12

3K 508 168
                                    

"Lia, yavaş koş- siktir ya"

Parktaydık. Lia biraz sallanmak istemişti ve biz de gelmiştik. Salıncak dolu olduğu için denk geldiği arkadaşlarıyla oynamaya başlamıştı ve oyun koşmalı bir şeye dönüşünce benim hırslı kızım vitesi üçe alıp gaza basmıştı sonuna kadar ve evet, şimdi düşmüştü.

Anında ağlamaya başladığında elimdeki kitabı bırakıp direkt yanına koşmuştum. Düştüğü yerde oturur pozisyona gelip bana doğru dönmüştü ki çenesinde gördüğüm kanamayla birlikte içimden defalarca küfür etmiştim.

"Baba!"

Ağlarken aynı zamanda sayıklıyor, yanına gelmemi bekliyordu öylece. Canı acıdığı kesinlikle belliydi, ağlayışı içtendi. Benim de için gitmişti şimdi. Ayırt edebiliyordum ağlayışlarını.

"Aşkım benim" Hemen yanına çökmüş ve saçlarını geriye atıp yüzünü açarken göz yaşlarını silmiştim. "Güzel kızım. Canın çok mu acıdı? Bakayım mı? Nerelerin acıyor söyle bana?"

Onu sakinleştirmeye çalışarak sakin sakin sorduğumda ellerini, dizlerini ve çenesini göstermişti. Çenesinin kanadığını henüz fark etmemişti, fark etse çok daha fazla korkup daha fazla ağlardı ama kanamayı durdurmak için de bir şey bastırmak zorundaydım. Bu yüzden onun için yanımda taşıdığım pamuklu küçük kumaş peçeteyi çıkararak önce avuç içlerini üstten silmiş ve sonrasında da başını kaldırmasını sağlayarak kanayan çenesine bastırmıştım.

"Tut bunu güzelim" demiştim onun alnını öperken. "Sen bu peçeteyi tut, ben de seni kucağıma alayım. Korkma olur mu? Şimdi hastaneye gidip güzelce temizletiriz ve hiçbir şeyin kalmaz"

Aslında her düştüğünde hastaneye koşmuyordum elbette. Sadece bu sefer çenesindeki yarasının dikiş isteyip istemediğinden emin olamadığım için hastaneye gitmeyi tercih etmiştim cunku biraz derin görünüyor, fazlaca kanıyordu. Lia ağlamaya devam ederken onu kucağıma alarak sakinleştirmeye çalışmıştım. Aynı zamanda hızla arabaya ilerleyerek kilidi açtığım gibi onu koltuğa oturtmuş, ben de yerime oturarak arabayı çalıştırmıştım.

"Baba, çenem çok acıyor. Kanıyor mu yoksa çok?"

İlki kadar şiddetli olmasa da ağlamaya devam ederken konuştuğunda aynadan onunla göz göze gelmiştim. Küçük velet beni deli ediyordu, ağlarken bile bir insan bu kadar tatlı olabilir miydi? Yavru kedilerden daha tatlıydı şu anda. Koruyup kollamak, kollarımın arasına alıp hiç bırakmamak istiyordum.

"Peçeteyi bastırmaya devam et bebeğim, hastanede baktıracağız tamam mı? Biliyorsun, onlar işlerini çok iyi yapıyorlar ve acılarını alıyorlar."

"Evet ama yine de çok acıyor baba" Ağlayışı daha da artmıştı şimdi. O ağladıkça ben hızlanıyordum çünkü bir an önce onu kollarımın arasına alıp sakinleştirmek istiyordum.

"Az kaldı birtanem" demiştim sakince. "Şimdi sıkı sıkı sarılacağım sana, yaralarını da temizleteceğiz ve iyi olacaksın. Sakin olmaya çalış hayatım benim"

Lia'yı sakinleştirmeye çalışarak hızla geldiğim hastanenin önünde durup sonunda arabadan inerek kızımı kucağıma aldığımda gerçekten derin bir nefes vermiştim. Onun yanağını öpüp hastanenin acil kısmına girerken saçlarına da öpücükler bırakmayı unutmuyordum.

"Merhaba, kızım düştü ve çenesini biraz incitti. Bir doktor var mı acaba bize bakabilecek?"

Lia'yı korkutmamak için açıldı ya da yarıldı gibi bir kelime kullanmamaya özen göstermiştim ama durumu anlamaları için Lia'nın başını kaldırıp peçeteyi çenesinden çekmesini istemiştim. Görevli kişi ne yapılacağını anlarcasına başını onaylar anlamda sallamış ve bizi bir odaya yönlendirmişti. Lia'yı kucağımdan indirmek yerine onunla birlikte oturmuş, bana sarıldığı için biraz da olsa sakinleşen kızımın saçlarını okşamaya devam etmiştim. Biz doktoru beklerken telefonum çalmaya başladığında cebimden çıkartarak açmıştım.

Family Issues; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin