"iyiyim ben de."

"biraz ani değişiklik yapalım dedik ama..." hyunjin masaya gelen garsonla birlikte cümlesinin ortasında duraksarken menülerin önümüze konmasıyla dikkatini yeniden bana çevirdi."umarım seni rahatsız etmemiştir bu."

"rahatsız olmadım tabiki." dedim zar zor gülümseyerek. "şaşırdım sadece...beklemiyordum böyle bir şey."

jisung dediğim şeyle birlikte  alt dudağını dişleri arasında ezerken bakışları yüzümdeki her bir noktayı saliseler kadar dokunuyordu.

hyunjin sevgilisinin bu telaşlı halini izleyip benim görebileceğim kadar büyükçe yutkunduktan sonra konuştu.
"olmadı yine eve geçeriz...eğer sıkılırsan da eve gitmeyi istersen yani."

telaşlı ses ve gergin duran bedenin bu yeni tavrı ilgimi çekerken kaşlarımı hafifçe çattım.
iki sevgili normalin aksine sürekli gözlerini hem benden hem de birbirinden kaçırıp duruyorlardı.

"şu an iyiyim,sıkılmam ben." dedim onları rahatlatmak amaçlı."sizinle konuşmayı seviyorum."

konuşmamla birlikte jisung kızarmış yanakları ile beni onaylarcasına kafasını hızlıca salladığında hyunjine bakıp gülümsedim.

güzel kahverengi gözlerinin odağı gülümsememle birlikte dudaklarıma kaydığında şehvetten çok uzaktı bakışları.
bir seçenek sunulsa hayatımda bana hep böyle bakmasını tercih ederdim.

"hyunjin, senin verdiğin sulu boya ile bir sürü resim yaptı."

jisungun tatlı sesi karnımın heyecanla kasılmasını sağlarken içimdeki merak duygusuna engel olamadım.

"öyle mi?" jisung kafasını sallayıp beni onayladığında hyunjine döndürdüm bakışlarımı."neler çizdin bakalım hyunjin?"

hyunjin bakışlarını masaya çevirip utangaç bir şekilde "manzara resimleri." dediği gibi kafasını kaldırdı.

garip bir ifade ile parlayan gözlerini görmek istemsizce dudaklarımı yalamama neden olduğunda çaprazımdaki beden yarım bir şekilde sırıttı.

"eğer merak ediyorsan...verdiğin kitaptan çiçekler de çizdim hyung."

"ah...sevindim." mırıldanışım yüzünde dolaşan bakışlarım yüzünden fısıltıymışçasına çıktığında kendime gelmek amaçlı gözlerimi masaya indirip menüye baktım.

"bira alacağım ben."dedim hızlıca."siz de karar verin siparişi verelim."

"sen ne istiyorsan aynısından bize de söyle."jisung umursamaz bir sesle omuz silktiğinde sırıtıp garsonu çağırdım.üç bira söylerken cebimdeki sigarayı masaya bırakıp geriye yaslandım.

"dersleriniz nasıl?"

ne konusunu açmam gerektiğini kestiremediğim için aklıma ilk gelen şeyi yani derslerini sorduğumda iki beden de kıkırdadı.

"pek iyi değil...beş tane alttan dersim var benim." dedi hyunjin."jisungun da üç tane."

kaşlarım ilkte şaşkınlıkla kalksa da sonrasında aklıma onları hiç görmediğim kütüphaneler gelince ben de güldüm.
"doğru doğru...sizi çalışırken hiç görmedim."

i need a big boy , minhyunsung/hyunhosungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin