler ile bakışmak yerine aranızdaki aşkı halledip onları yemeni öneririm çünkü bugün yorucu bir gün olacak." Toprak tekrar kafasını gömüp yemeye başlamıştı. Ben ise Alp'e döndüm ama o da hiçbir şey yemiyordu. Dalıp gitmişti.
"Bence sen onu önce arkadaşına söyle." Toprak Alp'e döndüğünde Alp bir an kendine gelmiş gibi kafasını bana çevirdi.
"Ne olmuş?" Gülüp önüme döndüm.
"Yok bir şey abicim. En yakın arkadaşım boka batmaya karar verdi. Okulunu dondurdu. Şimdi ise bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete mantığı ile hiçbir şey anlatmadığı için kafayı yemek üzereyim" Okulunu mu dondurdu? Çatık kaşlarımla dinlemeye devam ettim."Ne anlatmamı bekliyorsun Toprak? Dediğin gibi boka batacağız işte. Ne kadar bulaşmak istemediğim şey varsa bulaşacağım ama gerçekleri öğreneceğiz. En azından artık geceleri rahat uyurum." Toprak arkasına yaslandığında ben konuştuklarını anlamaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKÂR
Teen FictionAşk zindanında tutsak kalpler, yalnızca ölümle özgürlüğe ulaşabilirler.