18| Dans Ve Yıldızlı Gece

1K 67 3
                                    

Yaklaşık iki yıl önce, at tarafından tekmelenme olayından 3 ay önce;

"- Gracelýnn, gel artık. Geç kalacağız." Babamın azarlayan tondaki sesini duyunca hemen küpelerimi takıp kapıya koştum.

Arşidük Valentin'in büyük oğlu bugün on yaşına giriyordu. Bu yüzden imparatorluk ailesi olarak dükalıkta ki balo için batıya gelmiştik.

Atlasar ülkelerini(sekiz ülke) yöneten arşidük Mikaso ülkesinin Tarino şehrinde yaşıyordu. İmparatorluğumuz biraz fazla büyük olduğu için ve arşidükte en yüksek mevkide olduğu için imparatorluğun büyük çoğunluğunun yönetimi ondaydı.

Ara ara en güzel ülkeleri yönettiği için onu kıskanıyordum. Keşke ben de onun kadar güzel ülkelerde yaşayabilseydim diyorum bazen.

Aslına bakılırsa yaklaşık on senedir imparatorluğun arşidüklüğünü yapan adam bana biraz tuhaf geliyordu. On yıl önce bir anda yoktan var olur gibi ortaya çıkmış ve arşidük oluvermişti. Geçmişi hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. O yaşa kadar nerede ne yaptı o da bilinmiyordu. Tek bilinen onun merhum arşidüşesin gayri-meşru oğlu olduğuydu.

Öyle söylüyorlardı ama ben buna inanmıyordum. Tıpkı onun o zamanlar on sekiz yaşında olduğuna inanmamam gibi. Çünkü asla o yaşta görünmüyordu ve zihin yaşı olarakta daha fazla olduğuna yemin edebilirdim. O zamanlar bir şekilde şüphelerimi susturmuşlardı ama şu an yeniden aklıma gelmesini durduramıyordum çünkü on yılda tek bir yaşlanma belirtisi göstermemişti.

On sekiz yaşındayken nasıl otuzlu yaşlarda gösteren olgun bir adam gibi duruyorsa şimdi de öyleydi. Tek bir değişim kırıntısı bile yoktu ve bu beni deli ediyordu. İnsan on yıl içinde öyle böyle illaki değişirdi. Gerçi babamda onun gibiydi. Altın sarısı saçlarına hâlâ tek bir beyaz tel düşmemişti ve bu da beni çıldırtıyordu. Yaşlanmayı durduran bir büyü vardı da ben mi bilmiyordum?

Birde arşidük olur olmaz babamın isteğiyle evlenmiş aynı yıl baba olmuştu. Ne bileyim garipti. Adam pat diye hayatımıza girmiş en görkemli yere yerleşmişti bir anda.

Onun için ta nerelerden kalkıp uzak ülkelere gelmiştik. Çok yorucu bir yoldu ve buna babam ona saygı duyduğu için katlanmıştım. Yoksa hayatta gelmezdim. Bana neydi canım arşidükün çocuğunun doğum gününden? Evimde yatmak dururken buraya gelecek değildim. Babam saraydaki tüm çocuklarını kulaklarından tutarak buraya getirmeseydi tabii. Tamam belki kulağımızı tutmamıştı ama buraya gelmemizi emretmişti.

Doğum gününden bir gün önce dükalığa gelmiş ve bizim için hazırlanan odalara yerleşmiştik. Tabii ki saatlerce fosur fosur uyumuştum. Ardından abimin odama dalma suretiyle aceleyle beni kaldırmasıyla uyanmıştım. Balo nerdeyse başlamak üzereymiş ve ben geç kalmışım, öyle demişti. Ha birde babamın çıldırdığını.

Manyak imparatorun gazabına uğramamak için hemen kalkıp hazırlanmaya başlamıştım ama bu baya sürmüştü tabii. Duş al, elbise seç, makyaj ve saç yaptır, ayakkabı ve takı seç, ayna karşısında kendini onayla, güzel kokular sürün falan derken saatler süren hazırlığım sonunda bitmişti.

Ben de bitmiştim. Babam kesin beni öldürecekti. Kapıyı alacaklı gibi çalmasının başka açıklaması olamazdı.

Koşarak gittiğim kapıyı hemen açarken babamın sinirden köpüren suratını gördüm. Kıpkırmızıydı ve bu iyi bir alâmet değildi.

Anında gözlerimi kapatıp hiç bitmeyecek olan azalarını duymayı beklerken başka bir ses duydum.

Kalın ve tok bir ses.

Güzel bir ses.

Melodi gibi.

"- Çatlayacaksın Sedeon, bu kadar gerginliği bünyen kaldırmaz sakinleş."

Ruhsuz Düşes CanlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin